ج ه ر

KÖK HARFLER:  ج ه ر

ANLAM: 

جَهَرَ : (Bir şey) açık, görünür, apaçık, meydanda, aleni olmak.

AÇIKLAMA:

Cehr kelimesinin asıl manası, “sesi yükseltmek” demektir. Birşey okurken sesi yükseltmek durumunda bu fiil kullanılır. (Farklar Sözlüğü 427) Bu kelime, bir şeyin görme veya işitme duyusu karşısında ayan beyan açıklığını dile getirir. Bir şeyi apaçık bir şekilde görmek veya işitmek demektir (Müfredât).

Cevher kelimesi de bu kökten türetilmiştir. Bu ismi almış olmasının nedeni, duyulara görünecek şekilde ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla cevâhir ve mücevher kelimeleri de bu kökten gelmektedirler (Müfredât).

DİĞER BAZI TÜREVLER:

جَهَرَ (geniş zamanlı يَجْهَرُ mastar isim جَهْرًا ve جِهَارًا ve جَهْرَةٌ): O (şey) açık, görünür, apaçık, meydanda ya da aleniydi ya da o hale geldi; o şey, gözle ya da kulakla algılanacak kadar fazlasıyla açıktı ya da o hale geldi.

جَهَرَ الْاَمْرَ وَبِالْاَمْرِ : İşi açıkça duyurdu.

جَهَرَ بِالْقَوْلِ : Sözü açıkça, alenen ve yüksek bir sesle söyledi.

جَهَرَ الصَّوْتَ : Açıkça duyulabilmek adına sesini yükseltti.

جَهَرَ : Bakanın gözünde kalıplı veya cüsseliydi ya da o hale geldi; görünüşte hoştu ya da o hale geldi; açıkça duyulabilmek adına (ses) yükseldi; yüksek sesliydi veya o hale geldi.

جَهَرَ الرَّجُلَ : Adamı aralarında bir perde olmaksızın gördü; ona saygıyla yaklaştı ya da muazzam olduğunu düşündü.

جَهَرَ الْقَوْمَ : İnsanları gördüğünde sayıca çok olduklarını düşündü.

جَهَرَ بِالْمَعَاصِى : Yüksek sesle günah olan eylemlerden bahsetti.

جَهْرٌ ve جَهْرَةٌ ve جِهَارٌ : Açık, aşikar, görünür, meydanda veya aleni; apaçık; yüksek sesle.

رَاٰهُ جِهَارًا : Arada hiçbir şey olmaksızın onu açıkça ya da gözleriyle gördü.

لَقِيَهُ جِهَارًا : Açıkça veya aleni olarak onunla gündüz buluştu.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
جَهَرَ fiil-I 5 İlan etti, açığa vurdu 13/10
جَهْرَةٌ isim 3 Ayan beyan, açıkça, aşikare 2/55
جَهْرٌ isim 7 İlan etmek, açığa vurmak 4/148
جِهَارٌ isim 1 Açıktan açığa, âşikare 71/8

Toplam 16

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • جَهَرَ
  • جَاهَرَ
  • جَهْرٌ
    • إِذَاعَةٌ > bak: ذ ي ع
    • إِعْلَانٌ > bak: ع ل ن
    • إِفْشَاءٌ
    • بَوْحٌ

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

CEHR ile İZHÂR kelimeleri arasındaki fark

( ج ه ر – ظ ه ر )

İzhar kelimesi, cehr gibi “bir şeyin aşığa çıkması” veya “bir şeyi açığa çıkarma” durumudur fakat cehr izhara göre daha umumidir ve daha çok mübalağa ifade eder. Bir işin bir veya iki kişi arasında ortaya çıkması durumunda izhar kelimesi kullanılır fakat bu iş çok kalabalık bir topluluk önünde ortaya konmadıkça ve şekk, şüphe büsbütün ortadan kalkmadıkça cehr kelimesi kullanılmaz. (Farklar Sözlüğü 426) Her iki kökün iki harfi ortaktır. Bknz: ( ظ ه ر )

CEHR ile KEŞF kelimeleri arasındaki fark

( ج ه ر – ك ش ف )

Keşf kelimesinin anlamında bir şeyin açığa çıkmasından sonra onun tekrar kaybolması durumu söz konusu olabilir. Cehr kelimesi ise, zeval (kaybolma) anlamı içermez. (Farklar Sözlüğü 427) Bknz: ( ك ش ف )

CEHR ile İ’LÂN kelimeleri arasındaki fark

( ج ه ر – ع ل ن )

Her iki kelime de “nefse ait bir manayı ortaya koymak” anlamına gelir. İ’lân için sesi yükseltmek zorunlu değildir, cehr ise sesi yükseltmeyi gerektirir. (Farklar Sözlüğü 427) Bknz: ( ع ل ن )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Cehr جَهْر Görünmek, zahir olmak. Cehrî, Cehren
Cehre جَهْرَة Açıkta olan, belli olan şey, görünürde olan şey.
Cehret ——— Görünmek, zahir olmak.
Cehreten جَهْرَةً Aşikar surette, aleni bir şekilde, açıktan açığa.
Cihâren جِهَاراً Alenen, açık olarak.
Cehîr جَهِير Yüksek sesle, bağırarak ve açık olarak söylenen. Çoğul: Cüherâ
Michâr مِجْهَار Yüksek sesle konuşan.
Mücâhere مُجَاهَرَة Açığa vurma, belli etme, meydana çıkarma. Mücâhereten
İchâr إِجْهَار Sesle okuma.
İctihâr اِجـتِهَار Askeri çoğaltma. Meydanda ve gözükür olma. Aşikar olma.
Cevher جَوْهَر 1: Bir şeyin özü, maya, gevher. 2: Değerli süs taşı, mücevher. Çoğul: Cevâhir
Mücevher مُجَوْهَر Değerli süs eşyası.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

جَهَرَ : Fiil-I.

13:10 سَوَاءٌ مِنْكُمْ مَنْ أَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِهِ
Diyanet Meali: (O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran eşittir.
17:110 وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا
Diyanet Meali: Namazında sesini pek yükseltme, çok da kısma. İkisi ortası bir yol tut.
20:7 وَإِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
Diyanet Meali: Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da. *
49:2 وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ
Diyanet Meali: Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın…
67:13 وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Diyanet Meali: “Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.” *

جَهْرَةٌ : İsim.

2:55 وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً
Diyanet Meali: Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. 
4:153 فَقَدْ سَأَلُوا مُوسَىٰ أَكْبَرَ مِنْ ذَٰلِكَ فَقَالُوا أَرِنَا اللَّهَ جَهْرَةً
Diyanet Meali: Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. 
6:47 قُلْ أَرَأَيْتَكُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللَّهِ بَغْتَةً أَوْ جَهْرَةً هَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الظَّالِمُونَ
Diyanet Meali: De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helâk edilecek?” *

جَهْرٌ : İsim.

4:148 لَا يُحِبُّ اللَّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلَّا مَنْ ظُلِمَ
Diyanet Meali: Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. 
6:3 يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ وَيَعْلَمُ مَا تَكْسِبُونَ
Diyanet Meali: Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir.
7:205 وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ
Diyanet Meali: Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle zikret.
16:75 وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًا
Diyanet Meali: Kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimse..
21:110 إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
Diyanet Meali: “Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.” *
49:2 وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ
Diyanet Meali: Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın.
87:7 إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَىٰ
Diyanet Meali: Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de. *

جِهَارٌ : İsim.

71:8 ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا
Diyanet Meali: “Sonra ben onları açık açık davet ettim.” *