KÖK HARFLER: ع ب ر
ANLAM:
عَبَرَ : Yolda seyahat etmek. Hayat yolunda seyahat etmiş gibi olup ölmek. Kederlenmek ya da yas tutmak. Rüyayı tabir etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَبَرَ (geniş zaman يَعْبُرُ mastar isim عَبْرٌ ve عُبُورٌ):
عَبَرَهُ : O şeyi geçti.
عَبَرَ السَّبِيلَ : O yolda seyahat etti; hayat yolunda seyahat etmiş gibi, öldü; kederlendi ya da yas tuttu.
عَبَرَتِ الْعَيْنُ : Gözden yaşlar aktı.
عَابِرُ سَبِيلٍ: Yolcu, yoldan geçen
عَبَرَ الرُّئْيَا اَوْ عَبَّرَهَا : Rüyayı tabir etti ya da yorumladı (Mastar isim: تَعْبِيرٌ).
عَبَّرَ الذَّهَبَ : Kalitesini ve miktarını bilmek için altını tarttı.
عَبَّرَهُ : Onu yıkıma uğrattı.
عَبَّرَ بِهِ الْاَمْرُ : Mesele onun için üzücü oldu.
عَبَّرْتُ عَنْ فُلَانٍ : Falanca biri için konuştum.
اِعْتَبَرَ : Azarlanmıştı ya da ibret almıştı.
اِعْتَبَرَ بَعْضَ الْكِتَابِ بِبَعْضٍ : Onu anlamak için kitabın veya yazının bir kısmını diğer bir kısmıyla karşılaştırdı.
اِعْتَبَرَ tanık olduğu şeyi, ondan gizlenen şeyin bir göstergesi olarak gördü; açık olanla açık olmayanı karşılaştırdı, manasına da gelmektedir.
اِعْتَبَرَهُ : Ona büyük saygı gösterdi.
اِعْتَبَرَ مِنْهُ : O kişiye veya şeye hayret etti.
عِبْرَةٌ : Bir öğüt veya tembih; birinin ibret aldığı öğüt veya tembih.
عِبْرَةٌ birinin sayesinde cehaletten irfana geçtiği bir gösterge veya işaret; bir ibret olarak yararı dokunan muazzam bir şey, manasına da gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
عَبَرَ | fiil-I | 1 | Tabir etti, yorumladı | 12/43 |
اِعْتَبَرَ | fiil-VIII | 1 | İbret aldı, ders aldı | 59/2 |
عَابِرٌ | isim | 1 | Gelip geçen, yolcu | 4/43 |
عِبْرَةٌ | isim | 6 | İbret, ders alma | 79/26 |
| Toplam | 9 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- عَبَرَ
- عَبَّرَ (a)
- عَبَّرَ (b)
- أَوْضَحَ
- وَضَّحَ
- اِعْتَبَرَ
- عِبْرَةٌ
- عُبُورٌ
- مَعْبَرٌ
- صِرَاطٌ > bak: ص ر ط
- مِدَقٌّ
Zıt Manada Kelimeler
- عَبَرَ
- عَبَّرَ (a)
- عَبَّرَ (b)
- اِعْتَبَرَ
- عِبْرَةٌ
- عُبُورٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Âbir | عَابِر | Bir yerden geçen, giden yolcu. |
Ubûr | عُبُور | Geçmek. Atlamak. |
İbret | عِبْرَة | Uyanıklığa sebeb olan ders. |
İbâre | عِبَارَة | Bir düşünceyi anlatan bir veya birkaç cümlelik söz. |
İbâret | عِبَارَة | Oluşan, meydana gelen. |
Ta’bîr | تَعْبِير | İfade, anlatma. Söz. Manası olan söz. Deyim. |
İ’tibâr | اِعْتِبَار | Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık. |
Mu’teber | مُعْتَبَر | Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, sözü geçer. Geçerli. |
İbaret kelimesi, “«anlamı şudur» anlamında deyim” ifadesinden gelmektedir: ibâre an (عبارة عن). Bu ifade, “söz, ifade” anlamındaki ibâre (عبارة) sözcüğünden türetilmiştir. Esasen “bir kelimenin veya sözün anlamı, kasıt, ibare” anlamındayken geç Osmanlıcada içerik sınırlayıcı yüklem anlamı kazanmıştır. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَبَرَ : Fiil-I.
12:43 | يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِنْ كُنْتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın.” |
اِعْتَبَرَ : Fiil-VIII.
59:2 | فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي الْأَبْصَار |
Diyanet Meali: | Ey basiret sahipleri, ibret alın. |
عَابِرٌ : İsim.
4:43 | وَلَا جُنُبًا إِلَّا عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىٰ تَغْتَسِلُوا |
Diyanet Meali: | Bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın). |
عِبْرَةٌ : İsim.
3:13 | وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَنْ يَشَاءُ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ |
Diyanet Meali: | Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır. |
12:111 | لَقَدْ كَانَ فِي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِأُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. |
16:66 | وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki (fışkı ile kan arasından süzülen içenlere halis ve içimi kolay süt) içiriyoruz. |
23:21 | وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهَا |
Diyanet Meali: | Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki (sütten) size içiririz. |
24:44 | يُقَلِّبُ اللَّهُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ |
Diyanet Meali: | Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi olanlar için bir ibret vardır. * |
79:26 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَى |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. * |