س ف ل

KÖK HARFLER: س ف ل

ANLAM: 

سَفَلَ / سَفُلَ / سَفِلَ : Aşağı, alçak olmak. Diğerinden daha aşağı hale gelmek. Alçalmak, batmak. Mizacı, amelleri, kökeni bakımından bayağı, alçak, adi, habis olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

سَفَلَ (geniş zaman يَسْفُلُ) ve سَفُلَ (geniş zaman يَسْفُلُ) ve سَفِلَ (geniş zaman يَسْفَلُ mastar isim سُفُولٌ ve سَفَالٌ):

سَفَلَ ve سَفُلَ ve سَفِلَ : O şey veya kişi aşağıydı, alçaktı ya da o hale geldi, diğerinden daha aşağı hale geldi.

سَفَلَ : O şey alçaldı ya da battı.

سَفُلَ (aynı zamanda şu şekilde: سَفَلَ ve سَفِلَ  geniş zaman يَسْفُلُ ): Mizacı ve amelleri ve kökeni bakımından bayağı, alçak, adi, habis idi ya da o hale geldi.

سَافِلٌ : Alçak. ( سَافِلِينَ çoğul hali).

اَسْفَلُ : Daha veya en alçak ( اَسَافِلُ çoğul hali).

سُفْلَى şu sözcüğün dişil halidir: اَسْفَل

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
سَافِلٌ isim 3 Alçak, aşağı, alt 95/5
أَسْفَلُ isim 7 Daha aşağı, en alt, en düşük 8/42 Müennes: سُفْلَى

Toplam 10


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • سَفُلَ
  • سَافِلٌ
    • دَنِيءٌ > bak: د ن و
    • وَضِيعٌ > bak: و ض ع
    • فَاسِقٌ > bak: ف س ق
    • فَاجِرٌ > bak: ف ج ر
    • لَئِيمٌ
    • خَسِيسٌ
    • نَذْلٌ
  • سَفَالَةٌ
    • دَنَاءَةٌ > bak: د ن و
    • اِنْحِطَاطٌ > bak: ح ط ط
    • لُؤْمٌ
    • خَسَاسَةٌ
    • حَقَارَةٌ
    • خِسَّةٌ
  • أَسْفَلُ

Zıt Manada Kelimeler

  • سَفُلَ
  • سَافِلٌ
  • سَفَالَةٌ
    • تَرَفُّعٌ > bak: ر ف ع
    • تَعَظُّمٌ > bak: ع ظ م
    • تَكَبُّرٌ > bak: ك ب ر
    • شَرَفٌ
    • تَأَبُّهٌ
  • أَسْفَلُ

AÇIKLAMA

TAHTE ile ESFEL kelimeleri arasındaki fark

( ت ح ت – س ف ل )

Tahte kelimesi,birbirinden ayrı olan şeylerin altı için kullanılır. Esfel kelimesi ise birbirine bitişik şeylerin altı için kullanılır. (Müfredât) Bknz: ( ت ح ت )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Sefîl سَفِيل Sefalet çeken, yoksul.
Sefîle سَفِيلَة Fahişe. Namussuz kadın.
Sefâlet سَفَالَة Fakirlik, yoksulluk. Fakirlikten gelen sıkıntı. Sefillik.
Süflî سُفْلِى Aşağıda bulunan.
Süflâ سُفْلَى Daha alçak.
Süfliyyât سُفْلِيَّات Fani dünya ile alakalı işler. Nefsani, heva ve hevese tabi olan kimselerin işleri.
Sâfil سَافِل Sefil olan. Çoğul: Sâfilîn
Sâfiliyyet سَافِلِيَّة Alçaklık, aşağılık.
Esfel أَسْفَل En sefil.
Esfeliyyet أَسْفَلِيَّة Aşağılık, adilik, alçaklık.
Tesfîl تَسْفِيل Aşağılaştırma, sefilleştirme, bayağılaştırma.
Teseffül تَسَفُّل Aşağı sarkma. Bayağılaşma, aşağılaşma.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

سَافِلٌ : İsim. İsm-i Fâil.

11:82فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا
Diyanet Meali:(Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik.
15:74فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ
Diyanet Meali:Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. *
95:5ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ
Diyanet Meali:Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.*

أَسْفَلُ : İsim.

33:10إِذْ جَاءُوكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنْكُمْ
Diyanet Meali:Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi.
37:98فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ
Diyanet Meali:Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık. *
41:29نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْأَسْفَلِينَ
Diyanet Meali:“Onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar.”
8:42وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَىٰ وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنْكُمْ
Diyanet Meali:Onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi.)
95:5ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ
Diyanet Meali:Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. *
4:145إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الْأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ
Diyanet Meali:Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar.

سُفْلَى : İsim. Müennes. Müzekkeri: أَسْفَلُ

9:40وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ
Diyanet Meali:Böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı.