KÖK HARFLER: ح ي ص
ANLAM:
حَاصَ : Birinden veya bir şeyden yüz çevirmek; ondan dönmek ve kaçmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَاصَ (geniş zamanlı يَحِيصُ mastar ismi حَيْصًا ve حَيْصَةً ve حُيُوصًا ve مَحِيصًا ve مَحَاصًا ve حَيْصَانًا):
حَاصَ عَنْهُ : O kişi veya şeye yüz çevirdi; ondan döndü ve kaçtı.
حَاصَ عَنِ الْقِتَالِ : Kavgayı bıraktı.
حَاصَ عَنِ الْحَقِّ : Gerçeklerden saptı, gerçeklere yüz çevirdi.
حَاصَ عَنِ الشَّىْءِ : O şeye sırt çevirerek ondan korunmuş oldu.
مَنْ حَاصَ عَنِ الشَّرِّ سَلِمَ : Kötülüğe yüz çeviren kişi emniyette olur.
وَقَعَ فِى حَيْصَ بَيْصَ : Onların durumuna gelince, karmakarışık oldu.
مَحِيصٌ : Bir kişinin döndüğü ya da tuttuğu taraf; kaçtığı yer; sığındığı yer.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
مَحِيصٌ | isim | 5 | Kaçış, kaçamak, kaçış yeri. | 4/121 |
| Toplam | 5 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- مَحِيصٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Mahîs | مَحِيص | Kaçacak yer. Kaçamak. |
Hayse-beyse | حَيْصَ بَيْصَ | Şiddet ve darlık. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَحِيصٌ : İsim. Masdar.
4:121 | أُولَٰئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَحِيصًا |
Diyanet Meali: | İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar. * |
14:21 | سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَجَزِعْنَا أَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِنْ مَحِيصٍ |
Diyanet Meali: | “Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim için birdir. Artık bizim için hiçbir kurtuluş yoktur” derler. |
41:48 | وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَدْعُونَ مِنْ قَبْلُ وَظَنُّوا مَا لَهُمْ مِنْ مَحِيصٍ |
Diyanet Meali: | Daha önce yalvardıkları (tanrılar) onları yüzüstü bırakıp uzaklaşmıştır. Kendileri için kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır. * |
42:35 | وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُمْ مِنْ مَحِيصٍ |
Diyanet Meali: | Allah, böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler. * |
50:36 | هُمْ أَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِنْ مَحِيصٍ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden daha zorlu (nice nesilleri helâk ettik) de ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var? |