أ ح د

KÖK HARFLER:  أ ح د

ANLAM: 

أَحَدٌ : Aslında şu şekildedir: وَاحِدٌ  (Baştaki و harfi, ا harfine döner.): Bir; sayıların ilki.

AÇIKLAMA:

أحَد kelimesi iki şekilde kullanılır. Birincisi, yalnız olumsuzluk için kullanılır. İkincisi ise, olumlu anlamı ifâde etmek için kullanılır. Olumsuz kullanımında, akıllı varlıkların cinsini kapsamına alması amaçlanır. Mesela مَا فِي الدَّارِ أَحَدٌ : Evde kimse yoktur. Yani evde ne bir, ne iki, ne de daha fazla kimse vardır.

Olumlu kullanımı ise, üç şekilde gelebilir:

Birincisi: Onluk sayılara eklenmiş olan أحَدٌ (bir) sayısıdır. أحَدَ عَشَرَ (On bir) ve وَاحِدٌ وَعِشْرُونَ (yirmi bir) sayılarındaki bir gibi.

İkincisi: “İlk” anlamında olmak üzere muzaf ve muzafun ileyh olarak kullanılır. Şu ayette bu anlamdadır: أَمَّا أَحَدُكُمَا فَيَسْقِي رَبَّهُ خَمْراً : Sizin birinciniz, efendisine sakilik yapacak/şarap içirecek (12/Yûsuf 41). يَوْمُ اْلأَحَد Birinci gün/Pazar, يَوْمُ اْلاِثْنَيْنِ İkinci gün/Pazartesi, ifâdeleri de bunun gibidir.

Üçüncüsü: Mutlak bir vasıf (sıfat) olarak kullanılmasıdır. Bu şekilde ise, yalnızca Yüce Allah’ı vasfetmek için kullanılır: قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ : De ki: O, Allah birdir (112/İhlâs 1). 

Bu أَحَدٌ ’ın aslı, وَحَدٌ ’dır. Fakat, vahad, Allah dışındaki varlıklar için kullanılır.

DİĞER BAZI TÜREVLER:

اَحَدٌ : Aslında şu şekildedir: وَاحِد : (“Vav” harfi “elif”e döner): Bir; sayıların ilki.

اَلْاَحَدُ kelimesi sadece Allah’a c.c. atfedilir bir nitelemedir ve ‘Bir’; ‘Yegane’ anlamına gelir; Daima bir ve tek başına olan; bölünmez bütün; nitelikleri açısından benzersiz.

اَحَدٌ Bir, tek manasında olup, müennes (dişil) i اِحْدٰى ‘dır.

اَحَدٌ Allah’ın sıfatı olarak söylendiği zaman; ne ulûhiyetinde, ne zatında, ne sıfatlarında, ne de rubûbiyetinde hiçbir şeriki (ortağı), naziri, misli, zıddı, niddi, bir ikincisi olmayan manasına gelir.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
أَحَدٌ isim 74 Bir tek 112/1
إِحْدَى isim 11 Biri 2/282

Toplam 85

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • اِتَّحَدَ
    • اِنْضَمَّ > bak: ض م م
    • اِخْتَلَطَ > bak: خ ل ط
    • اِمْتَزَجَ > bak: م ز ج
    • اِنْدَمَجَ
  • أَحَدٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • اِتَّحَدَ
  • أَحَدٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ahad أَحَد Bir. Çoğul: Âhâd
Ehadiyyet أَحَدِيَّة Allah’ın (c.c.) her bir şeyde kendine ait birlik tecellisi. 
İhdâ إِحْدَى (Müennes) Bir. Ehad.
İttihat إِتِّحَاد Birleşme, birlik kurma, bir olma.
Müttehit مُتَّحِد Birlik durumuna gelmiş, birleşik, birlik olmuş.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَحَدٌ : İsim.

2:96وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ
Diyanet Meali:(Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan); hatta Allah’a ortak koşanlardan bile (daha düşkün olduklarını görürsün). Onların her biri bin yıl yaşamak ister.
2:102وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ
Diyanet Meali:Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı.
2:102وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi.
2:136لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
Diyanet Meali:“Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
2:180كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْرًا
Diyanet Meali:Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa … size farz kılındı.
2:266أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَنْ تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ
Diyanet Meali:Herhangi biriniz ister mi ki, … hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun…
2:285كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ
Diyanet Meali:Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.”
3:73قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden … ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?”
3:84لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
Diyanet Meali:“Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız.”
3:91فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِمْ مِلْءُ الْأَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَىٰ بِهِ
Diyanet Meali:(Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya), dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir.
3:153إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي اُخْرٰيكُمْ 
Diyanet Meali:Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz.
4:18حَتَّىٰ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الْآنَ
Diyanet Meali:Kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler …
4:43وَإِنْ كُنْتُمْ مَرْضَىٰ أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَائِطِ
Diyanet Meali:Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince…
4:152وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ
Diyanet Meali:Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince…
5:6وَإِنْ كُنْتُمْ مَرْضَىٰ أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَائِطِ
Diyanet Meali:Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelirse..
5:20وَآتَاكُمْ مَا لَمْ يُؤْتِ أَحَدًا مِنَ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.”
5:27إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا
Diyanet Meali:Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, (ötekinden kabul edilmemişti).
5:106يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, (vasiyet sırasında) aranızda şahitlik (edecek olanlar sizden adaletli iki kişidir).
5:115فَإِنِّي أُعَذِّبُهُ عَذَابًا لَا أُعَذِّبُهُ أَحَدًا مِنَ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Aartık ben ona kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim.”
6:61حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ
Diyanet Meali:Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde asla kusur etmezler.
7:80أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”
9:4ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْئًا وَلَمْ يُظَاهِرُوا عَلَيْكُمْ أَحَدًا
Diyanet Meali:(Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz), sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, (bu hükmün dışındadır).
9:6وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ
Diyanet Meali:Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, (Allah’ın kelâmını işitebilmesi için) ona sığınma hakkı tanı.
9:84وَلَا تُصَلِّ عَلَىٰ أَحَدٍ مِنْهُمْ مَاتَ أَبَدًا وَلَا تَقُمْ عَلَىٰ قَبْرِهِ
Diyanet Meali:Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma.
9:127وَإِذَا مَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ نَظَرَ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ هَلْ يَرَاكُمْ مِنْ أَحَدٍ
Diyanet Meali:Bir sûre indirildi mi, “Sizi bir kimse görüyor mu?” diye birbirlerine göz ederler…
11:81فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ اللَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ أَحَدٌ
Diyanet Meali:“Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın.”
12:4إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ
Diyanet Meali:“Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm.”
12:36وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانِ قَالَ أَحَدُهُمَا إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا
Diyanet Meali:Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi.
12:41يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَمَّا أَحَدُكُمَا فَيَسْقِي رَبَّهُ خَمْرًا
Diyanet Meali:“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak…”
12:78قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ
Diyanet Meali:Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy.”
15:65وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ أَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
Diyanet Meali:“Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin.”
16:58وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالْأُنْثَىٰ ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظِيمٌ
Diyanet Meali:Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir!  *
16:76وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ أَحَدُهُمَا أَبْكَمُ
Diyanet Meali:Allah, (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir…
17:23إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ
Diyanet Meali:Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme..
18:19فَابْعَثُوا أَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هَٰذِهِ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلْيَنْظُرْ
Diyanet Meali:“Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın…”
18:19وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ أَحَدًا
Diyanet Meali:“Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.”
18:22فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاءً ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِمْ مِنْهُمْ أَحَدًا
Diyanet Meali:“O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.”
18:26مَا لَهُمْ مِنْ دُونِهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا
Diyanet Meali:“Onların, O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”
18:32وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا رَجُلَيْنِ جَعَلْنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيْنِ مِنْ أَعْنَابٍ
Diyanet Meali:Onlara şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiştik…
18:38لَٰكِنَّا هُوَ اللَّهُ رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِرَبِّي أَحَدًا
Diyanet Meali:“Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.” *
18:42وَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُشْرِكْ بِرَبِّي أَحَدًا
Diyanet Meali:Ve şöyle diyordu: “Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmasaydım..”
18:47وَتَرَى الْأَرْضَ بَارِزَةً وَحَشَرْنَاهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ أَحَدًا
Diyanet Meali:(Dağları yürüteceğimiz) ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız.
18:49وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا
Diyanet Meali:Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
18:110فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا
Diyanet Meali:“(Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa) yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”
19:26فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًا
Diyanet Meali:“İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım…” de.
19:98وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ أَحَدٍ
Diyanet Meali:Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor musun?
23:99حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
Diyanet Meali:Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki…” *
24:6فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
Diyanet Meali:Onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi…
24:21وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَىٰ مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ
Diyanet Meali:Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı.
24:28فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فِيهَا أَحَدًا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتَّىٰ يُؤْذَنَ لَكُمْ
Diyanet Meali:Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin.
29:28إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:“Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”
33:32يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ إِنِ اتَّقَيْتُنَّ
Diyanet Meali:Ey Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız…
33:39وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا
Diyanet Meali:(Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden), Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter.
33:40مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlüdür.
35:41وَلَئِنْ زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ
Diyanet Meali:(Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye kurduğu düzende tutuyor). Andolsun, eğer onlar (yörüngelerinden sapıp) yok olur giderlerse, O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz.
38:35قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي
Diyanet Meali:Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet!” dedi.
43:17وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَٰنِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا
Diyanet Meali:Onlardan biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, (öfkesinden) yüzü simsiyah kesilir.
49:12أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ
Diyanet Meali:Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz!
59:11لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا
Diyanet Meali:“Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz.”
63:10وَأَنْفِقُوا مِنْ مَا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ
Diyanet Meali:Herhangi birinize ölüm gelmeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.
69:47فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ
Diyanet Meali:Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı. *
72:2يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا
Diyanet Meali:“Şüphesiz biz doğruya ileten (hayranlık verici bir Kur’an dinledik de) ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.” *
72:7وَأَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ أَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللَّهُ أَحَدًا
Diyanet Meali:“Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.” *
72:18وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا
Diyanet Meali:“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.” *
72:20قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
Diyanet Meali:“Şüphesiz mescitler, Allah’ındır. O hâlde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin.” *
72:22قُلْ إِنِّي لَنْ يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَدًا
Diyanet Meali:De ki: “Gerçekten beni Allah’a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O’ndan başka sığınacak kimse de bulamam.” *
72:26عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَىٰ غَيْبِهِ أَحَدًا
Diyanet Meali:O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. *
89:25فَيَوْمَئِذٍ لَا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ
Diyanet Meali:Artık o gün, Allah’ın edeceği azabı kimse edemez. *
89:26وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ
Diyanet Meali:Onun vuracağı bağı kimse vuramaz. *
90:5أَيَحْسَبُ أَنْ لَنْ يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
Diyanet Meali:İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? *
90:7أَيَحْسَبُ أَنْ لَمْ يَرَهُ أَحَدٌ
Diyanet Meali:Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor? *
92:19وَمَا لِأَحَدٍ عِنْدَهُ مِنْ نِعْمَةٍ تُجْزَىٰ
Diyanet Meali:O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. *
112:1قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Diyanet Meali:De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.” *
112:4وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Diyanet Meali:“Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” *

إِحْدَى : İsim (Müennes).

2:282وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا
Diyanet Meali:(Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz (iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek) ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, (diğerinin ona hatırlatması içindir.)
2:282فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ
Diyanet Meali:(Bu, onlardan biri unutacak olursa), diğerinin ona hatırlatması içindir.
4:20وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَأْخُذُوا مِنْهُ شَيْئًا
Diyanet Meali:(Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz), öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın.
8:7وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ
Diyanet Meali:Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu.
9:52قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ
Diyanet Meali:De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz.”
28:25فَجَاءَتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاءٍ
Diyanet Meali:Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona geldi.
28:26قَالَتْ إِحْدَاهُمَا يَا أَبَتِ اسْتَأْجِرْهُ
Diyanet Meali:Kızlardan biri, “Babacığım, onu ücretle tut.” dedi.
28:27قَالَ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أُنْكِحَكَ إِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلَىٰ أَنْ تَأْجُرَنِي
Diyanet Meali:Şu’ayb, “Ben, (sekiz yıl) bana çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birisini sana nikâhlamak istiyorum.” dedi.
35:42لَئِنْ جَاءَهُمْ نَذِيرٌ لَيَكُونُنَّ أَهْدَىٰ مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ
Diyanet Meali:Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair (en güçlü şekilde Allah’a yemin etmişlerdi).
49:9فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللهِ
Diyanet Meali:(Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin). Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın.
74:35إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ
Diyanet Meali:O (cehennem) elbette en büyük bir şeydir. *