ص د د

KÖK HARFLER: ص د د

ANLAM: 

صَدَّ : Bir kişi veya şeyden yüz çevirmek, geri durmak. (Yol) sapmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

صَدَّ (geniş zaman يَصُدُّ ve يَصِدُّ mastar isim صُدُودٌ ve صَدٌّ):

صَدَّ عَنْهُ : O kişi veya şeyden yüz çevirdi, geri durdu.

صَدَّ السَّبِيلُ : O yol saptı.

اَرَى فِيكَ صُدُودًا : Sende nefreti görüyorum.

لَا صَدَّ عَنْ ذَاكَ : Ondan kaçmanın yolu yoktur.

صَدَّهُ عَنْهُ (geniş zaman يَصُدُّ): Onu o şeyden alıkoydu, engelledi ya da yüz çevirtti.

يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللّٰهِ : (İnsanları) Allah’ın (c.c.) yolundan engelledi.

صَدَّ : Engelledi, alıkoydu, mani oldu.

صَدَّ مِنْ كَذَا (geniş zaman يَصُدُّ ve يَصِدُّ ) : Böyle bir şey sebebiyle, feryat etti ya da bir yaygara kopardı (mastar isim صَدٌّ ve صَدِيدٌ ). 

صَدَّ مِنْ كَذَا : Böyle bir şeye güldü, şiddetle güldü.

صَدَّدَ الْجَرْحُ : Yara, صَدِيدٌ diye adlandırılan bir irin ihtiva ediyordu ya da hasıl ediyordu ya da böyle bir irin taşıyordu (aynı zamanda şu şekilde اَصَدَّ الْجُرْحُ .

صَدِيدٌ : İrin katılaşmadan önce kanla karışık bir yaranın seyrek suyu; içerisinde kırmızı ve beyazın bir karışımı olan, su gibi, irin veya iltihap; bir yarada bulunan kanla karışık irin veya iltihap; Cehennemliklerin içlerinden veya derilerinden akan ve su ve kanla karışık olan; kıvama gelene kadar kaynatılmış sıcak su.

صَدٌّ ve صُدٌّ : Bir vadinin tarafı; bir taraf, yön, yol veya benzeri; bir dağ; bir duvar veya engel; bir dağ gibi yükselen ve ortaya çıkan bir bulut veya bulut topluluğu.

صَدٌّ elin yüzü veya ön tarafı, manasına da gelmektedir.

صَدَّ بِيَدَيْهِ : Ellerini çırptı, çünkü bunu çırpma eyleminde elin bir yüzü diğerine bakar. Nitekim تَصْدِيدٌ ellerle çırpma veya feryat etme ve yaygara koparma, manasına gelmektedir.

تَصَدَّى لَهُ : O kişiye veya şeye yöneldi, kendini verdi, ilgisini, dikkatini veya aklını yöneltti; ondan istediği bir şeyi istedi ya da talep etti; o kişiye veya şeye meyletti; o kişiye veya şeye doğru başını kaldırdı.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
صَدَّ fiil-I 38 Men etti, alıkoydu 14/3 Meçhulü: صُدَّ
صَدِيدٌ isim 1 İrin 14/16
صَدٌّ isim 3 Yüz çevirmek, vazgeçmek, ayrılmak 2/217 Çoğul: صُدُودٌ

Toplam 42


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • صَدَّ (a)
  • صَدَّ (b)
  • صَدَدٌ (a)
    • قَصْدٌ > bak: ق ص د
    • هَدَفٌ
    • غَايَةٌ
  • صَدَدٌ (b)

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Saded صَدَد Asıl mevzu, maksad, asıl konuşulan şey, fikir. Niyet, kasd. Sadede gelmek
Sadîd صَدِيد Yaradan akan sarı su. İrin.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

صَدَّ : Fiil-I. Meçhulü: صُدَّ

3:99 لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا
Diyanet Meali: “Niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?”
4:55 فَمِنْهُمْ مَنْ آمَنَ بِهِ وَمِنْهُمْ مَنْ صَدَّ عَنْهُ وَكَفَىٰ بِجَهَنَّمَ سَعِيرًا
Diyanet Meali: Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş olarak cehennem yeter. *
4:61 رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا
Diyanet Meali: “Münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.”
4:167 إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالًا بَعِيدًا
Diyanet Meali: Şüphesiz inkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. *
5:2 وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا
Diyanet Meali: Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin.
5:91 وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَعَنِ الصَّلَاةِ فَهَلْ أَنْتُمْ مُنْتَهُونَ
Diyanet Meali: (Şeytan, içki ve kumarla), sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?
7:45 الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا
Diyanet Meali: Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir.
7:86 وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ
Diyanet Meali: “Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek üzere …”
8:34 وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken, Allah onlara ne diye azap etmesin?
8:36 يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali: (Şüphe yok ki, inkâr edenler) mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar.
8:47 خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بَطَرًا وَرِئَاءَ النَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri gibi olmayın).
9:9 اشْتَرَوْا بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِهِ
Diyanet Meali: Allah’ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları O’nun yolundan alıkoydular.
9:34 لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali: (Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu), insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar.
11:19 الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا
Diyanet Meali: Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir.
14:3 الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirenler var ya …
14:10 تُرِيدُونَ أَنْ تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا
Diyanet Meali: “Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak istiyorsunuz.”
16:88 الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ
Diyanet Meali: İnkâr eden ve insanları Allah’ın yolundan alıkoyanların, (yapmakta oldukları bozgunculuklarına karşılık) azaplarının üstüne azap ekleriz.
16:94 وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız.
20:16 فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ
Diyanet Meali: “Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” *
22:25 إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan ve Mescid-i Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.)
27:24 وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: “Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış.”
27:43 وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Daha önce Allah’tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu.
28:87 وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ آيَاتِ اللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنْزِلَتْ إِلَيْكَ
Diyanet Meali: Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler.
29:38 وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur.
34:32 أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ عَنِ الْهُدَىٰ بَعْدَ إِذْ جَاءَكُمْ
Diyanet Meali: “Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk?”
34:43 مَا هَٰذَا إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ أَنْ يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُكُمْ
Diyanet Meali: “Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır” (dediler).
40:37 وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı.
43:37 وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar.
43:57 وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ
Diyanet Meali: Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar. *
43:62 وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ
Diyanet Meali: Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. *
47:1 الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ
Diyanet Meali: İnkâr edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte, Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır. *
47:32 إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىٰ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا
Diyanet Meali: İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler.
47:34 إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ
Diyanet Meali: İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır. *
48:25 هُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: Onlar, inkâr edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten alıkoyanlardır.
58:16 اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ
Diyanet Meali: Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır. *
63:2 اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali: Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! *
63:5 لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ
Diyanet Meali: Başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
13:33 بَلْ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مَكْرُهُمْ وَصُدُّوا عَنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar.

صَدِيدٌ : İsim. Sıfat.

14:16 مِنْ وَرَائِهِ جَهَنَّمُ وَيُسْقَىٰ مِنْ مَاءٍ صَدِيدٍ
Diyanet Meali: Hüsranın ardından da cehennem vardır. Orada kendisine irinli su içirilecektir. *

صَدٌّ : İsim. Çoğulu: صُدُودٌ

2:217 وَصَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak (Allah katında daha büyük günahtır).
4:160 فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ كَثِيرًا

Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. *

صُدُودٌ : İsim. Çoğul. Tekili: صَدٌّ

4:61 رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًا
Diyanet Meali: Münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.