ج و د

KÖK HARFLER:  ج و د

ANLAM: 

جَادَ : (Bir şey) iyi, mükemmel olmak. (Bir kimse) eli bolca, açık ya da cömert olmak.

AÇIKLAMA:

“Cevâd”ın aslı hayır vermektir. Cömert at dediğimiz zaman, onun hayır veren at olduğunu anlarız (Farklar Sözlüğü 248). 

Cevâd, mal olsun, ilim olsun elinde bulunan az şeyin tamamını harcamaktır (Müfredat 273). “İşini sağlam yapmak” da bu kökün anlamları arasındadır. 

Cûd, “istemeksizin çok ihsanda bulunmak” manasındadır (Farklar Sözlüğü 248).

DİĞER BAZI TÜREVLER:

جَادَ (geniş zamanlı يَجُودُ mastar isim جَوْدَةٌ): O şey iyiydi, iyiceydi, mükemmeldi ya da o hale geldi.

جَادَ (mastar isim جُودٌ): O eli bolca açık ya da cömert biriydi ya da o şekilde etkilenmişti.

جَادَ بِمَالِهِ : Malı mülküyle mükrim biriydi.

جَادَ بِنَفْسِهِ (mastar isim جَوْدٌ ) : Ruhunu teslim etti.

جَادَتْ نَفْسُهُ : Ruhunu teslim etti ya da ruhu (bedeninden) ayrıldı.

جَادَ الْمَطَرُ (mastar isim جَوْدٌ): Yağmur bereketliydi ya da o hale geldi.

جَادَتِ السَّمَاءُ : Gökten yağmur yağdı.

جَادَتِ الْعَيْنُ : Gözden bolca yaş aktı.

جَادَ الْفَرَسُ (ve جَوَّدَ ve اَجْوَدَ ) : At, koşuşunda çevik veya hızlı ve mükemmel bir hale geldi.

جَادَ اِلَيْهِ : O kişiye ya da şeye meyletti.

جَادَهُ : Onunla çekişti ve cömertlikte onu alt etti.

جَادَهُ الْهَوَى : Aşk ona güçlü bir arzuyla etki etti ve onu altüst etti.

جَوَادٌ : (eril ve dişil) eli açık, cömert veya bonkör; ya da bonkör gibi görünen ya da kendini bonkör olmaya zorlayan kişi; ya da istenmeden veren kişi (çoğul hali اَجْوَادٌ); koşu atı; çevik veya hızlı veya mükemmel bir at (çoğul hali جِيَادٌ).

اَقْبَلَ جَوَادًا : Hızlı bir at gibi yol aldı.

جَيِّدٌ (çoğul hali جِيَادٌ ): Mükemmel.

الجُودِيُّ : Bir dağın adı (Cûdi dağı)..

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama:
جِيَادٌ isim 1 Koşu atı, çevik ve mükemmel at (çoğul). 38/31 Tekili: جَوَادٌ
الجُودِىُّ özel isim 1 Bir dağın adı 11/44

Toplam 2


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

CÛD ile KEREM arasındaki fark

( ج و د – ك ر م )

Kerem, az olsun çok olsun bir şeyi gönül rızasıyla, içten gelerek vermektir. Cûd ise, bir şeyi bol bol ve karşılıksız olarak vermek anlamına gelir. Bundan dolayı sağanak yağmur cûd diye isimlendirilmiştir. (Farklar Sözlüğü 250). Bknz: ( ك ر م )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Cevâd جَوَاد Çok çok ihsan eden. Çok cömert. Çoğul: Ecvâd
Câvid جَاوِد Baki, daimi, ebedi.
Cevdet جَوْدَت 1: İyilik, güzellik. 2: Olgunluk, büyüklük. 3: Kusursuzluk.
Ciyâd جِيَاد Eşkin giden iyi cins at. İyi.
Ciyâdet جِيَادَة Tazelik, yenilik.
Ceyyid جَيِّد İyi, güzel, hoş. Saf.
Tecvîd تَجْوِيد Bir şeyi güzel yapma. Süsleme.
Ecved أَجْوَد En cömert. En iyi. Daha iyi.
Cûdî جُودِىّ 1: Cömert, eli açık. 2: Dicle Nehri kıyısında bir dağ.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

جِيَادٌ : İsim. Çoğul. Tekili: جَوَادٌ

38:31 إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ
Diyanet Meali: Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve soylu atlar sunulmuştu. *

الجُودِىُّ : Özel isim. 

11:44 وَقٖيلَ يَا اَرْضُ ابْلَعٖى مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ اَقْلِعٖى وَغٖيضَ الْمَاءُ وَقُضِىَ الْاَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ
Diyanet Meali: (Nihayet)  «Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu)  tut!» denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de)  Cûdî (dağının)  üzerine yerleşti.