KÖK HARFLER: ف و ز
ANLAM:
فَازَ : Hayra ya da arzu ettiği veya istediği şeye ermek, onu edinmek ya da elde etmek. Bir işte başarılı olmak. Yok olmak; ölmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
فَازَ | fiil-I | 3 | Kurtuldu, kurtuluşa erdi, kazandı | 33/71 |
فَوْزٌ | isim | 19 | Kurtulmak, kurtuluşa ermek, kazanmak | 37/60 |
مَفَازٌ | isim | 1 | Kurtulmak, kurtuluşa ermek, kazanmak | 78/31 |
مَفَازَةٌ | isim | 2 | Kurtulmak, kurtuluşa ermek, kazanmak | 3/188 |
فَائِزٌ | isim | 4 | Kurtuluşa eren | 59/20 |
| Toplam | 29 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- فَازَ (a)
- فَازَ (b)
- فَازَ (c)
- فَائِزٌ
- فَوْزٌ
- مَفَازَةٌ (a)
- صَحْرَاءٌ
- مَفَازَةٌ (b)
- مَفَازَةٌ (c)
Zıt Manada Kelimeler
- فَازَ (a)
- فَازَ (b)
- فَازَ (c)
- فَائِزٌ
- فَوْزٌ
AÇIKLAMA:
FEVZ ile NECÂT kelimeleri arasındaki fark
( ف و ز – ن ج و )
Necât, “kötülükten kurtuluş”tur. Fevz ise, “arzu edilene ulaşarak istenmeyenden kurtuluş”tur. Bu nedenle Yüce Allah, cehennemden necât bulmaları (kurtulmaları) ve cennete nâil olmaları sebebiyle mü’minleri fâizûn (kurtuluşa erenler) diye isimlendirmiştir. (Farklar Sözlüğü 307) Bknz: ( ن ج و )
FEVZ ile ZAFER kelimeleri arasındaki fark
( ف و ز – ظ ف ر )
Zafer, “çekişen ve kavga edene karşı üstünlük”tür. Yüce Allah, “Sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra…” (Feth/24) buyurmaktadır. Zafer, fevz yerine de kullanılır. “Arzu ettiğini elde etti” derken “zafer” kelimesi kullanılabilir. Oysa fevz, zafer yerine kullanılmaz. Yani “düşmanına üstün geldi” derken “fevz” kelimesi kullanılmaz.
Asıl anlamı itibariyle fevz, “iyilikten payına düşeni elde etmek”tir. Kişi karaya bastığında, “kurtuldu” anlamında bu kelime kullanılır. Kişi öldüğünde de, “kurtuldu” anlamında “fevveze” denilir, çünkü ölüm, kurtuluş yeri durumuna gelmiş olur. (Farklar Sözlüğü 308) Bknz: ( ظ ف ر )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Fevz | فَوْز | Kurtuluş. Zafer. Necat. Muvaffakiyet. Selamet. |
|
Fevzî | فَوْزِى | Kurtuluşla ilgili. |
|
Fâiz | فَائِز | Dileğine eren, başaran. Korktuğundan kurtulan. |
|
Mefâz | مَفَاز | Fevz, halas, zafer. |
|
Mefâze | مَفَازَة | Çöl, sahra. | Çoğulu: Mefâviz |
İfâze | إِفَازَة | Maksada erdirmek. |
|
Burada gördüğümüz fâiz kelimesi, bizim güncel hayatta kullandığımız, “ödünç verilen para için alınan ve şer’an haram olan kar” anlamındaki fâiz kelimesi değildir. O kelime (ف ي ض) kökünde yer almaktadır.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
فَازَ : Fiil-I.
3:185 | فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ |
Diyanet Meali: | Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. |
4:73 | يَا لَيْتَنِي كُنْتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.” |
33:71 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. |
فَوْزٌ : İsim.
4:13 | خَالِدِينَ فِيهَا وَذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | İçinde ebedî kalacakları (cennetlere sokar). İşte bu büyük başarıdır. |
4:73 | يَا لَيْتَنِي كُنْتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | “Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya (ganimete) ulaşsaydım.” |
5:119 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. |
6:16 | مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | (O günün azabı) kimden savuşturulursa, gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur. * |
9:72 | وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır. |
9:89 | خَالِدِينَ فِيهَا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | (Allah onlara), içinde ebedî kalacakları, (içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır). İşte bu büyük başarıdır. |
9:100 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | (Allah, onlara) içinde ebedî kalacakları (cennetler hazırlamıştır). İşte bu büyük başarıdır. |
9:111 | فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. |
10:64 | لَا تَبْدِيلَ لِكَلِمَاتِ اللَّهِ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır. |
33:71 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. |
37:60 | إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır. * |
40:9 | وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | “(Onları kötülüklerden koru). Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.” |
44:57 | فَضْلًا مِنْ رَبِّكَ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Bunlar, Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır. * |
45:30 | فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِي رَحْمَتِهِ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Rableri onları rahmetine sokacaktır. İşte bu apaçık başarıdır. |
48:5 | وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَكَانَ ذَٰلِكَ عِنْدَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | … onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir başarıdır. |
57:12 | خَالِدِينَ فِيهَا ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | “Ebedî olarak kalacağınız (cennetlerdir).” İşte bu büyük başarıdır. |
61:12 | وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Adn cennetlerindeki güzel meskenlere (koysun). İşte bu büyük başarıdır. |
64:9 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Ebedî kalacakları (cennetlere sokar). İşte bu büyük başarıdır. |
85:11 | لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ |
Diyanet Meali: | Onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır. |
مَفَازٌ : İsim.
78:31 | إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş vardır. * |
مَفَازَةٌ : İsim.
3:188 | فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
39:61 | وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz. |
فَائِزُونَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: فَائِزٌ
9:20 | أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ |
Diyanet Meali: | (İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri), Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir. |
23:111 | إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ |
Diyanet Meali: | Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. * |
24:52 | وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir. |
59:20 | أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ |
Diyanet Meali: | Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |