د ر س

KÖK HARFLER: د ر س

ANLAM: 

دَرَسَ : (İşaret) silinmek veya yok edilmek. (Elbise, kitap) eskimek, yıpranmak. (Kadın) adet olmak. Kitabı okumak; onu hatırlamak için defalarca okumak; öğrenmek, ders almak. 

AÇIKLAMA:

دَرَسَ الشَّيْءُ : Şu nesnenin geriye izi ya da işareti kaldı. Geride izin, işaretin kalması kendisinin bizatihi silinip, yok olup gitmiş olmasını gerektirir. Bundan dolayı دُرُوسٌ kelimesi اِنْمِحَاءٌ ile yani silinip, yok olup gitme ile açıklanmıştır. “Yazı ya da kitap eskidi” anlamına gelen دَرَسَ الْكِتَابُ sözünde de böyledir.

دَرَسْتُ اْلعِلْمَ : Hıfzetmek, ezberlemek suretiyle ilmin izini zihnime aldım. Bu izin zihne alınabilmesi devamlı okumaya bağlı olduğu için, “devamlı okuma” دَرْسٌ kelimesi ile ifade edilmiştir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَدَرَسُوا مَا فِيهِ : Onlar onun içindekini sürekli okuyorlardı (7/169). 

Yine şöyle buyurmuştur: كُونُوا رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ : Öğrettiğiniz Kitap ve okuduğunuz şeyler gereğince Rabba hâlis kullar olun! (3/79). Yine şöyle buyurmuştur: وَمَا آتَيْنَاهُمْ مِنْ كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَا : Biz onlara okuyacakları bir Kitap vermemiştik (34/’ 44). Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: وَلِيَقُولُوا دَرَسْتَ : “Sen ders almışsın” demeleri için (6/105). Buradaki دَرَسْتَ fiili دَارَسْتَ şeklinde de okunmuştur. O buna göre ifade “sen ehli kitapla yarıştın, rekabet ettin ya da mücadele ettin” anlamına gelir.

Şöyle denmiştir: Yüce Allah’ın وَدَرَسُوا مَا فِيهِ Onlar onun içindekini sürekli okuyorlardı (7 /169) sözü “onunla amel etmeyi bırakmadılar mı” anlamındadır. Arapların “Topluluk, kendisine hiç uğramayarak, üzerinden geçmeyerek şu mekanın, yerin izini eskitti, yıprattı, izin kaybolmasına, yok olmasına neden oldu” anlamında söyledikleri دَرَسَ الْقَوْمُ اَلْمَكَانَ sözlerinden gelir.

دَرَسَتِ اْلمَرْأَةُ sözü ise, “kadının hayız görmesinden” kinayedir.

دَرَسَ اْلبَعِيرُ : Devenin üzerinde uyuzun eseri, izi ortaya çıktı. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

دَرَسَ (geniş zaman يَدْرُسُ mastar isim دُرُوسٌ):

دَرَسَ الرَّسْمُ : İşaret silinmiş veya yok edilmişti.

دَرَسَ الثَّوْبُ : Elbise eskidi ve yıprandı.

دَرَسَ الْكِتَابُ : Kitap eskidi.

دَرَسَتِ الْمَرْأَةُ : Kadın adet oldu.

دَرَسَ الْجَارِيَةَ : Kızı sıkıştırdı.

دَرَسَ الْكِتَابَ (geniş zaman يَدْرُسُ mastar isim دَرْسٌ ve دِرَاسَةٌ) : Kitabı okudu; onu hatırlamak için defalarca okudu; onu okudu ve öğrendi, ders aldı.

تَدَارَسَ الْقُرْاٰنَ : Yüce Kuran’ı okudu ve unutmamak adına zaman zaman ona geri döndü.

دَرَسَ عَلَيْهِ : Onun nezaretinde, o hocası olarak çalıştı.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
دَرَسَ fiil-I 5 Ders aldı, tekrar tekrar okudu 7/169
دِرَاسَةٌ isim 1 Ders almak, tekrar tekrar okumak 6/156

Toplam 6

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • دَرَسَ
    • تَعَلَّمَ > bak: ع ل م
    • حَصَّلَ > bak: ح ص ل
    • تَلَقَّى > bak: ل ق ي
    • تَلَقَّنَ
    • تَأَدَّبَ
  • دَرَّسَ
  • دَرْسٌ (a)
    • تَعْلِيمٌ > bak: ع ل م
    • عِلْمٌ > bak: ع ل م
    • تَحْصِيلٌ > bak: ح ص ل
    • دِرَاسَةٌ > bu kök
  • دَرْسٌ (a)

Zıt Manada Kelimeler

  • دَرَسَ
    • جَهِلَ > bak: ج ه ل
    • غَبِيَ
    • رَعُنَ
    • بَلِهَ
  • دَرَّسَ
    • جَهَّلَ > bak: ج ه ل
    • غَرَّرَ > bak: غ ر ر
    • بَلَّهَ
    • أَغْبَى
  • دَرْسٌ (a)
    • تَجْهِيلٌ > bak: ج ه ل
    • تَغْرِيرٌ > bak: غ ر ر
    • إِغْبَاءٌ
    • إِبْلَاهٌ
  • دَرْسٌ (a)
    • جَهْلٌ > bak: ج ه ل
    • غَبَاءٌ
    • رُعُونَةٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ders دَرْس Tenbih, talimat, vazife. Ders-hâne
Medrese مَدْرَسَة Ders görülen yer.
Dirâset دِرَاسَة *Kitap okumak.
Tedrîs تَدْرِيس Ders verme, öğretme, öğretim.  Çoğul: Tedrîsât
Müderris مُدَرِّس Ders veren.
Tedârüs تَدَارُس Okuma, yazma.
Tederrüs تَدَرُّس Ders alma, okuyup öğrenme.
Mütederris مُتَدَرِّس Ders alan. Okuyan. Tahsile çalışan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

دَرَسَ : Fiil-I. 

3:79 كُونُوا رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ
Diyanet Meali: Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”
6:105 وَكَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ وَلِيَقُولُوا دَرَسْتَ وَلِنُبَيِّنَهُ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.*
7:169 أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِمْ مِيثَاقُ الْكِتَابِ أَنْ لَا يَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ وَدَرَسُوا مَا فِيهِ
Diyanet Meali: Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? 
34:44 وَمَا آتَيْنَاهُمْ مِنْ كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَا
Diyanet Meali: Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik.
68:37 أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ
Diyanet Meali: Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?*

دِرَاسَةٌ : İsim. 

6:156 أَنْ تَقُولُوا إِنَّمَا أُنْزِلَ الْكِتَابُ عَلَىٰ طَائِفَتَيْنِ مِنْ قَبْلِنَا وَإِنْ كُنَّا عَنْ دِرَاسَتِهِمْ لَغَافِلِينَ
Diyanet Meali: “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz diye…*