KÖK HARFLER: س ر ح
ANLAM:
سَرَحَ : (Hayvanlar) otlamak, istedikleri yerde otlamak, sabahleyin otlamak. Hayvanları sabahleyin otlamaya salmak.
AÇIKLAMA:
سَرْحٌ : Meyvesi olan bir ağaç türü. Tekili سَرْحَةٌ şeklinde gelir.
سَرَحْتُ الْإِبِلَ Sözü temelde “develere سَرْحٌ denen ağaçtan otlatmak” anlamına gelir. Bu temel anlamdan sonra “develerin kendi başlarına diledikleri gibi otlamaları için salıverilmesiyle, serbest bırakılmasıyla” ilgili kullanılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ : Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır (16/6).
سَارِحٌ : Çoban.
سَرْحٌ kelimesi tıpkı شَرْبٌ kelimesi gibi çoğuldur.
تَسْريِحٌ kelimesi “boşanmayla” ilgili kullanılır. Mesela: الطَّلاَقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ : Boşama iki kezdir. Bunun ardından da ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir (2/229). وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلاَ : Onları güzellikle serbest bırakın (33/49). Bu kullanım تَسْرِيحُ الْإِبِلِ’den yani “develerin kendi başlarına diledikleri gibi otlamaları için salıverilmesinden” müsteârdır. Bu bakımdan إِطْلاَقُ اْلإِبِلِ den müsteâr olan طَلَاقٌ (boşama, boşanma) kelimesine benzer.
سَرْحٌ kelimesinde “geçip gitme” anlamı göz önünde bulundurularak şöyle denmiştir:
نَاقَةٌ سُرُحٌ : Serbest bir şekilde yürüyen veya giden yani süratli dişi deve.
مَضَى سُرُحًا : Kolayca, kolaylıkla geçip gitti.
مُنْسَرِحٌ : Bir tür şiir. Lafzı buradan ödünç alınmıştır. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَرَحَ (geniş zaman يَسْرَحُ mastar isim سَرْحٌ):
سَرَحَ الْمَاشِيَةُ : Hayvanlar otladı, istedikleri yerde otladı ya da sabahleyin otladı.
سَرَحَ السَّيْلُ : Sel yavaşça akıp gitti.
سَرَحَ الْمَوَاشِى : Hayvanları sabahleyin otlamaya saldı.
سَرَحَ مَا فِى قَلْبِهِ : Kalbindekini dışarı vurdu.
هُوَ يَسْرَحُ فِى اَعْرَاضِ النَّاسِ : İnsanların şanından beslenir yani yokluklarında onlara dil uzatır.
سَرْحٌ : İstedikleri yerde otlanan hayvanlar veya develer.
سَرَّحَهُ : Onu gönderdi.
سَرَّحَ الْقَوْمَ : İnsanları gönderdi ve onları terk etti.
سَرَّحَ زَوْجَتَهُ : Karısını boşadı.
تَسْرِيحُ الْمَرْأَةِ : Bir kadın eşin boşanmayla bırakılması; genel manada bırakma; boşanmadan sonra salıverme.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَرَحَ | fiil-I | 1 | Salıverdi, meraya götürdü. | 16/6 |
سَرَّحَ | fiil-II | 3 | Gönderdi, salıverdi, boşadı | 2/231 |
سَرَاحٌ | isim | 2 | Salıvermek, boşamak | 33/28 |
تَسْرِيحٌ | isim | 1 | Salıvermek, boşamak | 2/229 |
| Toplam | 7 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Serâh | سَرَاح | 1: Kıl taramak. 2: Halas etmek. 3: Davar gütmek. 4: Eşini boşamak. |
|
Serhân / Sirhân | سَِرْحَان | Kurt, canavar. | Çoğul: Serâhîn |
Mesrah | مَسْرَح | Çayırlık, otlak, mer’a. |
|
Tesrîh | تَسْرِيح | Talak. Boşanma, ayrılma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَرَحَ : Fiil-I.
16:6 | وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ |
Diyanet Meali: | Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. * |
سَرَّحَ : Fiil-II.
2:231 | فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | Ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. |
33:28 | فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | “Gelin size mut’a vereyim ve sizi güzelce bırakayım.” |
33:49 | فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın. |
سَرَاحٌ : İsim.
33:28 | فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | “Gelin size mut’a vereyim ve sizi güzelce bırakayım.“ |
33:49 | فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın. |
تَسْرِيحٌ : İsim. Masdar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
2:229 | الطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ |
Diyanet Meali: | (Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. |