KÖK HARFLER: ك ث ر
ANLAM:
كَثُرَ : Bir şey çok, bol, birçok, sayıca çok olmak; o şey çoğalmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
كَثُرَ | fiil-I | 2 | Çok oldu | 4/7 |
|
كَثَّرَ | fiil-II | 1 | Çoğalttı | 7/86 |
|
أَكْثَرَ | fiil-IV | 2 | Çoğalttı | 11/32 |
|
اِسْتَكْثَرَ | fiil-X | 3 | Çok gördü, çok saydı | 7/188 |
|
كَثْرَةٌ | isim | 2 | Çokluk | 5/100 |
|
كَثِيرٌ | isim | 74 | Çok | 27/15 | Müennes: كَثِيرَةٌ |
أَكْثَرُ | isim | 80 | Ekseriyet, daha çok, en çok | 6/116 |
|
تَكَاثُرٌ | isim | 2 | (Çok mal v.s. hususunda) rekabet yapmak | 57/20 |
|
كَوْثَرٌ | isim | 1 | Cennette bir nehir | 108/1 |
|
| Toplam | 167 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- كَثُرَ
- كَثِيرٌ (a)
- كَثِيرٌ (b)
- كَثِيرٌ (c)
- تَكَاثُرٌ
- تَزَايُدٌ > bak: ز ي د
- مُكْثِرٌ
- مُزِيدٌ > bak: ز ي د
- كَثْرَةٌ (a)
- سَوَادٌ > bak: س و د
- جُمْهُورٌ
- زَحْمَةٌ
- زِحَامٌ
- كَثْرَةٌ (b)
- اِزْدِيَادٌ > bak: ز ي د
- غَزَارَةٌ
- كَوْثَرٌ
Zıt Manada Kelimeler
- كَثُرَ
- كَثِيرٌ (a)
- قَلِيلٌ > bak: ق ل ل
- نَزِيرٌ
- ضَئِيلٌ
- كَثِيرٌ (b)
- أَقْرَعُ > bak: ق ر ع
- كَثِيرٌ (c)
- تَكَاثُرٌ
- تَنَاقُصٌ > bak: ن ق ص
- مُكْثِرٌ
- مُقِلٌّ > bak: ق ل ل
- كَثْرَةٌ (a)
- قِلَّةٌ > bak: ق ل ل
- ضَآلَةٌ
- كَثْرَةٌ (b)
- قِلَّةٌ > bak: ق ل ل
- نَزْرٌ
AÇIKLAMA
KESÎR ile CEMM kelimeleri arasındaki fark
( ج م م – ك ث ر )
Cemm, ictima etmiş, bir araya toplanmış şeyler için kullanılır. Kesîr kelimesinde ise çokluğun oluşması için o şeylerin bir araya gelmiş olması şartı yoktur. Bir şey, cemm olmaksızın kesîr olabilir. (Farklar Sözlüğü 375) Bknz: ( ج م م )
KESÎR ile VÂFİR kelimeleri arasındaki fark
( ك ث ر – و ف ر )
Kesret (çokluk), “sayının fazlalığı/sayıca fazla olmak”tır. Vâfir ise, “hacmini artıracak şekilde bir şeyin başka bir şeyle birleşmesi”dir. (Farklar Sözlüğü 375) Bknz: ( و ف ر )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Kesret | كَثْرَة | Çokluk, sıklık. |
|
Kesîr | كَثِير | Çok. Bol. |
|
Kevser | كَوْثَر | Kıyamete kadar gelecek Al, Ashab, Etba’ ve onların iyilikleri, hayırları.Cennette bir havuzun adı.Kur’an-ı kerim’de 108. ve en kısa sure. |
|
Ekser | أَكْثَر | Pek fazla. Daha çok. | Ekserî, Ekseriyet |
Küsûrât | كُثُورَات | Artan kısımlar, küsurlar, artıklar. |
|
Miksâr | مِكْثَار | Çok konuşan, sözü uzatan, geveze. |
|
Teksîr | تَكْثِير | Çoğaltma. |
|
Mükessir | مُكَثِّر | Teksir eden, çoğaltan. |
|
Mükesser | مُكَثَّر | Çoğaltılmış, teksir edilmiş. |
|
İksâr | إِكْثَار | Çoğaltma, fazlalaştırma, arttırma. |
|
Tekessür | تَكَثُّر | Çoğalmak. Kesretli olmak. |
|
Tekâsür | تَكَاثُر | Çoğalma. Kesret bulma. |
|
Mütekâsir | مُتَكَاثِر | Çok çoğalan. |
|
İstiksâr | اِسْتِكْثَار | Çok görme, çok görünme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
كَثُرَ : Fiil-I.
4:7 | مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْأَقْرَبُونَ مِمَّا قَلَّ مِنْهُ أَوْ كَثُرَ |
Diyanet Meali: | Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından (kadınlara da bir pay vardır). Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları (farz kılınmış birer hisse olarak) belirlemiştir. |
8:19 | وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ |
Diyanet Meali: | Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. |
كَثَّرَ : Fiil-II.
7:86 | وَاذْكُرُوا إِذْ كُنْتُمْ قَلِيلًا فَكَثَّرَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de O sizi çoğalttı.” |
أَكْثَرَ : Fiil-IV.
11:32 | قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın.” |
89:12 | فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ |
Diyanet Meali: | (Bunlar şehirlerde azgınlık eden) ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran (kimselerdi). * |
اِسْتَكْثَرَ : Fiil-X.
6:128 | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ |
Diyanet Meali: | “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” |
7:188 | وَلَوْ كُنْتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ |
Diyanet Meali: | “Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim.” |
74:6 | وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ |
Diyanet Meali: | İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma. * |
كَثْرَةٌ : İsim.
5:100 | قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.” |
9:25 | وَيَوْمَ حُنَيْنٍ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, Allah birçok yerde) ve Huneyn savaşı gününde (size yardım etmiştir). Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmişti, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamıştı. |
كَثِيرٌ : İsim. Müennesi: كَثِيرَةٌ
2:26 | يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Allah) onunla birçoklarını saptırır… |
2:26 | وَيَهْدِي بِهِ كَثِيرًا وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلَّا الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah onunla birçoklarını saptırır), birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. |
2:109 | وَدَّ كَثِيرٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّارًا |
Diyanet Meali: | Kitap ehlinden birçoğu, sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. |
4:114 | لَا خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِنْ نَجْوَاهُمْ إِلَّا مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ |
Diyanet Meali: | Bir sadaka vermeyi … emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. |
5:15 | يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | (Ey kitap ehli! Artık size elçimiz Muhammed gelmiştir). O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor… |
5:15 | يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ |
Diyanet Meali: | O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. |
5:32 | ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذَٰلِكَ فِي الْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ |
Diyanet Meali: | Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir. |
5:49 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. |
5:62 | وَتَرَىٰ كَثِيرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ |
Diyanet Meali: | Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, (haram yemede) birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. |
5:64 | وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. |
5:66 | مِنْهُمْ أُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ سَاءَ مَا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür! |
5:68 | وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. |
5:71 | فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَثِيرٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Bu yaptıklarında bir belâ olmayacağını sandılar da) kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. |
5:77 | وَلَا تَتَّبِعُوا أَهْوَاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَأَضَلُّوا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.” |
5:80 | تَرَىٰ كَثِيرًا مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Onlardan birçoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün. |
5:81 | وَلَٰكِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir. |
6:91 | تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “(Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği), parça parça kâğıtlar hâline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle sizin de, babalarınızın da bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab’ı kim indirdi)?” |
6:119 | وَإِنَّ كَثِيرًا لَيُضِلُّونَ بِأَهْوَائِهِمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. |
6:137 | وَكَذَٰلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلَادِهِمْ شُرَكَاؤُهُمْ |
Diyanet Meali: | Yine bunun gibi, Allah’a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını öldürmelerini güzel gösterdi. |
7:179 | وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, cinler ve insanlardan birçoklarını cehennem için var ettik. |
8:43 | وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ |
Diyanet Meali: | (Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu). Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. |
9:34 | إِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ |
Diyanet Meali: | Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar. |
9:82 | فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلًا وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar. * |
10:92 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ عَنْ آيَاتِنَا لَغَافِلُونَ |
Diyanet Meali: | Çünkü insanlardan birçoğu âyetlerimizden gerçekten habersizdir. |
11:91 | قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz.” |
14:36 | رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar.” |
17:70 | وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَىٰ كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًا |
Diyanet Meali: | Ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık. |
22:18 | وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ |
Diyanet Meali: | (Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu (Allah’a secde etmektedir). |
22:18 | وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ |
Diyanet Meali: | Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. |
25:38 | وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَٰلِكَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helâk ettik. * |
27:15 | وَقَالَا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur” dediler. |
30:8 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz insanların birçoğu Rablerine kavuşacaklarını inkâr ediyorlar. |
38:24 | وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | “Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder.” |
41:22 | وَلَٰكِنْ ظَنَنْتُمْ أَنَّ اللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.” |
42:30 | وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ |
Diyanet Meali: | Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder. * |
42:34 | أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَنْ كَثِيرٍ |
Diyanet Meali: | Yahut (içlerindekilerin) yaptıklarından dolayı onları helâk eder, birçoğunu da affeder. * |
49:7 | لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ |
Diyanet Meali: | Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. |
49:12 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. |
57:16 | فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | (Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen), böylece kalpleri katılaşanlar (gibi olmasınlar). Onlardan birçoğu fasık kimselerdir. |
57:26 | فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir. |
57:27 | فَآتَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir. |
71:24 | وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا |
Diyanet Meali: | “Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.” * |
2:269 | وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. |
3:41 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ |
Diyanet Meali: | “Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.” |
3:146 | وَكَأَيِّنْ مِنْ نَبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ |
Diyanet Meali: | Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar (Allah yolunda) başlarına gelenlerden yılmadılar… |
3:186 | وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. |
4:1 | وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan) ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan (Rabbinize karşı gelmekten sakının). |
4:19 | فَعَسَىٰ أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlardan hoşlanmadıysanız), olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. |
4:82 | وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللَّهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلَافًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. |
4:100 | وَمَنْ يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يَجِدْ فِي الْأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا وَسَعَةً |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. |
4:160 | فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ أُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları … sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. * |
8:45 | إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın. |
20:33 | كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Seni çok tespih edelim diye”, * |
20:34 | وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Seni çok zikredelim diye.” * |
22:40 | وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı), içlerinde Allah’ın adı çok anılan (manastırlar, kiliseler, havralar) ve mescitler (muhakkak yerle bir edilirdi). |
25:14 | لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Kendilerine) “Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin!” (denir.) * |
25:49 | لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye (gökten tertemiz bir su indirdik). * |
26:227 | إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan (ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alan)lar başka. |
33:21 | لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için); Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için (güzel bir örnek vardır). |
33:35 | وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً |
Diyanet Meali: | … Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma (ve büyük bir mükâfat) hazırlamıştır. |
33:41 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. * |
36:62 | وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنْكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı.” |
62:10 | وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. |
كَثِيرَةٌ : İsim. Sıfat. Müennes. Müzekkeri: كَثِيرٌ
2:245 | مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافًا كَثِيرَةً |
Diyanet Meali: | Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. |
2:249 | كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır.” |
4:94 | تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ |
Diyanet Meali: | (Size selâm veren kimseye), dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, (“Sen mü’min değilsin” demeyin). Allah katında pek çok ganimetler vardır. |
9:25 | لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ فِي مَوَاطِنَ كَثِيرَةٍ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. |
23:19 | لَكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ |
Diyanet Meali: | (Bu bağ ve bahçelerde) sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz. |
23:21 | وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ |
Diyanet Meali: | (Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz). Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de. |
38:51 | مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ |
Diyanet Meali: | Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak pek çok meyveler ve içecekler isterler. * |
43:73 | لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ |
Diyanet Meali: | Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz. * |
48:19 | وَمَغَانِمَ كَثِيرَةً يَأْخُذُونَهَا وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا |
Diyanet Meali: | Ve elde edecekleri birçok ganimetler (nasip etmiştir). Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
48:20 | وَعَدَكُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiştir… |
56:32 | وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ |
Diyanet Meali: | Çok çeşitli meyveler içinde…* |
أَكْثَرُ : İsim.
2:100 | نَبَذَهُ فَرِيقٌ مِنْهُمْ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa), içlerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez. |
2:243 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler. |
3:110 | مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir. |
4:12 | فَإِنْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْ ذَٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَاءُ فِي الثُّلُثِ |
Diyanet Meali: | Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. |
5:59 | وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلُ وَأَنَّ أَكْثَرَكُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ey kitap ehli! Sadece Allah’a), bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilâhî kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü (bizden hoşlanmıyorsunuz).” |
5:103 | يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَأَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat, inkâr edenler) Allah’a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez. |
6:37 | قُلْ إِنَّ اللَّهَ قَادِرٌ عَلَىٰ أَنْ يُنَزِّلَ آيَةً وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.” |
6:111 | مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ |
Diyanet Meali: | (Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında hakikatın şahidleri olarak toplasaydık), Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. |
6:116 | وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. |
7:17 | وَلَا تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | “(Sonra pusu kurup onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım) ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” |
7:102 | وَمَا وَجَدْنَا لِأَكْثَرِهِمْ مِنْ عَهْدٍ |
Diyanet Meali: | Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık. |
7:102 | وَإِنْ وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Ama gerçekten onların çoklarını yoldan çıkmış kimseler bulduk. |
7:131 | أَلَا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler. |
7:187 | قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” |
8:34 | إِنْ أَوْلِيَاؤُهُ إِلَّا الْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez. |
9:8 | يُرْضُونَكُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَىٰ قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir. |
9:69 | كَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُوا أَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا |
Diyanet Meali: | (Ey münafıklar!), siz de tıpkı sizden öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlüydü, malları ve çocukları daha fazlaydı. |
10:36 | وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلَّا ظَنًّا |
Diyanet Meali: | Onların çoğu ancak zannın ardından gider. |
10:55 | أَلَا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Yine bilesiniz ki, Allah’ın va’di haktır. Fakat onların çoğu bunu bilmez. |
10:60 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler. |
11:17 | إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar. |
12:21 | وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. |
12:38 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | “Fakat insanların çoğu şükretmezler.” |
12:40 | ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” |
12:68 | وَإِنَّهُ لَذُو عِلْمٍ لِمَا عَلَّمْنَاهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
12:103 | وَمَا أَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. * |
12:106 | وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللَّهِ إِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar. * |
13:1 | وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat insanların çoğu inanmazlar. |
16:38 | بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler). Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
16:75 | هَلْ يَسْتَوُونَ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler. |
16:83 | يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَأَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir. * |
16:101 | قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Peygamber’e, “Sen ancak uyduruyorsun” derler. Hayır, onların çoğu bilmezler. |
17:6 | وَأَمْدَدْنَاكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا |
Diyanet Meali: | Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. |
17:89 | فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا |
Diyanet Meali: | Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler. |
18:34 | فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا |
Diyanet Meali: | Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok.” |
21:24 | بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.” |
23:70 | أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ بَلْ جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Hâlbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. * |
25:44 | أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? |
25:50 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. * |
26:8 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. * |
26:67 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi. * |
26:103 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. * |
26:121 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. * |
26:139 | فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. * |
26:158 | فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. * |
26:174 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. * |
26:190 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. * |
26:223 | يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. * |
27:61 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var!? Hayır, onların çoğu bilmiyor! |
27:73 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler. * |
28:13 | وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُون |
Diyanet Meali: | (Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin), Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilsin diye (onu anasına geri döndürdük). Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler. |
28:57 | رِزْقًا مِنْ لَدُنَّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, (her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi)? Fakat onların çoğu bilmezler. |
28:78 | أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا |
Diyanet Meali: | (Kârûn, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi). O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? |
29:63 | قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar. |
30:6 | لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
30:9 | وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا |
Diyanet Meali: | Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. |
30:30 | ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
30:42 | فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلُ كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Yeryüzünde dolaşın da) önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.” Onların çoğu Allah’a ortak koşan kimselerdi. |
31:25 | قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler. |
34:28 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler. * |
34:35 | وَقَالُوا نَحْنُ أَكْثَرُ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ |
Diyanet Meali: | Yine, “Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir” demişlerdi. * |
34:36 | قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.” * |
34:41 | بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّ أَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | “Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.” |
36:7 | لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَىٰ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. * |
37:71 | وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. * |
39:29 | هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bu iki adamın durumu hiç, bir olur mu? Hamd Allah’a mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. |
39:49 | بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. |
40:57 | لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. * |
40:59 | إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. * |
40:61 | إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler. |
40:82 | كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. |
41:4 | بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar işitmezler. * |
43:78 | لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız. * |
44:39 | مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar. * |
45:26 | ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek), sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.” |
49:4 | إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir. * |
52:47 | وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler. * |
58:7 | وَلَا أَدْنَىٰ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا |
Diyanet Meali: | Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. |
18:54 | وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا |
Diyanet Meali: | Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. |
27:76 | يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَكْثَرَ الَّذِي هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz bu Kur’an), İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor. |
تَكَاثُرٌ : İsim. Mastar. Tefâul Bâbı (VI. Bâb).
57:20 | وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ |
Diyanet Meali: | (Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs), aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. |
102:1 | أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ |
Diyanet Meali: | Çoklukla övünmek sizi oyaladı. * |
كَوْثَرٌ : İsim.
108:1 | إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik. * |