و ص ف

KÖK HARFLER:  و ص ف

ANLAM: 

وَصَفَ : Bir şeyi tanımlamak. Yakıştırma yapmak. Methetmek. Bir şeye bir vasıf vermek.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet
وَصَفَ fiil-I 13 Vasıflandırdı, niteledi, anlattı 43/82
وَصْفٌ isim 1 Vasıf 6/139

Toplam 14

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • وَصَفَ
  • وَصْفٌ
    • تَصْوِيرٌ > bak: ص و ر
    • رَسْمٌ
    • نَعْتٌ

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Vasf (Vasıf) وَصْف Sıfat. Bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hal. Çoğulu: Evsâf
Vasfî وَصْفِى Nitelikle ilgili, övgüyle ilgili.
Vassâf وَصَّاف Tavsif eden.
Mevsûf مَوْصُوف Vasıflanmış.
Sıfat صِفَة Hal, keyfiyyet.
Tavsîf تَوْصِيف Vasıflandırma. Çoğulu: Tavsîfât
İttisâf اِتِّصَاف Vasıflanmak. Muttasıf olmak.
Muttasıf مُتَّصِف İttisaf eden, vasıflanan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

وَصَفَ : Fiil-I. 

6:100 سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir.
12:18 فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
Diyanet Meali: “Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.”
12:77 قَالَ أَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًا وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ
Diyanet Meali: “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi.
16:62 وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ الْحُسْنَىٰ
Diyanet Meali: En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri de yalan uyduruyor.
16:116 وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ
Diyanet Meali: Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin.
21:18 وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ
Diyanet Meali: Allah’a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size!
21:22 فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.
21:112 قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
Diyanet Meali: (Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi. *
23:91 وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: (O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur.) Öyle olsaydı, mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır.
23:96 ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz. *
37:159 سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: Allah, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. *
37:180 سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. *
43:82 سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Diyanet Meali: Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır. *

وَصْفٌ : İsim. 

6:139 سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali: Allah, onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir.  Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.