KÖK HARFLER: ص د ع
ANLAM:
صَدَعَ: Bir şeyi bölmek, yarmak, ayırmak. Bir şeyi yarımlara ayırmak için bölmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
صَدَعَ (geniş zaman يَصْدَعُ mastar isim صَدْعٌ):
صَدَعَهُ : O şeyi böldü, yardı ya da ayırdı (eşanlamlı شَقَّهُ); o şeyi yarımlara ayırmak için böldü; o şeyi yardı ama o ayrılmadı (aynı zamanda şu şekilde صَدَّعَهُ).
صَدَعْتُ الْقَوْمَ : İnsanları ayırdım.
صَدَعْتُ الشَّىْءَ : O şeyi diğerlerinden farklı kıldım; o şeyi açık, yalın veya bariz kıldım.
صَدَعَ الْفَلَاةَ : O çölü bir uçtan bir uca geçti.
صَدَعَ اللَّيْلَ : Geceleyin yolculuk etti.
صَدَعَ بِالْحَقِّ : Hakikatı açıkça veya yüksek sesle dile getirdi ve onunla yanlış arasında ayrım gözetti.
صَدَعَ فُلَانًا : Cömertliğinden dolayı yolunu falanca birine yöneltti.
صَدَعْتُ اِلَى الشَّىْءِ : O şeye doğru meylettim.
صَدَعَهُ عَنْهُ : O kişi veya şeyden ona yüz çevirtti.
تَصَدَّعَ ve اِنْصَدَعَ : O şey ayrıldı, dağıldı ya da saçıldı.
تَصَدَّعَ الْقَوْمُ : İnsanlar ayrıldı.
صَدَّعَهُ : Başını ayıracakmış gibi o şey başını ağrıttı.
صَدَّعَنِى اَزِيزُ الرِّحَى : Değirmen taşının sesi başımı ağrıttı.
صُدِعَ اَوْ صُدِّعَ : Baş ağrısından (صُدَاعٌ) muzdarip idi ya da o hale geldi.
صَدْعٌ : Bir ayrık, yarık, yırtık veya çatlak; bir şeyden ayrılan bir parça veya kısım; yer bitkileri, çünkü bitkiler toprağı yararlar.
صَدْعٌ eti az bir kimse; bir grup insan; bir halkın durumunda bir ayrılık çıkaran ve onu düzeltmeyen bir kadın, manasına da gelmektedir.
صَدَعَ الشَّىْءَ صِدْعًا : O şeyi yarıya böldü.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
صَدَعَ | fiil-I | 1 | Hak ile batılı (boş / geçersiz / asılsız olanı) ayırt etti. Hakkı izhar etti, açığa vurdu. | 15/94 |
|
صَدَّعَ | fiil-II | 1 | Başını ayıracakmış gibi bir şey başını ağrıttı. | 56/19 | Meçhul muzari: يُصَدَّعُ |
اِصَّدَّعَ | fiil-V | 1 | Ayrıldı, bölündü, iftirak etti. | 30/43 | Aslı: تَصَدَّعَ |
صَدْعٌ | isim | 1 | Çatlama, yarılma, ayrılma. | 86/12 |
|
مُتَصَدِّعٌ | isim | 1 | Parçalanmış, yarılmış. | 59/21 |
|
| Toplam | 5 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- صَدَعَ (a)
- صَدَعَ(b)
- صَدْعٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sudâ’ | صُدَاع | Baş ağrısı. |
Tasdî’ | تَصْدِيع | Rahatsız etmek. Sıkmak. Baş ağrıtmak. |
Tasaddu’ | تَصَدُّع | Yarılıp çatlama. |
Mütesaddı’ | مُّتَصَدِّع | Dağılan, parça parça olan. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
صَدَعَ : Fiil-I.
15:94 | فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme. * |
صَدَّعَ : Fiil-II. Meçhul muzari: يُصَدَّعُ
56:19 | لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ |
Diyanet Meali: | Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. * |
اِصَّدَّعَ : Fiil-V. Aslı: تَصَدَّعَ
30:43 | يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ |
Diyanet Meali: | O gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır. |
صَدْعٌ : İsim.
86:12 | وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ |
Diyanet Meali: | Yarık yarık çatlamış yere andolsun. * |
مُتَصَدِّعٌ : İsim. İsm-i Fâil. Tefa’ûl Bâbı (V. Bâb).
59:21 | لَوْ أَنْزَلْنَا هَٰذَا الْقُرْآنَ عَلَىٰ جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا |
Diyanet Meali: | Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu (Allah korkusundan) başını eğerek parça parça olmuş görürdün. |