ح ي د

KÖK HARFLER:  ح ي د

ANLAM: 

حَادَ : Bir şeyi reddetmek, ondan sapmak veya ona yüz çevirmek; çıkarmak, ondan uzaklaşmak, ondan uzağa gitmek; o şeyi dışlamak, ondan kaçınmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَادَ (geniş zamanlı يَحِيدُ mastar ismi حَيْدًا ve حَيْدَانًا ve مَحِيدًا ve حُيُودًا ve حَيْدَةً ve حَيْدُودَةً):
 حَادَ عَنْهُ وَ مِنْهُ : O şeyi reddetti, ondan saptı veya ona yüz çevirdi; çıkardı, ondan uzaklaştı veya ondan uzağa gitti; o şeyi dışladı veya ondan kaçındı.

حَادَ مِنَ الطَّرِيقِ : Yoldan saptı.

حَادَ بِهِ : O kişiyi veya şeyi çıkardı.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
حَادَ fiil-I 1 Nefret etti, temayül göstermedi, kaçındı, kaçtı 50/19

Toplam 1

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir.

Haydûd حَيْدُود Yol kesici. Dağ hırsızı. Eşkiya. Haydud. Haktan ve doğru yoldan ayrılan. Sapan.

Haydut kelimesi, Macarcahajdúk sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu kelime “başıbozuk asker, akıncı” anlamındaki hajdú sözcüğünün çoğuludur. Macarca sözcüğün nihai kökeni açık değildir. Kamus ve Sıhah’a göre Arapça ḥaydūda(t) حيدودة , ḥāda “yoldan çıktı, saptı” fiilinin masdarıdır. Macarca sözcüğün bir şekilde Arapça kökenli bir Osmanlı idari tabirinden türemiş olması mümkün görünüyor. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حَادَ : Fiil-I.

50:19 وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَحِيدُ
Diyanet Meali: Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir. *