KÖK HARFLER: ن ق ص
ANLAM:
نَقَصَ : Bir şey tamam ve eksiksiz iken onu azaltmak, eksiltmek, kısmak, küçültmek, onu noksan, eksik veya yetersiz hale getirmek. Bir şeyi azar azar almak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
نَقَصَ | fiil-I | 7 | Eksiltti, haksızlık etti | 11/84 | Meçhul muzari: يُنْقَصُ |
نَقْصٌ | isim | 2 | Eksiltmek, eksik bırakmak, haksızlık etmek, düşük ödemek, kesinti yapmak | 2/155 | |
مَنْقُوصٌ | isim | 1 | Eksiltilen, haksızlık edilen | 11/109 | |
Toplam | 10 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- نَقَصَ
- نَقَّصَ
- نَقْصٌ (a)
- نُقْصَانٌ > bu kök
- عِوَزٌ
- نَقْصٌ (b)
- نَقْصٌ (c)
- نَقِيصَةٌ
- مَذَمَّةٌ > bak: ذ م م
Zıt Manada Kelimeler
- نَقَصَ
- نَقَّصَ
- نَقْصٌ (a)
- نَقْصٌ (b)
- نَقْصٌ (c)
- نَقِيصَةٌ
AÇIKLAMA:
NAKS ile HÂCET kelimeleri arasındaki fark
( ح و ج – ن ق ص )
Naks (eksiklik / noksanlık), ihtiyaç sebebidir ve ihtiyaç sahibi, naksı (eksikliği) sebebi ile ihtiyaç hisseder. Naks, hâcet’ten daha geneldir çünkü kişinin ihtiyaç hissettiği bir konuda da olabilir, ihtiyaç hissetmediği bir konuda da kullanılabilir. (Farklar Sözlüğü 257) Bknz: ( ح و ج )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Naks | نَقْص | Eksiklik, noksan, kusur. Azaltma, eksiltme. |
|
Nâkıs | نَاقِص | Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan. | Çoğulu: Nâkisât |
Noksân | نُقْصَان | Eksik, noksan. |
|
Menkûs | مَنْقُوص | Noksanlaştırılmış. Eksik olan. |
|
Tenkîs | تَنْقِيص | Azaltma, eksiltme. |
|
Münakkıs | مُنَقِّص | Eksilten, azaltan. |
|
Münakkas | مُنَقَّص | Eksiltilmiş, azaltılmış. |
|
Münâkasa | مُنَاقَصَة | Eksiltme. |
|
İnkâs | إِنْقَاص | Eksilme, eksiltme. |
|
Tenâkus | تَنَاقُص | Azalma, eksilme. |
|
Mütenâkıs | مُتَنَاقِص | Noksanlaşan, azalan, miktarı azalmış olan. |
|
İstinkâs | إِسْتِنْقَاص | Bir şeyin fiatını düşürmeye çalışma, ucuzlatmağa uğraşma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَقَصَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُنْقَصُ
9:4 | إِلَّا الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ثُمَّ لَمْ يَنْقُصُوكُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış olanlar, bu hükmün dışındadır. |
11:84 | وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِنِّي أَرَاكُمْ بِخَيْرٍ |
Diyanet Meali: | “Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum.” |
13:41 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا |
Diyanet Meali: | Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? |
21:44 | أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنْقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا |
Diyanet Meali: | Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? |
35:11 | وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ |
Diyanet Meali: | Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. |
50:4 | قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır. * |
73:3 | نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Yarısını (ibadetle geçir). Yahut bundan biraz eksilt. * |
نَقْصٌ : İsim.
2:155 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. |
7:130 | وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık. * |
مَنْقُوصٌ: İsim. İsm-i Mef’ûl.
11:109 | وَإِنَّا لَمُوَفُّوهُمْ نَصِيبَهُمْ غَيْرَ مَنْقُوصٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz. |