KÖK HARFLER: ب ل و
ANLAM:
بَلَا : (Allah (c.c.)) bir kimseyi denemek, sınamak veya imtihan etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
بَلَا (geniş zamanlı يَبْلُو mastar isim بَلَاءٌ ve بَلِيَّةٌ ve بَلْوٌ):
بَلَاهُ (ayrıca buradaki şekilde: اَبْلَاهُ ve اِبْتَلَاهُ ) : (Allah (c.c.)) onu denedi, sınadı veya imtihan etti بِخَيْرٍ (nimetle) veya بِشَرٍّ (musibetle); ona ıstırap verdi.
بَلَاهُ : Onu biliyordu veya ondan haberdar edilmişti.
بَلَوْتُهُ : Onu denedim, sınadım veya imtihan ettim; onu sezdim.
اَبْلَاهُ : Ona yemin ettirdi, ona yemin etti; onu haberdar etti ya da bilgilendirdi; onu açığa çıkardı; onu meydana çıkardı.
اِبْتَلَاهُ : Denedi, test etti veya sınadı; ondan bilgi veya havadisleri sordu ya da istedi; rica etti ve bilgisi var mı diye sordu; onu arzuladı; onu istedi; onu seçti, onu atadı.
مُبْتَلِى : Deneyen, imtihan eden.
بَلَاءٌ ( çoğul hali بَلَايَا veya بَلِيَّةٌ ) : İmtihan; test; bir kişinin mizacının denendiği ve test edildiği felaket; deneme eylemi; vücudu yorduğundan dolayı keder; güç veya sıkıntılı bir şeyin zahmeti; iyilik veya nimet.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
بَلَا | fiil-I | 19 | İmtihan etti, denedi | 10/30 | Meçhul muzari: يُبْلَى |
أَبْلَي | fiil-IV | 2 | Dener, birine tecrübe kazandırır | 8/17 | Meçhul muzari: يُبْلَى |
اِبْتَلَى | fiil-VIII | 8 | İmtihan etti, denedi, sınadı | 2/124 | Meçhulü: اُبْتُلِيَ |
بَلَاءٌ | isim | 6 | İmtihan | 44/33 | |
مُبْتَلِي | isim | 2 | İmtihan eden | 23/30 | |
Toplam: | 37 |
AÇIKLAMA:
Bazı kaynaklar (ب ل و) ve (ب ل ي) maddelerini tek bir madde altında incelemişlerdir.
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- بَلَا
- اِبْتَلَى
- بَلَاءٌ
- بَلِيَّةٌ
- إِبْتِلَاءٌ > bu kök
- تَجْرُبَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- اِبْتَلَى
- بَلَاءٌ
AÇIKLAMA:
BELÂ’ ile NİKME kelimeleri arasındaki fark
( ب ل و – ن ق م )
Belâ’, zararlı da, faydalı da olabilir. Faydalı olan belâ’ kast edilirse, ebleytuhû (onu belâlandırdım/imtihan ettim) denilir. Zararlı olan belâ’ için ise, belevtuhû (onu belâlandırdım/imtihan ettim) denilir. Belâ’ başlangıçta olabilir, oysa nikme, ancak bir karşılık veya bir ukûbet (cezâ) olabilir.
Asıl itibarıyla nikme (intikâm), “şiddetle ayıplamak” anlamına gelir. Nekme’ye belâ’ denilebilir fakat belâ’ya, başlangıçta söz konusu ise asla nikme denmez. (Farklar Sözlüğü 355) Bknz: ( ن ق م )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Belâ’ | بَلَاء | İmtihan. |
|
Belv (Belvâ) | بَلْو | Keder. Gam. Tasa. İmtihan, tecrübe. |
|
Bilve | بِلْو | Bela. Zahmet. Tecrübe, imtihan. |
|
Bilye / Beliyye | بِلْيَة | Bela. Zahmet. Tecrübe, imtihan. | Çoğul: Belâyâ |
İbtilâ’ | اِبْتِلَاء | Belaya uğramak. |
|
Mübtelâ’ | مُبْتَلَاء | Belaya düşen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
بَلَا : Fiil-I. Meçhul muzari: يُبْلَى
2:155 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar ve canlardan eksilterek deneriz. |
5:48 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. |
5:94 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللَّهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri av(lar) ile elbette deneyecek. |
6:165 | وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ |
Diyanet Meali: | O, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. |
7:163 | كَذَٰلِكَ نَبْلُوهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk. |
7:168 | وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ |
Diyanet Meali: | Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık. |
10:30 | هُنَالِكَ تَبْلُو كُلُّ نَفْسٍ مَا أَسْلَفَتْ |
Diyanet Meali: | Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek). |
11:7 | وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَاءِ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا |
Diyanet Meali: | O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş’ı su üstünde iken (gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır). |
16:92 | إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. |
18:7 | إِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْأَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ أَيُّهُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا |
Diyanet Meali: | İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.* |
21:35 | وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. |
27:40 | فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هَٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي |
Diyanet Meali: | Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. |
47:4 | وَلَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَ بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. |
47:31 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّىٰ نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye kadar sizi deneyeceğiz. |
47:31 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّىٰ نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرِينَ وَنَبْلُوَ أَخْبَارَكُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.* |
67:2 | الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا |
Diyanet Meali: | O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. |
68:17 | إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, (sabah erkenden bahçenin ürünlerini devşirmeye) yemin etmişlerdi. |
68:17 | إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, (sabah erkenden bahçenin ürünlerini devşirmeye) yemin etmişlerdi. |
86:9 | يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ |
Diyanet Meali: | Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla!* |
أَبْلَي : Fiil-IV. Meçhul muzari: يُبْلَى
3:186 | لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. |
8:17 | وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
اِبْتَلَي : Fiil-VIII. Meçhulü: اُبْتُلِيَ
2:124 | وَإِذِ ابْتَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ |
Diyanet Meali: | Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmişti. |
3:152 | ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. |
3:154 | وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. |
4:6 | وَابْتَلُوا الْيَتَامَىٰ |
Diyanet Meali: | Yetimleri deneyin. |
33:11 | هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | İşte orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.* |
76:2 | إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. |
89:15 | فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ |
Diyanet Meali: | İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.* |
89:16 | وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ |
Diyanet Meali: | Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.* |
بَلَاءٌ : İsim.
2:49 | وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. |
7:141 | وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı. |
8:17 | وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. |
14:6 | وَفِي ذَٰلِكُمْ بَلَاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bunda size Rabbinizden büyük bir imtihan vardır. |
37:106 | إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْبَلَاءُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”* |
44:33 | وَآتَيْنَاهُمْ مِنَ الْآيَاتِ مَا فِيهِ بَلَاءٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan mûcizeler verdik.* |
مُبْتَلِي : İsim. İsm-i Fâil. İftiâl Bâbı.
2:249 | فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ |
Diyanet Meali: | Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir.” dedi. |
23:30 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ وَإِنْ كُنَّا لَمُبْتَلِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.* |