KÖK HARFLER: س ر ب
ANLAM:
سَرَبَ : (Arazide) uzaklaşmak. Amaçsızca uzaklaşmak, geçip gitmek.
AÇIKLAMA:
سَرَبٌ : İnişli, engebeli bir yerde gitmek.
سَرَبٌ : İnişli, engebeli yer, bayır veya yamaç. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِي الْبَحْرِ سَرَبًا : Balık, aşağıya doğru denizde bir yol tutup gitmişti (18/61).
Fiil olarak “çıktı, gitti, geçip gitti veya aktı” anlamında سَرَبَ şeklinde kullanılır. Bu fiilin mastarı سَرْبٌ ve سُرُوبٌ şekillerinde gelir. Bu bakımdan mastarı مَرٌّ ve مُرُورٌ şeklinde gelen مَرَّ fiiline benzer. Mastarı اِنْسِرَابٌ şeklinde gelen اِنْسَرَبَ fiilinde de aynı şekildedir. Fakat سَرَبَ fiili, “failin fiili, etkisi” düşünülerek, اِنْسَرَبَ fiili ise “failin infiali, etkilenimi” düşünülerek kullanılır.
سَرَبَ الدَّمْعُ : Gözyaşı aktı.
اِنْسَرَبَتِ الْحَيَّةُ إِلَى جُحْرِهَا : Yılan deliğine girdi.
سَرِبَ الْمَاءُ مِنَ السِّقَاءِ : Su, tulumdan damladı veya aktı.
مَاءٌ سَرَبٌ ve مَاءٌ سَرِبٌ : Tulumundan damlayan ya da damlalar halinde düşen su.
سَارِبٌ : Hangi yol olursa olsun, kendi سَرَبٌ’inde giden. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ Geceleyin gizlenen de, gündüzün görünen de (Allah’ın bilmesi bakımından) birdir (13/10).
سَرْبٌ kelimesi سَارِبٌ kelimesinin çoğuludur. Bu bakımdan رَكْبٌ ve رَاكِبٌ kelimelerine benzer. Devrelerle ilgili kullanımı yaygınlık kazanmış hatta “Develeri korkutuldu, ürkütüldü” anlamında ذُعِرَتْ سَرْبُهُ denmiştir.
“O, kendi سِرْبٌ’inde ya da kendi سِرْبٌ’i ile ilgili emindir, emniyettedir” anlamına gelen هُوَ آمِنٌ فِي سِرْبِهِ sözüne gelince:
- Buradaki سِرْبٌ kelimesi “sürü” anlamındadır.
- Bir görüşe göre ise, “ailesinde ve hanımlarında yaa da onlarla ilgili..” anlamındadır.
Böylece سِرْبٌ kelimesi kinayeli olarak kullanılmıştır. Ayrıca “boşanmadan” kinayeli olarak اِذْهَبِي فَلاَ أَنْدَهُ سَرْبَكِ denmiştir. Bu ifade ise, kendi سِرْبٌ’inde (yani yolunda veya sürüsünde) giden develerini asla döndürmem” anlamına gelir.
سُرْبَةٌ : On’dan yirmiye kadar attan oluşmuş at ya da binici sürüsü.
مَسْرُبَةٌ : Göğüsten aşağı sarkan kıllar.
سَرَابٌ : Çölde ya da susuz çölde, tıpkı su gibi parlayan şey, serap, ılgım. Böyle adlandırılmasının nedeni “gözün baktığı yerde akıp gitmesidir”.
“Hakikati olan şeylerle (suyla)“ ilgili kullanılan شَرَابٌ kelimesi gibi, سَرَابٌ kelimesi de hiçbir hakikati olmayan şeylerle ilgili kullanılır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً : Küfre sapanlara gelince, onların amelleri çöldeki serap gibidir. Susayan onu su sanır (24/39). Yine şöyle buyurmuştur: وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا : Dağlar yürütülmüş, bir serap oluvermiştir (78/20). (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَرَبَ (geniş zaman يَسْرُبُ mastar isim سُرُوبٌ):
سَرَبَ فِى الْاَرْضِ : Arazide uzaklaştı.
سَرَبَ الرَّجُلُ : Adam amaçsızca uzaklaştı, geçip gitti.
سَرَبَتِ الْاِبِلُ : Bir başlarına bırakılan develer istedikleri bir yere doğru uzaklaştı.
سَرَبَ الْمَاءُ : Su aktı.
سَرَبٌ : Bir yer altı kazısı; bir delik veya oyuk; aynı zamanda akan su.
طَرِيقٌ سَرَبٌ : İnsanların birbirlerini takip ettikleri bir yol.
فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِى الْبَحْرِ سَرَبًا : Denizde yolunu tutup kayıp gitti ya da bir deliğe gitti (18:61).
سَارِبٌ : Uzaklaşma, amaçsızca uzaklaşma.
سَارِبٌ بِالنَّهَارِ : Gündüz yol alan ya da açıkça, görünür bir şekilde ve özgürce yol alan (13:10).
Bazısı der ki مَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِالَّيْلِ وَ سَارِبٌ بِالنَّهَارِ geceleyin ortaya çıkan ve gündüz saklanan kişi, anlamına gelmektedir.
سَرَابٌ : Serap.
فُلَانٌ اَخْدَعُ مِنْ سَرَابٍ : Falanca biri bir seraptan daha aldatıcıdır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَارِبٌ | isim | 1 | Geçip giden, yol alan, mesafe kateden | 13/10 |
سَرَبٌ | isim | 1 | Yol | 18/61 |
سَرَابٌ | isim | 2 | Hakikatsiz ve asılsız şey, serap | 78/20 |
| Toplam | 4 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- سَرَبَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Serâb | سَرَاب | 1: Şaşkın hale gelme. 2: Çorak yerlerde, çölde sıcak ve ışığın te’siriyle ileride, yakında yahut ufukta su veya yeşillik var gibi görünme hadisesi. | Serâbistân |
Tesrîb | تَسْرِيب | (Asker) gönderme, yollama. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَارِبٌ : İsim. İsm-i Fâil.
13:10 | وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْل وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | (O’na göre) geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan (eşittir.) |
سَرَبٌ : İsim.
18:61 | فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِي الْبَحْرِ سَرَبًا |
Diyanet Meali: | Onlar iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti. * |
سَرَابٌ : İsim.
24:39 | أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً |
Diyanet Meali: | Onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. |
78:20 | وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا |
Diyanet Meali: | Dağlar yürütülür, serap hâline gelir. * |