KÖK HARFLER: س ل ف
ANLAM:
سَلَفَ : Geçmek, göçüp gitmek, son bulmak, kesilmek. Önce olmak ya da önce gelmek.
AÇIKLAMA:
سَلَفٌ : Mütekaddim: Önce ya da önde olan veya gelen. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلاَ لِلاَخِرِينَ : Onları, sonradan gelenlerin geçmişi ve bir ibret örneği kıldık (43/56). Yani “mütekaddim olan: daha önce gelip geçmiş bir ibret kaynağı…”
Şu sözüne gelince: فَلَهُ مَا سَلَفَ : Geçmişte olan kendisinindir (2/275). Yani “takaddüm etmiş olan: geçmişte işlemiş olduğu suçundan, günahından el çekilir, sorumlu tutulmaz.” Şu sözüne gelince: وَأَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الأُخْتَيْنِ إَلاََّ مَا قَدْ سَلَفَ : İki kız kardeşi bir arada almanız size haram kılındı. Ancak geçmişte olanlar hariç (4/23). Yani “daha önce bu türden yapmış olduğunuz ise müstesna. Ondan el çekilir, kişi ondan dolayı sorumlu tutulmaz”. Burada istisna edilen günahtır yoksa bu fiilin caizliği değil.
لِفُلاَنٍ سَلَفٌ كَرِيمٌ : Filan kişi, daha önce gelmiş veya yaşamış asil atalara sahiptir. Buradaki سَلَفٌ kelimesinin çoğulu أَسْلاَفٌ ve سُلُوفٌ şekillerinde gelir.
سَالِفٌ ve سُلاَفٌ : Bir savaşta ya da yolculukta takaddüm edenler: önce ya da önde olanlar veya gelenler.
سُلاَفَةُ الْخَمْرِ : Üzümün takaddüm eden, sıkılmadan önce gelen usâresi, öz suyu.
سُلْفَةٌ : Misafire ilk başta ikram edilen yemek veya yiyecek. سلِّفُوا ضَيْفَكُمْ ولَهِّنُوهُ : “Misafirinize yemekten önce bir şeyler yediriniz.” denir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَلَفَ (geniş zaman يَسْلُفُ mastar isim سُلُوفٌ ve سَلَفٌ): O kişi veya şey geçti, göçüp gitti, bir son buldu, kesildi; o kişi veya şey önce oldu ya da önce geldi.
سَلَفَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ : Yaptığı iyi bir iş onun için gelecek bir ödülden önce geldi.
سَلَفَتِ النَّاقَةُ : O dişi deve suya en başta erişen develer arasındaydı.
سَلَفَ الْاَرْضَ اَوْ اَسْلَفَهَا : Ekim için toprağı alt üst etti.
اَسْلَفَهُ : O şeyi önceden veya daha öncesinde yaptı.
اَسْلَفَ فِى كَذَا : Böyle bir şey için peşinen ödeme yaptı.
اَسْلَفَهُ اِحْسَانًا : İyi bir amelle mükafatlandırılmak için ona bunu yaptı.
اَسْلَفَهُ مَالًا : Faizsiz geri almak üzere ona borç para verdi.
سَلَفٌ : (aynı zamanda şu şekilde: سَلِيفٌ ve سُلُوفٌ): Önce gelme veya önce olma; daha önce olan veya gelen, yani önceki nesiller; ata; daha önce yapılmış iyi bir iş; peşin ödeme; faizsiz borç; emsal; geçmiş bir şey.
سِلَافٌ (şu sözcüğün çoğul hali: سَلَفٌ): Atalar; geçmiş nesiller.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَلَفَ | fiil-I | 5 | Geçti, takaddüm etti | 8/38 |
أَسْلَفَ | fiil-IV | 2 | Geçirdi, geçmişte yaptı | 10/30 |
سَلَفٌ | isim | 1 | Geçip gitmiş kimse, selef | 43/56 |
| Toplam | 8 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- سَلَفَ (a)
- سَلَفَ (b)
- سَلَّفَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Selef | سَلَف | Eskiden olan. Evvelce bulunmuş olan. |
Selefî | سَلَفِى | Selefe aid. |
Selefiyye | سَلَفِيَّة | İtikadca Ehl-i Sünnet Mezhebi üzerinde olan Sahabe ve Tabiin’in gittikleri yol. Ve bu yolda giden fakihler, muhaddisler ve bu mezhebden olanlar. |
Mâselef | مَاسَلَف | Evvelki, geçmiş. |
Teslîf | تَسْلِيف | Kahvaltı etme. |
Müsâlefe | مُسَالَفَة | Birine refakat etme, yol arkadaşı olma. |
Müsâlif | مُسَالِف | Yol arkadaşı. |
Eslâf | أَسْلَاف | Selefler, evvelkiler, geçmişler. |
İstislâf | اِسْتِسْلَاف | Selef olma. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَلَفَ : Fiil-I.
2:275 | فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَىٰ فَلَهُ مَا سَلَفَ |
Diyanet Meali: | Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. |
4:22 | وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ آبَاؤُكُمْ مِنَ النِّسَاءِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ |
Diyanet Meali: | Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. |
4:23 | وَأَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْأُخْتَيْنِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ |
Diyanet Meali: | (Size şunlarla evlenmek haram kılındı:) … İki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. |
5:95 | عَفَا اللَّهُ عَمَّا سَلَفَ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. |
8:38 | قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! İnkâr edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır. |
أَسْلَفَ : Fiil-IV.
10:30 | هُنَالِكَ تَبْلُو كُلُّ نَفْسٍ مَا أَسْلَفَتْ |
Diyanet Meali: | Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek.) |
69:24 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.* |
سَلَفٌ : İsim.
43:56 | فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. * |