KÖK HARFLER: ج ع ل
ANLAM:
جَعَلَ :
- Yaratmak, icad etmek.
- Çevirmek, yapmak, koymak, kılmak (hakikaten veya hükmen).
- Hükmetmek, şeriat koymak, vaz’ etmek; kararlaştırmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
جَعَلَ (geniş zamanlı يَجْعَلُ mastar isim جَعْلًا ve جُعْلًا ve جَعَالَةً ve جِعَالَةً): anlamları: (1) O yarattı; (2) O bir şey var etti; (3) Sağladı ya da nasip etti; (4) Bir şeyin olmasını ya da gerçekleşmesini sağladı ya da kurdu ya da oluşturdu; (5) Bir şeyin belirli bir durum ya da vaziyette olmasını sağladı; (6) Bir şeyin değiştirilmiş bir vaziyette olmasını sağladı; (7) Kendi hükmüne dayanarak bir şey tefhim etti; (8) Saydı ya da addetti; (9) Olduğunu iddia etti ya da olduğuna inandı; (10) Düşündü; (11) Yalın ya da açık, bilinir kıldı; (12) Yüceltti ya da yükseltti; (13) Koydu ya da yaydı; (14) Başladı; (15) Yaptı ya da verdi; (16) Saydı, sandı.
جَاعِلٌ (ismi fail): Yapan.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
جَعَلَ | fiil-I | 340 | 1- Yaratmak, icad etmek. 2- Çevirmek, yapmak, koymak, kılmak. 3- Hükmetmek, şeriat koymak, vaz’ etmek; kararlaştırmak. | 2/22 | Meçhulü: جُعِلَ |
جَاعِلٌ | isim | 6 | Yaratan, icad eden vb. | 2/30 | |
Toplam | 346 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- جَعَلَ (a)
- جَعَلَ (b)
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ca’l | جَعْل | Yaratmak, halk. Yapma, meydana getirme. |
|
Ca’lî | جَعْلِي | Yapmacıklı, düzme, sahte. |
|
Ca’liyyet | جَعْلِيَّة | Yapmacık (olmak). | Ca’liyyât |
Câil | جَاعِل | Yapan, bir şey veren, kılan. |
|
Ciâl | جِعَال | *Ücret. Rüşvet. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
جَعَلَ : Fiil-I. Meçhulü: جُعِلَ
2:19 | يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ |
Diyanet Meali: | Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. |
2:22 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً |
Diyanet Meali: | O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapandır. |
2:22 | فَلَا تَجْعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. |
2:30 | قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? |
2:66 | فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. * |
2:125 | وَإِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَأَمْنًا |
Diyanet Meali: | Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. |
2:126 | وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا آمِنًا |
Diyanet Meali: | Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl…” demişti. |
2:128 | رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl.” |
2:143 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız (ve Peygamber de size bir şahit ve örnek olsun) diye sizi orta bir ümmet yaptık. |
2:143 | وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, (gerisingeriye dönecekleri) ayırd edelim diye kıble yaptık. |
2:224 | وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا |
Diyanet Meali: | (İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki) yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. |
2:259 | وَانْظُرْ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | “Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir.” |
2:260 | فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا |
Diyanet Meali: | “(Öyleyse, dört kuş tut.) Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak.” |
3:41 | قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً |
Diyanet Meali: | Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. |
3:61 | ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.” |
3:126 | وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. |
3:156 | لِيَجْعَلَ اللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah, bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. |
3:176 | يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. |
4:5 | وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَاءَ أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ قِيَامًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. |
4:15 | فَأَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتَّىٰ يَتَوَفَّاهُنَّ الْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ اللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları) ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın). |
4:19 | فَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlardan hoşlanmadıysanız), olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. |
4:33 | وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْأَقْرَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) varisler kıldık. |
4:75 | رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver…” |
4:75 | وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | “Bize katından bir yardımcı ver” |
4:90 | فَمَا جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir. |
4:91 | وَأُولَٰئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik. |
4:141 | وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. |
4:144 | أَتُرِيدُونَ أَنْ تَجْعَلُوا لِلَّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? |
5:6 | مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ |
Diyanet Meali: | Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. |
5:13 | فَبِمَا نَقْضِهِمْ مِيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً |
Diyanet Meali: | İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. |
5:20 | اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنْبِيَاءَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı.” |
5:20 | وَجَعَلَكُمْ مُلُوكًا وَآتَاكُمْ مَا لَمْ يُؤْتِ أَحَدًا مِنَ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Sizi hükümdarlar kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.” |
5:48 | لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا |
Diyanet Meali: | Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. |
5:48 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. |
5:60 | مَنْ لَعَنَهُ اللَّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ |
Diyanet Meali: | “Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimselerdir.” |
5:97 | جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi … insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. |
5:103 | مَا جَعَلَ اللَّهُ مِنْ بَحِيرَةٍ وَلَا سَائِبَةٍ وَلَا وَصِيلَةٍ وَلَا حَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah, ne “Bahîre”, ne “Sâibe”, ne “Vasîle”, ne de “Hâm” diye bir şey meşru kılmamıştır. |
6:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ |
Diyanet Meali: | Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. |
6:6 | وَجَعَلْنَا الْأَنْهَارَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Topraklarından nehirler akıttık. |
6:9 | وَلَوْ جَعَلْنَاهُ مَلَكًا |
Diyanet Meali: | Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık… |
6:9 | لَجَعَلْنَاهُ رَجُلًا وَلَلَبَسْنَا عَلَيْهِمْ مَا يَلْبِسُونَ |
Diyanet Meali: | (Eğer onu, Peygamberi bir melek kılsaydık) yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk. |
6:25 | وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا |
Diyanet Meali: | (İçlerinden, Kur’an okurken seni dinleyenler de var.) Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. |
6:39 | مَنْ يَشَإِ اللَّهُ يُضْلِلْهُ وَمَنْ يَشَأْ يَجْعَلْهُ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi dilerse onu şaşırtır. Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar. |
6:91 | تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “(Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği), parça parça kâğıtlar hâline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle sizin de, babalarınızın da bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi)?” |
6:96 | فَالِقُ الْإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا |
Diyanet Meali: | O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. |
6:97 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ النُّجُومَ لِتَهْتَدُوا بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ |
Diyanet Meali: | O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. |
6:100 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bir de cinleri Allah’a birtakım ortaklar yaptılar. Oysa onları O yarattı. |
6:107 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا أَشْرَكُوا وَمَا جَعَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. |
6:112 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنْسِ وَالْجِنِّ |
Diyanet Meali: | İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. |
6:122 | وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ |
Diyanet Meali: | (Ölü iken dirilttiğimiz) ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, (hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu)? |
6:123 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا فِيهَا |
Diyanet Meali: | İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. |
6:124 | اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. |
6:125 | وَمَنْ يُرِدْ أَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا |
Diyanet Meali: | Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü (göğe çıkıyormuşçasına) daraltır, sıkar. |
6:125 | كَذَٰلِكَ يَجْعَلُ اللَّهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir. |
6:136 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْأَنْعَامِ نَصِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O’na bir pay ayırdılar… |
6:165 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hâkim kimseler) yapan… |
7:10 | وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. |
7:27 | إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır. |
7:47 | قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. |
7:69 | وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ |
Diyanet Meali: | “Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi…” |
7:74 | وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi.” |
7:138 | قَالُوا يَا مُوسَى اجْعَلْ لَنَا إِلَٰهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. |
7:143 | فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا |
Diyanet Meali: | Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. |
7:150 | فَلَا تُشْمِتْ بِيَ الْأَعْدَاءَ وَلَا تَجْعَلْنِي مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.” |
7:189 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve (kendisi ile huzur bulsun diye) eşini de ondan var edendir. |
7:190 | فَلَمَّا آتَاهُمَا صَالِحًا جَعَلَا لَهُ شُرَكَاءَ فِيمَا آتَاهُمَا |
Diyanet Meali: | Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allah’ın kendilerine verdiği çocuk konusunda O’na ortaklar koşarlar. |
8:10 | وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. |
8:29 | إِنْ تَتَّقُوا اللَّهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter. |
8:37 | لِيَمِيزَ اللَّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup (yığarak cehenneme koymak) için böyle yapar. |
8:37 | وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | (Allah, pis olanı temizden ayırmak), pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için (böyle yapar). |
9:19 | أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip (Allah yolunda cihad eden kimselerin amelleri) gibi mi tuttunuz? |
9:40 | وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا |
Diyanet Meali: | Böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. |
10:5 | هُوَ الَّذِي جَعَلَ الشَّمْسَ ضِيَاءً وَالْقَمَرَ نُورًا وَقَدَّرَهُ مَنَازِلَ |
Diyanet Meali: | O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, (yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için) ona menziller takdir edendir. |
10:14 | ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ |
Diyanet Meali: | Sonra, (nasıl davranacağınızı görelim diye), onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik. |
10:24 | فَجَعَلْنَاهَا حَصِيدًا كَأَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْأَمْسِ |
Diyanet Meali: | Bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. |
10:59 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ لَكُمْ مِنْ رِزْقٍ فَجَعَلْتُمْ مِنْهُ حَرَامًا وَحَلَالًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” |
10:67 | هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. |
10:73 | فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلَائِفَ |
Diyanet Meali: | Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. |
10:85 | فَقَالُوا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!” * |
10:87 | وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | Ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. |
10:100 | وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, azabı akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir. |
11:82 | فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا |
Diyanet Meali: | (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. |
11:118 | وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِفِينَ |
Diyanet Meali: | Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat (Rabbinin merhamet ettikleri müstesna), onlar ihtilafa devam edeceklerdir. * |
12:15 | فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهِ وَأَجْمَعُوا أَنْ يَجْعَلُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ |
Diyanet Meali: | Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman… |
12:55 | قَالَ اجْعَلْنِي عَلَىٰ خَزَائِنِ الْأَرْضِ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi. * |
12:62 | وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ فِي رِحَالِهِمْ لَعَلَّهُمْ يَعْرِفُونَهَا |
Diyanet Meali: | Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki (ailelerine varınca) onu anlarlar (da belki yine dönüp gelirler).” |
12:70 | فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ فِي رَحْلِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. |
12:100 | هَٰذَا تَأْوِيلُ رُؤْيَايَ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّي حَقًّا |
Diyanet Meali: | “İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi.” |
13:3 | وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الْأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren… |
13:3 | وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ |
Diyanet Meali: | Orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. |
13:16 | أَمْ جَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” |
13:33 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ قُلْ سَمُّوهُمْ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın.” |
13:38 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً |
Diyanet Meali: | Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. |
14:30 | وَجَعَلُوا لِلَّهِ أَنْدَادًا لِيُضِلُّوا عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yolundan saptırmak için O’na ortaklar koştular. |
14:35 | وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا |
Diyanet Meali: | Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl…” |
14:37 | فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ |
Diyanet Meali: | “Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır…” |
14:40 | رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلَاةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” * |
15:16 | وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik. * |
15:20 | وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ |
Diyanet Meali: | Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik. * |
15:74 | فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ |
Diyanet Meali: | Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. * |
15:91 | الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ |
Diyanet Meali: | Ki onlar, (bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr ederek) Kur’an’ı da parça parça edenlerdir. * |
15:96 | الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz biz), Allah ile beraber başka ilâh edinen (alaycılara karşı sana yeteriz). İlerde bilecekler. * |
16:56 | وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. |
16:57 | وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini. * |
16:62 | وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ |
Diyanet Meali: | Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. |
16:72 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. |
16:72 | وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ بَنِينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. |
16:78 | وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. |
16:80 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا |
Diyanet Meali: | Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. |
16:80 | وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْأَنْعَامِ بُيُوتًا |
Diyanet Meali: | Hayvanların derilerinden size evler meydana getirdi. |
16:81 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالًا |
Diyanet Meali: | Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı… |
16:81 | وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ أَكْنَانًا |
Diyanet Meali: | Ve dağlarda da sizin için barınaklar var etti. |
16:81 | وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَابِيلَ تَقِيكُمُ الْحَرَّ |
Diyanet Meali: | Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler verdi. |
16:91 | وَلَا تَنْقُضُوا الْأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. |
16:93 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. |
16:124 | إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ |
Diyanet Meali: | Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. |
17:2 | وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu İsrailoğullarına bir rehber yaptık. |
17:6 | وَأَمْدَدْنَاكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا |
Diyanet Meali: | Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. |
17:8 | وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz cehennemi kâfirlere bir zindan yapmışızdır. |
17:12 | وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. |
17:12 | فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً |
Diyanet Meali: | Gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. |
17:18 | ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلَاهَا مَذْمُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Sonra da cehennemi ona mekân yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak girer. |
17:22 | لَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَخْذُولًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. * |
17:29 | وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَىٰ عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ |
Diyanet Meali: | Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. |
17:33 | وَمَنْ قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. |
17:39 | وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتُلْقَىٰ فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. |
17:45 | وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ حِجَابًا مَسْتُورًا |
Diyanet Meali: | Kur’an okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. * |
17:46 | وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا |
Diyanet Meali: | Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. |
17:60 | وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Sana gösterdiğimiz o rüyayı, sırf insanları sınamak için vesile yaptık. |
17:80 | وَاجْعَلْ لِي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | “Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” |
17:99 | وَجَعَلَ لَهُمْ أَجَلًا لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. |
18:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَىٰ عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَلْ لَهُ عِوَجًا |
Diyanet Meali: | Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur. * |
18:7 | إِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْأَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ أَيُّهُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا |
Diyanet Meali: | İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık. * |
18:32 | وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا رَجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ أَعْنَابٍ |
Diyanet Meali: | Onlara şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiştik. |
18:32 | وَحَفَفْنَاهُمَا بِنَخْلٍ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمَا زَرْعًا |
Diyanet Meali: | Bağların çevresini hurmalarla donatmış, ikisinin arasına da bir ekinlik koymuştuk. |
18:48 | زَعَمْتُمْ أَلَّنْ نَجْعَلَ لَكُمْ مَوْعِدًا |
Diyanet Meali: | “Oysa siz, sizin için hesaba çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi sanmıştınız.” |
18:52 | فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ مَوْبِقًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Allah’ın, “Ortağım olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın” diyeceği), onların da çağıracakları, fakat kendilerine (çağırdıklarının) cevap vermeyecekleri ve bizim de aralarına bir uçurum koyacağımız (günü hatırla)! |
18:57 | إِنَّا جَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. |
18:59 | وَتِلْكَ الْقُرَىٰ أَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِدًا |
Diyanet Meali: | İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler.. Helâk edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik. * |
18:90 | وَجَدَهَا تَطْلُعُ عَلَىٰ قَوْمٍ لَمْ نَجْعَلْ لَهُمْ مِنْ دُونِهَا سِتْرًا |
Diyanet Meali: | (Güneşin doğduğu yere ulaşınca), onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. |
18:94 | فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجًا عَلَىٰ أَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدًّا |
Diyanet Meali: | “Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” |
18:94 | فَهَلْ نَجْعَلُ لَكَ خَرْجًا عَلَىٰ أَنْ تَجْعَلَ بَيْنَنَا وَبَيْنَهُمْ سَدًّا |
Diyanet Meali: | “Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” |
18:95 | فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجْعَلْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ رَدْمًا |
Diyanet Meali: | Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım.” |
18:96 | حَتَّىٰ إِذَا جَعَلَهُ نَارًا قَالَ آتُونِي أُفْرِغْ عَلَيْهِ قِطْرًا |
Diyanet Meali: | Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi. |
18:98 | فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ رَبِّي جَعَلَهُ دَكَّاءَ وَكَانَ وَعْدُ رَبِّي حَقًّا |
Diyanet Meali: | “Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi. |
19:6 | يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا |
Diyanet Meali: | “(Bana kendi tarafından); bana ve Yakub hanedanına varis olacak (bir çocuk bağışla) ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!” * |
19:7 | يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَىٰ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.” * |
19:10 | قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً |
Diyanet Meali: | Zekeriyya, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işaret ver”, dedi. |
19:21 | وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَقْضِيًّا |
Diyanet Meali: | “Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir.” |
19:24 | فَنَادَاهَا مِنْ تَحْتِهَا أَلَّا تَحْزَنِي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.” * |
19:30 | قَالَ إِنِّي عَبْدُ اللَّهِ آتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.” * |
19:31 | وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنْتُ |
Diyanet Meali: | “Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı.” |
19:32 | وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا |
Diyanet Meali: | “Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” * |
19:49 | وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Ona İshak ile Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. |
19:50 | وَوَهَبْنَا لَهُمْ مِنْ رَحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا |
Diyanet Meali: | Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik). * |
19:96 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا |
Diyanet Meali: | İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. * |
20:29 | وَاجْعَلْ لِي وَزِيرًا مِنْ أَهْلِي |
Diyanet Meali: | “Bana ailemden birini yardımcı yap,” * |
20:53 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا |
Diyanet Meali: | “Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan (ve size gökten yağmur indiren)dir.” |
20:58 | فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا |
Diyanet Meali: | “Bunun için seninle bizim aramızda, bir buluşma vakti belirle.” |
21:8 | وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. * |
21:15 | فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّىٰ جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ |
Diyanet Meali: | Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti. * |
21:30 | وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ |
Diyanet Meali: | Diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi (görmediler mi)? |
21:31 | وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik… |
21:31 | وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik. |
21:32 | وَجَعَلْنَا السَّمَاءَ سَقْفًا مَحْفُوظًا |
Diyanet Meali: | Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. |
21:34 | وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? * |
21:58 | فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ |
Diyanet Meali: | Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti. * |
21:70 | وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ |
Diyanet Meali: | Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük. * |
21:72 | وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık. * |
21:73 | وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا |
Diyanet Meali: | Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık… |
21:91 | فَنَفَخْنَا فِيهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık. |
22:25 | وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan) ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan (alıkoyanlar azabı hak etmişlerdir.) |
22:34 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ |
Diyanet Meali: | Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. |
22:36 | وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. |
22:53 | لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ |
Diyanet Meali: | Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar (ile kalpleri katı olanlara) bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. |
22:67 | لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ |
Diyanet Meali: | Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. |
22:78 | هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ |
Diyanet Meali: | O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. |
23:13 | ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. * |
23:41 | فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ بِالْحَقِّ فَجَعَلْنَاهُمْ غُثَاءً |
Diyanet Meali: | Derken onları o korkunç ses, kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör çöp yığını hâline getirdik. |
23:44 | فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ |
Diyanet Meali: | Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. |
23:50 | وَجَعَلْنَا ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ آيَةً |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık… |
23:94 | رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbim! beni o zalim milletin içinde bulundurma.” * |
24:40 | وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ |
Diyanet Meali: | Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur. |
24:43 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُزْجِي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا |
Diyanet Meali: | Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. |
24:63 | لَا تَجْعَلُوا دُعَاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًا |
Diyanet Meali: | Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. |
25:10 | تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ |
Diyanet Meali: | Dilerse sana bundan daha güzelini verebilecek olan Allah’ın şanı yücedir. |
25:10 | تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا |
Diyanet Meali: | Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah’ın şanı yücedir. * |
25:20 | وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? |
25:23 | وَقَدِمْنَا إِلَىٰ مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا |
Diyanet Meali: | Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik. * |
25:31 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. |
25:35 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, Biz, Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve kardeşi Hârûn’u da ona yardımcı kıldık. * |
25:37 | وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً |
Diyanet Meali: | Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık… |
25:45 | أَلَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا |
Diyanet Meali: | Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. |
25:45 | ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. |
25:47 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا |
Diyanet Meali: | O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı … yapandır. |
25:47 | وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا |
Diyanet Meali: | (O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı) ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır. |
25:53 | وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا |
Diyanet Meali: | Ve aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. |
25:54 | وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا |
Diyanet Meali: | O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. |
25:61 | تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا |
Diyanet Meali: | Göğe burçlar yerleştiren, (orada bir ışık kaynağı güneş ve aydınlatıcı bir ay yaratan)ın şanı çok yücedir. |
25:61 | وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُنِيرًا |
Diyanet Meali: | (Göğe burçlar yerleştiren), orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın (şanı çok yücedir). |
25:62 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يَذَّكَّرَ |
Diyanet Meali: | O, öğüt almak isteyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir. |
25:74 | رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” |
26:21 | فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | “Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.” |
26:29 | قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.” * |
26:84 | وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” * |
26:85 | وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ |
Diyanet Meali: | “Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” * |
27:34 | قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً |
Diyanet Meali: | (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler.” |
27:61 | أَمَّنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا |
Diyanet Meali: | Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan … mı? |
27:61 | وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | İçinde nehirler akıtan… |
27:61 | وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ |
Diyanet Meali: | Onun için oturaklı dağlar yapan… |
27:61 | وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا |
Diyanet Meali: | Ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? |
27:62 | أَمَّنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? |
27:86 | أَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا اللَّيْلَ لِيَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. |
28:4 | إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. |
28:5 | وَنُرِيدُ أَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً |
Diyanet Meali: | Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım… |
28:5 | وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ |
Diyanet Meali: | Ve onları varisler kılalım. |
28:35 | قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz…” dedi. |
28:38 | فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | “Bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!)” |
28:41 | وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ |
Diyanet Meali: | Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. |
28:71 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir?” |
28:72 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir?” |
28:73 | وَمِنْ رَحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz diye sizin için yarattı. |
28:83 | تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا |
Diyanet Meali: | İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. |
29:10 | فَإِذَا أُوذِيَ فِي اللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler.) Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. |
29:15 | فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. * |
29:27 | وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. |
29:67 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا آمِنًا وَيُتَخَطَّفُ النَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? |
30:21 | وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | (Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması) ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de (O’nun varlığının ve kudretinin delillerindendir). |
30:48 | فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَاءِ كَيْفَ يَشَاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا |
Diyanet Meali: | (Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir.) Allah, onları dilediği gibi, (bazen) yayar ve (bazen) yoğunlaştırır. |
30:54 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren… |
30:54 | ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً |
Diyanet Meali: | Sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. |
32:8 | ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı. * |
32:9 | وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ |
Diyanet Meali: | Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. |
32:23 | وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık. |
32:24 | وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا |
Diyanet Meali: | Sabredip (âyetlerimize kesin olarak inandıkları) zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık. |
33:4 | مَا جَعَلَ اللَّهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. |
33:4 | وَمَا جَعَلَ أَزْوَاجَكُمُ اللَّائِي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. |
33:4 | وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَاءَكُمْ أَبْنَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. |
34:18 | وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا قُرًى ظَاهِرَةً |
Diyanet Meali: | Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden) görülen kentler oluşturduk. |
34:19 | فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ |
Diyanet Meali: | Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. |
34:33 | بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَنْ نَكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ أَنْدَادًا |
Diyanet Meali: | (Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara), “Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na eşler koşmamızı emrediyordunuz” (derler). |
34:33 | وَجَعَلْنَا الْأَغْلَالَ فِي أَعْنَاقِ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Biz de inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz. |
35:11 | وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. |
35:39 | هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | O, sizi yeryüzünde halifeler kılandır. |
36:8 | إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلَالًا فَهِيَ إِلَى الْأَذْقَانِ فَهُمْ مُقْمَحُونَ |
Diyanet Meali: | Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. * |
36:9 | وَجَعَلْنَا مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا |
Diyanet Meali: | Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler. |
36:27 | بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ |
Diyanet Meali: | “(Keşke kavmim), Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını (bilseydi)!” * |
36:34 | وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ |
Diyanet Meali: | Biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. * |
36:80 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ |
Diyanet Meali: | O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.* |
37:63 | إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık. * |
37:77 | وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ |
Diyanet Meali: | Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık. * |
37:98 | فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ |
Diyanet Meali: | Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık. * |
37:158 | وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا |
Diyanet Meali: | Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. |
38:5 | أَجَعَلَ الْآلِهَةَ إِلَٰهًا وَاحِدًا إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ |
Diyanet Meali: | “İlâhları bir tek ilâh mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!” * |
38:26 | يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık.” |
38:28 | أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? |
38:28 | أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız? |
39:6 | خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا |
Diyanet Meali: | O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. |
39:8 | نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَنْدَادًا |
Diyanet Meali: | Daha önce O’na yalvardığını unutur ve O’na eşler koşar. |
39:21 | ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا |
Diyanet Meali: | Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp hâline getirir. |
40:61 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. |
40:64 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً |
Diyanet Meali: | Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapandır. |
40:79 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır. * |
41:9 | قُلْ أَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذِي خَلَقَ الْأَرْضَ فِي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَنْدَادًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz?” |
41:10 | وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | O, (dört gün içinde, dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi… |
41:29 | أَرِنَا اللَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا |
Diyanet Meali: | “Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım…” |
41:44 | وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ |
Diyanet Meali: | Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi?” derlerdi. |
42:8 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَهُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً |
Diyanet Meali: | Allah dileseydi, onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. |
42:11 | جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. |
42:50 | أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا وَيَجْعَلُ مَنْ يَشَاءُ عَقِيمًا |
Diyanet Meali: | Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. |
42:52 | وَلَٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدِي بِهِ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا |
Diyanet Meali: | Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. |
43:3 | إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Apaçık Kitab’a andolsun ki), iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. * |
43:10 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا |
Diyanet Meali: | O, yeryüzünü size beşik yapan… |
43:10 | وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir. |
43:12 | وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ |
Diyanet Meali: | Sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır. |
43:15 | وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِهِ جُزْءًا |
Diyanet Meali: | Böyle iken (“melekler Allah’ın kızlarıdır” demek suretiyle) kullarından bir kısmını O’nun parçası saydılar. |
43:19 | وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَٰنِ إِنَاثًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. |
43:28 | وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ |
Diyanet Meali: | İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı. * |
43:33 | لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فِضَّةٍ |
Diyanet Meali: | (Eğer bütün insanlar kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen bir tek ümmet olacak olmasalardı), Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar … yapardık. |
43:45 | أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ |
Diyanet Meali: | Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz? |
43:56 | فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. * |
43:59 | إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur. * |
43:60 | وَلَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلَائِكَةً فِي الْأَرْضِ يَخْلُفُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık. * |
45:18 | ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَىٰ شَرِيعَةٍ مِنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا |
Diyanet Meali: | Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy… |
45:21 | أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp (salih amel işleyenler) gibi kılacağımızı mı sanıyorlar? |
45:23 | وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَىٰ بَصَرِهِ غِشَاوَةً |
Diyanet Meali: | (Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; hâlini bildiği için saptırdığı) ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği (kimseyi gördün mü)? |
46:26 | وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَةً |
Diyanet Meali: | Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. |
48:26 | إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ |
Diyanet Meali: | Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. |
48:27 | فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. |
49:13 | إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. |
50:26 | الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ |
Diyanet Meali: | “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!” * |
51:42 | مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ |
Diyanet Meali: | Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu. * |
51:51 | وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. * |
56:36 | فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا |
Diyanet Meali: | (36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. * |
56:65 | لَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ |
Diyanet Meali: | Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz. * |
56:70 | لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya! * |
56:73 | نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِلْمُقْوِينَ |
Diyanet Meali: | Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. * |
56:82 | وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? * |
57:7 | وَأَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَفِينَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah yolunda) harcayın. |
57:26 | وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. |
57:27 | وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | (Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik) ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. |
57:28 | وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. |
59:10 | وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | “Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma!” |
60:5 | رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz!” |
60:7 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةً |
Diyanet Meali: | Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar. |
65:2 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. |
65:3 | قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا |
Diyanet Meali: | Allah, her şeye bir ölçü koymuştur. |
65:4 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. |
65:7 | سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا |
Diyanet Meali: | Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. |
67:5 | وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık. |
67:15 | هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا |
Diyanet Meali: | O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. |
67:23 | هُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir.” |
68:35 | أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız? * |
68:50 | فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | (Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı. * |
69:12 | لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ |
Diyanet Meali: | Bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. * |
71:7 | وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | “Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar…” |
71:12 | وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | “Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin…” |
71:12 | وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | “Sizin için ırmaklar var etsin.” |
71:16 | وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا |
Diyanet Meali: | “Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, (güneşi de bir kandil) yapmıştır?” |
71:16 | وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا |
Diyanet Meali: | “Güneşi de bir kandil yapmıştır?” |
71:19 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا |
Diyanet Meali: | “Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır…” * |
72:25 | قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.” * |
73:17 | فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا |
Diyanet Meali: | Hâl böyle iken inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz? * |
74:12 | وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا |
Diyanet Meali: | Ona bol mal verdim. * |
74:31 | وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً |
Diyanet Meali: | Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. |
74:31 | وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık. |
75:39 | فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti. * |
76:2 | إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. * |
77:21 | فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ |
Diyanet Meali: | Onu, sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk. * |
77:25 | أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا |
Diyanet Meali: | Biz yeryüzünü (dirileri de ölüleri de) toplayan (bir yurt) yapmadık mı? * |
77:27 | وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا |
Diyanet Meali: | Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi? * |
78:6 | أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا |
Diyanet Meali: | Biz, yeryüzünü bir döşek yapmadık mı? * |
78:9 | وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا |
Diyanet Meali: | Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık. * |
78:10 | وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا |
Diyanet Meali: | Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. * |
78:11 | وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا |
Diyanet Meali: | Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. * |
78:13 | وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا |
Diyanet Meali: | Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. * |
87:5 | فَجَعَلَهُ غُثَاءً أَحْوَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra da onları çürüyüp kararmış çör çöpe çevirendir. * |
90:8 | أَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِ |
Diyanet Meali: | Biz ona iki göz vermedik mi? * |
105:2 | أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ |
Diyanet Meali: | Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? * |
105:5 | فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ |
Diyanet Meali: | Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi. * |
جَاعِلٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:30 | وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً |
Diyanet Meali: | Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. |
2:124 | قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا |
Diyanet Meali: | (Rabbi) şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” |
3:55 | وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | “Sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım.” |
18:8 | وَإِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا |
Diyanet Meali: | Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak hâline getireceğiz. * |
28:7 | إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız.” |
35:1 | الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ |
Diyanet Meali: | Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri (ikişer, üçer, dörder) kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. |