ش ر ر

KÖK HARFLER: ش ر ر

ANLAM: 

شَرَّ : Şer, fesat, ahlaksız olmak. Birisini suçlamak; onu bir kusur veya kabahat ile suçlamak, töhmet altında bırakmak; ona kusur, hata, vb. atfetmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

شَرَّ (geniş zaman يَشُرُّ ve يَشِرُّ ve يَشَرُّ mastar isim شَرٌّ ve شَرَارَةٌ ve شَرَرٌ): Şer, fesat veya ahlaksız idi ya da o hale geldi; şerlikte attı.

شَرَّهُ : Onu suçladı; onu bir kusur veya kabahat ile suçladı ya da töhmet altında bıraktı; ona kusur, hata, vb. atfetti.

اَشَرَّ الشَّىْءَ : O şeyi açığa vurdu ya da o şeyi bilinir kıldı.

شَرَّهُ : Onu defetti.

شَرٌّ : Şer, kötülük, kabahat, fesat; fenalık, haksızlık (şu sözcüğün zıt hali خَيْرٌ). 

شَرِيرٌ : Şer veya kötü bir kimse (çoğul hali şu şekildedir: اَشْرَارٌ ve اَشِرَّاءُ ve شِرَارٌ ). 

شَرٌّ karşılaştırma ve üstünlük derecelerini belirtmek için de kullanılmaktadır.

هُوَ شَرٌّ مِنْكَ : O sizden kötüdür.

فُلَانٌ شَرُّ النَّاسِ : Falanca biri insanların en kötüsüdür.

شَرٌّ yoksulluk; ateş, manasına da gelmektedir.

هُمْ اَشْرَارُ النَّاسِ : Onlar en şer veya kötü insanlardır.

شَرَرٌ ve شَرَارٌ : Ateş kıvılcımları.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
شَرٌّ isim 29 Şer, ayıp, kötülük, ism-i tafdil olarak da kullanılır: Daha şerli, daha kötü 114/4
أَشْرَارٌ isim 1 Şerli, kötü (Çoğul) 38/62 Tekili: شَرِيرٌ
شَرَرٌ isim 1 Kıvılcım (çoğul) 77/32

Toplam 31


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Şerr شَرّ Kötülük, fenalık.
Şor (Şur) شُرّ 1: Kötü.  2: Kin, öfke.  3: Acı söz.  4: Üzüntü, dert.  5: Birinde bir kusur meydana getirmek.
Şerar (Şerâr) شَرَر 1: Kıvılcım. 2: Yaramazlık.
Şerare شَرَرَة Kıvılcım. Çoğul: Şerer
Şerâret شَرَارَة Şerlilik, kötülük.
Şerîr شَرِير Kötü, kötülükçü, fesat kimse.
Şirret شِرَّة Geçimsiz, huysuz, kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz, yaygaracı (kimse).
Eşerr أَشَرّ Çok şerli.
Eşrâr أَشْرَار Tahribçiler. Kötülük edenler.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

شَرٌّ : İsim.

2:216 وَعَسَىٰ أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
3:180 وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْ
Diyanet Meali: Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir.
5:60 قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللَّهِ
Diyanet Meali: De ki: “Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi?”
5:60 أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ عَنْ سَوَاءِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: “İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.”
8:22 إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali: Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir. *
8:55 إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الَّذِينَ كَفَرُوا فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali: Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler. *
10:11 وَلَوْ يُعَجِّلُ اللَّهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ
Diyanet Meali: Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu.
12:77 قَالَ أَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًا وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ
Diyanet Meali: İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi.
17:11 وَيَدْعُ الْإِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءَهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الْإِنْسَانُ عَجُولًا
Diyanet Meali: İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir. *
17:83 وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَئُوسًا
Diyanet Meali: Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer.
19:75 فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضْعَفُ جُنْدًا
Diyanet Meali: Kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler.
21:35 وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Diyanet Meali: Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.
22:72 أَفَأُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكُمُ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا
Diyanet Meali: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti.”
24:11 إِنَّ الَّذِينَ جَاءُوا بِالْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَكُمْ
Diyanet Meali: O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın.
25:34 الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا
Diyanet Meali: Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötüdürler …
38:55 هَٰذَا وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ
Diyanet Meali: İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri vardır. *
41:49 لَا يَسْأَمُ الْإِنْسَانُ مِنْ دُعَاءِ الْخَيْرِ وَإِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَئُوسٌ قَنُوطٌ
Diyanet Meali: İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, yıkılır.  *
41:51 وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاءٍ عَرِيضٍ
Diyanet Meali: Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur.
70:20 إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا
Diyanet Meali: Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. *
72:10 وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا
Diyanet Meali: “Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?” *
76:7 يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا
Diyanet Meali: O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. *
76:11 فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Diyanet Meali: Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir. *
98:6 فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُولَٰئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ
Diyanet Meali: (Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah’a ortak koşanlar), içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.
99:8 وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
Diyanet Meali: Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir. *
113:2 مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ
Diyanet Meali: Yarattığı şeylerin kötülüğünden…
113:3 وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
Diyanet Meali: Karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden…
113:4 وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
Diyanet Meali: Düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden…
113:5 وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
Diyanet Meali: Haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden…
114:4 مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Diyanet Meali: İnsanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden…

أَشْرَارٌ : İsim. Çoğul. Tekili: شَرِيرٌ

38:62 وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُمْ مِنَ الْأَشْرَارِ
Diyanet Meali: Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?”  *

شَرَرٌ : İsim.

77:32 إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
Diyanet Meali: Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar. *