ف ج ر

KÖK HARFLER: ف ج ر

ANLAM: 

فَجَرَ : Bir şeyi ayırmak, boylamasına kesmek ya da bölmek. (Bu, fiilin temel anlamıdır.) Ayırmak ve açmak. Su için bir yer altı kanalı açmak. Hakikatten ayrılmak ya da sapmak. İtaat etmemek; birisine karşı gelmek; inanmamak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
فَجَرَfiil-I2Günahlara daldı, haktan döndü, ma’siyette bulundu, küfür ve inkar etti, fışkırttı75/5
فَجَّرَfiil-II6Akıttı, fışkırttı54/12Meçhul: فُجِّرَ
تَفَجَّرَfiil-V1Aktı, kaynaklandı, fışkırdı2/74
اِنْفَجَرَfiil-VII1Fışkırdı2/60
فَاجِرٌisim5Facir, günahkar38/28Çoğul: فُجَّارٌ / فَجَرَةٌ
فَجْرٌisim6Fecir (tan yerinin ağarması)17/78
فُجُورٌisim1Fücûr işlemek, günahlara dalmak, haktan dönmek91/8
تَفْجِيرٌisim2Akıtmak, fışkırtmak76/6

Toplam24


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

FISK ile FUCÛR kelimeleri arasındaki fark

( ف س قف ج ر )

Fısk, “büyük bir günah işleyerek Allah’a itaatten çıkmak” anlamına gelir. Fucûr ise, “Allah’a isyan konusunda cüretkâr olmak ve onları bolca işlemek”tir. Kelimenin aslı, su bendinde bir delik açıp, oradan su fışkırmaya başladığı zaman söylenen, efcertu’s sikre (su bendini patlattım) ifadesinden gelmektedir. Dolayısıyla küçük günah işleyen için, fâcir ifadesi kullanılmaz. Sonra fucûr kelimesinin kullanımı yaygınlaşmış, zinâ, livâta gibi günahlar için özel isim olmuştur. (Farklar Sözlüğü 339) Bknz: ( ف س ق )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Fecr فَجْر Tan yerinin ağarması. Şafak. Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hasıl olan kızıllık.
Fâcir فَاجِر Haktan sapan. Haram ve günaha dalmış kötü insan. Günah işleyen. Çoğulu: Fecere, Füccâr
Fücûr فُجُور Günah. Zina. Namusları pay-mal etmek gibi şeytani iştiha. Dinsiz ve ahlaksızların durumu.
Tefcîr تَفْجِير Yerden su kaynatıp akıtma.
İfcâr إِفْجَار Fecir vaktine girme. Bir kimseyi facir sayma.
Tefeccür تَفَجُّر Yerden su kaynayıp akma. Tan yerinin ağarması.
Mütefeccir مُتَفَجِّر Açılan, görülen, tefeccür eden.
İnficâr اِنْفِجَار Tan yeri ağarma. Fecir sökme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

فَجَرَ : Fiil-I. 

17:90 وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْأَرْضِ يَنْبُوعًا
Diyanet Meali: Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça … sana asla inanmayacağız.” *
75:5 بَلْ يُرِيدُ الْإِنْسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ
Diyanet Meali: Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister. *

فَجَّرَ : Fiil-II. Meçhul: فُجِّرَ

17:91 فَتُفَجِّرَ الْأَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْجِيرًا
Diyanet Meali: “(Yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup), aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıt(madıkça…)”
18:33 وَفَجَّرْنَا خِلَالَهُمَا نَهَرًا
Diyanet Meali: Bu iki bağın arasından bir de nehir fışkırtmıştık.
36:34 وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ
Diyanet Meali: Biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. *
54:12 وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاءُ عَلَىٰ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ
Diyanet Meali: Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. *
76:6 عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا
Diyanet Meali: Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. *
82:3 وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ
Diyanet Meali:  Denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman, *

تَفَجَّرَ : Fiil-V 

2:74 وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْأَنْهَارُ
Diyanet Meali: Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır.

اِنْفَجَرَ :  Fiil-VII. 

2:60 فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا
Diyanet Meali: Böylece kayadan on iki pınar fışkırmıştı.

فَاجِرٌ : İsim. İsm-i Fâil. 

71:27 إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
Diyanet Meali: “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” *

فُجَّارٌ / فَجَرَةٌ :  İsim. İsm-i Fâil. Mübalağalı kalıp. Çoğul. Tekili: فَاجِرٌ 

38:28 أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ
Diyanet Meali: Yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?
82:14 وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ
Diyanet Meali: Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler. *
83:7 كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ
Diyanet Meali: Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak “Siccîn”dedir. *
80:42 أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
Diyanet Meali: İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır. *

فَجْرٌ : İsim. 

2:187 وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ
Diyanet Meali: Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için.
17:78 أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَىٰ غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ
Diyanet Meali: Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl.
17:78 إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
Diyanet Meali: Çünkü sabah namazı şahitlidir.
24:58 مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ
Diyanet Meali: (Günde üç defa); sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit (ve yatsı namazından sonra yanınıza girecekleri zaman sizden izin istesinler).
89:1 وَالْفَجْرِ
Diyanet Meali: Tan yerinin ağarmasına andolsun, *
97:5 سَلَامٌ هِيَ حَتَّىٰ مَطْلَعِ الْفَجْرِ
Diyanet Meali: O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. *

فُجُورٌ : İsim. 

91:8 فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
Diyanet Meali: Ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene (andolsun ki…) *

تَفْجِيرٌ :   İsim. Masdar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). 

17:91 فَتُفَجِّرَ الْأَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْجِيرًا
Diyanet Meali: Aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıt(madıkça…)
76:6 عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا
Diyanet Meali: Bir pınar ki Allah’ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. *