KÖK HARFLER: خ ل ط
ANLAM:
خَلَطَ : Bir şeyi başka bir şeyle karıştırmak. Birbirine katmak ya da bozmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَلَطَ (geniş zamanlı يَخْلِطُ mastar ismi خَلْطٌ):
خَلَطَ الشَّىْءَ بِالشَّىْءِ : Bir şeyi başka bir şeyle karıştırdı, katıp karıştırdı.
خَلَطَ الشَّىْءَ : O şeyi karıştırdı, birbirine kattı ya da bozdu.
خَالَطَهُ : O şeyle karıştırdı, katıp karıştırdı ya da birbirine karıştırdı.
خَالَطَ الْقَوْمَ : İnsanlara karıştı, onlarla samimi oldu, onlarla sosyal bir münasebet kurdu.
خَالَطَهَا : O kadınla cinsel münasebet kurdu.
خَالَطَهُ الشَّيْبُ : Saçlarına ak düştü.
خَالَطَ قَلْبَهُ هَمٌّ عَظِيمٌ : Aşırı kaygı zihnine yayıldı ya da hakim oldu
اِخْتَلَطَ : O şey karışmış, katıp karıştırılmış, harmanlanmış ya da bir araya toplanmıştı ya da o hale geldi; karıştırılmış, birbirine katılmış, bozulmuştu; karmakarışıktı ya da o hale geldi.
اِخْتَلَطَ عَلَيْهِمْ اَمْرُهُمْ : İşleri onların aklını karıştırdı.
اِخْتَلَطَ عَقْلُهُ : Aklı karıştı.
خَلِيطٌ (çoğul hali خُلَطَاءُ) : Diğer insanlara karışan ya da onlarla samimi olan kişi; bir ortak veya paydaş; malını ortağınınki ile birleştirmiş kişi; mal alım satımına veya bir borca ve ticarete karışan kişi; mal veya mülk haklarında payı olan kişi; bir komşu; bir koca.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
خَلَطَ | fiil-I | 1 | Karıştırdı, kattı | 9/102 |
|
خَالَطَ | fiil-III | 1 | Muaşeret etti, katıldı, karıştı | 2/220 |
|
اِخْتَلَطَ | fiil-VIII | 3 | İmtizac etti, karıştı | 18/45 |
|
خُلَطَآءُ | isim | 1 | Ortak, karıştıran (Çoğul) | 38/24 | Tekili: خَلِيطٌ |
| Toplam | 6 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- خَلَطَ
- خَالَطَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Halt | خَلْط | 1: Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma. 2: Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma. 3: Uygun olmayan, beğenilmeyen şey. |
Hılt | خِلْط | Bir şeye karışık, karışmış bulunan. |
Ahlât | أَخْلاَط | 1: Bir karışım içindeki parçalar, ögeler. 2: Beden yapısının temelini oluşturan ögeler. 3: Çok karıştırılabilir, karıştırılmaya elverişli. |
Halîta | خَلِيطَة | 1: Alaşım. 2: Birden çok ögeden oluşmuş karmaşık bir bütün. |
Tahlît | تَخْلِيط | Karıştırma. Karıştırılma. Bozma. Saflığını giderme. Fasid etme. |
Muhallat | مُخَلَّط | Karıştırılan. |
Muhallit | مُخَلِّط | Karıştıran, tahlit eden. |
Muhâlata | مُخَالَطَة | Karışma. |
Tahallut | تَخَلُّط | Karışma. Karışık olma. |
İhtilât | اِخْتِلَاط | Karışma. |
Muhtelit | مُخْتَلِط | Karma, karışık. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَلَطَ : Fiil-I.
9:102 | وَآخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا |
Diyanet Meali: | Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. |
خَالَطَ : Fiil-III.
2:220 | وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. |
اِخْتَلَطَ : Fiil-VIII.
6:146 | إِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَا أَوِ الْحَوَايَا أَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍ |
Diyanet Meali: | Sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki (içyağları)… |
10:24 | إِنَّمَا مَثَلُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَاءٍ أَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْأَنْعَامُ |
Diyanet Meali: | Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hâli gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. |
18:45 | وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَاءٍ أَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ فَأَصْبَحَ هَشِيمًا |
Diyanet Meali: | Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. |
خُلَطَآءُ : İsim. Çoğul. Tekili: خَلِيطٌ
38:24 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ |
Diyanet Meali: | Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. |