KÖK HARFLER: ع ش ر
ANLAM:
عَشَرَ : Onda bir almak; dokuza bir eklemek ve sayıyı on yapmak. Kendini de ekleyerek onların sayılarını on yapmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَشَرَ (geniş zaman يَعْشِرُ mastar isim عَشْرٌ): Onda bir aldı; dokuza bir ekledi ve sayıyı on yaptı.
عَشَرَهُمْ : Kendini de ekleyerek onların sayılarını on yaptı.
عَشَرَتِ النَّاقَةُ : Dişi deve عُشَرَاءُ oldu, yani on aylık gebe.
عَشَرَ الْمَالَ (geniş zaman يَعْشُرُ mastar isim عَشْرٌ ve عُشُورٌ ): Malın onda birini (عُشْرٌ) aldı.
عَشَرَهُمْ : Kendini de ekleyerek onların sayısını on yaptı ya da onların onuncusu oldu; onların onda birini aldı ve onları dokuz kişi yaptı veya dokuz kişi oldular, manasına da gelmektedir.
عَشْرٌ : On; (dişil olarak kullanılmaktadır).
عَشْرُ نِسَاءٍ : On kadın.
عَشَرَةٌ : On; (eril olarak kullanılmaktadır).
عَشَرَةُ رِجَالٍ : On erkek.
عِشْرُونَ ve عِشْرِينَ = Yirmi (8:65).
عُشْرٌ : Şurada da olduğu gibi “onda biri”: عَشِيرٌ ve مِعْشَار
Bazı otoriteler der ki مِعْشَارٌ yüzde biri, anlamına gelmektedir; bazıları da der ki binde biri, anlamına gelmektedir (çoğulu: اَعْشَارٌ).
عَاشَرَهُ (mastar isim مُعَاشَرَةٌ) : Onlara karıştı; onlarla geçindi; onlarla sosyalleşti ve arkadaş oldu.
عَشِيرَةٌ : Hısım veya en yakın akrabalar, aynı baba veya atadan hısım; bir küçük alt kabile; bir kabilenin küçük bir kısmı veya en küçük alt bölümü, kabile (eşanlamlısı قَبِيلَةٌ).
مَعْشَرٌ : Aşağıdakiler gibi kadınlar hariç erkeklerden oluşan bir grup, büyük bir insan grubu veya topluluğu, zümre: نَفَرٌ ve قَوْمٌ ve رَهْطٌ. Özel tekil hali yoktur.
عُشَرَاءُ : On aylık gebe olan bir dişi deve veya sekiz aylık gebe (çoğul hali: عِشَارٌ ve عِشَارٌ), bazıları doğurana dek ve bazılarınınsa doğurması beklenene dek dişi develere istinaden kullanılmaktadır.
عَشِيرٌ : Bir destekçi; bir koca; bir kadın eş; bir arkadaş; bir yoldaş.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
عَاشَرَ | fiil-III | 1 | Muaşeret etti, geçindi, kaynaştı | 4/19 |
|
عَشْرٌ | isim | 12 | On | 89/2 | Müennes: عَشْرَةٌ , عَشَرَةٌ |
عَشَرَ | isim | 4 | اَحَدَ عَشَرَ : Onbir | 12/4 |
|
عِشْرُونَ | isim | 1 | Yirmi | 8/65 |
|
مِعْشَارٌ | isim | 1 | Onda bir | 34/45 |
|
عِشَارٌ | isim | 1 | Büyük baş hamile hayvan (çoğul) | 81/4 | Tekil: عُشَرَاء |
عَشِيرٌ | isim | 1 | Arkadaş, yakın | 22/13 |
|
عَشِيرَةٌ | isim | 3 | Aşiret, yakınlar, akrabalar, arkadaşlar | 26/214 |
|
مَعْشَرٌ | isim | 3 | Birbiriyle kaynaşmış topluluk | 55/33 |
|
| Toplam | 27 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عِشْرَةٌ (a)
- عِشْرَةٌ (b)
- عَشِيرَةٌ (a)
- عَشِيرَةٌ (b)
- مَعْشَرٌ (a)
- مَعْشَرٌ (b)
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Aşr | عَشْر | On. | Aşer, Aşere |
Âşir | عَاشِر | 1: Onuncu. 2: Öşür toplayan. |
|
Aşîr | عَشِير | 1: Dost, yardımcı. 2: Onda bir. |
|
Aşîret | عَشِيرَة | Kabile, oymak. Yakın akraba, aile. |
|
Aşrâ’ | عَشْرَاء | 1: On aylık hamile deve. 2: Muharrem ayının onuncu günü. |
|
Aşûra’ (Aşure) | عَشُورَة | Muharrem ayının onuncu günü. |
|
Öşür | ——— | 1: Ondalık, onda bir. 2: Mahsullerden, Kur’an-ı Kerim hükümlerince onda bir olarak alınan zekat. |
|
İşrûn | عِشْرُون | Yirmi sayısı. |
|
Ma’şer | مَعْشَر | İnsan topluluğu, toplum. |
|
Maşerî | مَعْشَرِى | Toplulukla ilgili, ortaklaşa, kolektif. |
|
Mi’şâr | مِعْشَار | Onda bir. (1/10) |
|
Ta’şîr | تَعْشِير | On, onarlı. |
|
Muâşeret | مُعَاشَرَة | Birbiriyle toplumsal ilişkiler içinde bulunma. |
|
Muâşir | مُعَاشِر | Muaşeret eden ve birbiriyle iyi geçinir olan. |
|
İşret | ——— | İçki içme. |
|
Aşure kelimesi, “onuncu gün” anlamındaki âşûrâ (عاشورا) sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَاشَرَ : Fiil-III.
4:19 | وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Onlarla iyi geçinin. |
عَشْرٌ : İsim.
2:234 | يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا |
Diyanet Meali: | (İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri), kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. |
6:160 | مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا |
Diyanet Meali: | Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. |
7:142 | وَوَاعَدْنَا مُوسَىٰ ثَلَاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık. |
11:13 | أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ |
Diyanet Meali: | Yoksa “onu (Kur’an’ı) uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Haydi siz de onun gibi uydurma on sûre getirin.” |
28:27 | فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَ |
Diyanet Meali: | Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. |
20:103 | يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا |
Diyanet Meali: | Aralarında birbirlerine “(Dünya’da) sadece on (gün) kaldınız” diye gizli gizli konuşacaklar. * |
89:2 | وَلَيَالٍ عَشْرٍ |
Diyanet Meali: | On geceye andolsun, * |
عَشْرَةٌ : İsim. Müennes. Müzekkeri: عَشْرٌ
2:60 | فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا |
Diyanet Meali: | Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmıştı. |
7:160 | وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا |
Diyanet Meali: | Biz onları on iki kabile hâlinde topluluklara ayırdık. |
7:160 | أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا |
Diyanet Meali: | (Biz ona), “Asânı taşa vur” (diye vahyettik. Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı. |
عَشَرَةٌ : İsim. Müennes. Müzekkeri: عَشْرٌ
2:196 | تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ |
Diyanet Meali: | Tam on gün (oruç tutar). |
5:89 | فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ |
Diyanet Meali: | Bu durumda yeminin keffareti, (ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden) on yoksulu doyurmak.. |
عَشَرَ : İsim. On bir kelimesinin onlar hanesi. On bir: اَحَدَ عَشَرَ .
5:12 | وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. |
9:36 | إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah’ın (gökleri ve yeri yarattığı günkü) yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. |
12:4 | إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا |
Diyanet Meali: | Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız … gördüm.” demişti. |
74:30 | عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ |
Diyanet Meali: | Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. * |
عِشْرُونَ : İsim.
8:65 | إِنْ يَكُنْ مِنْكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُوا مِائَتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. |
مِعْشَارٌ : İsim.
34:45 | وَكَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَا آتَيْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Hâlbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine bile ulaşamamışlardır. |
عِشَارٌ : İsim.
81:4 | وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ |
Diyanet Meali: | Gebe develer salıverildiği zaman. * |
عَشِيرٌ : İsim.
22:13 | لَبِئْسَ الْمَوْلَىٰ وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ |
Diyanet Meali: | O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır! |
عَشِيرَةٌ : İsim.
9:24 | قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz … (size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili) ise…” |
26:214 | وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ |
Diyanet Meali: | (Önce) en yakın akrabanı uyar. * |
58:22 | وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun), babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, (Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin). |
مَعْشَرٌ : İsim.
6:128 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ |
Diyanet Meali: | Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” |
6:130 | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | (O gün Allah, şöyle diyecektir:) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size peygamberler gelmedi mi?” |
55:33 | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَنْ تَنْفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانْفُذُوا |
Diyanet Meali: | Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. |