د ه ن

KÖK HARFLER: د ه ن

ANLAM: 

دَهَنَ : (Saçı) yağlamak. (Yağmur) toprağın yüzeyini bir miktar nemlendirmek. Birine karşı iki yüzlü bir biçimde davranmak ya da onu kandırmak. Hafif olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

دَهَنَ (geniş zaman يَدْهُنُ ve يَدْهَنُ mastar isim دَهْنٌ):

دَهَنَ الرَّاْسَ : Saçı yağladı.

دَهَنَ الْاَرْضَ : O (yağmur) toprağın yüzeyini bir miktar nemlendirdi.

دَهَنَ فُلَانًا : Birine karşı iki yüzlü bir biçimde davrandı ya da onu kandırdı.

دَهَنَتِ النَّاقَةُ : Dişi devenin az sütü vardı.

دَهَنَ : Hafifti ya da o hale geldi.

اَدْهَنَ فُلَانًا (mastar isim مُدَاهَنَةٌ ) : Biri ile uzlaşmaya ya da barışmaya çabaladı; ona nazik veya yumuşak bir biçimde yaklaştı, ona müsamaha gösterdi, ona dürüst olmayan veya iki yüzlü bir biçimde davrandı; ona dair aklında uygun gördüğü şeyin tersini yapıyormuş gibi davrandı; onu kandırmaya çalıştı.

مُدَاهَنَةٌ اَوْ اِدْهَانٌ bir şeyi küçük görmek veya hor görmek, manasına da gelmektedir. مُدْهِنٌ ismi faildir ve مُدْهِنُونَ onun çoğuludur.

دِهَانٌ : Kırmızı bir deri, kırmızı gül rengi; yağ veya zeytin yağı tortusunun sarımsı rengine çalan kırmızı renk.

دِهَانٌ kaygan bir yer; düz uzun bir yol, manasına da gelmektedir.

اَلدِّهَانُ birinin sayesinde yağ sürdüğü şey, yani yağdanlık manasına da gelmektedir.

دُهْنٌ : Yağ; her tür gres yağı; hafif yağmur; yalnızca toprağın yüzeyinin nemlendirecek kadar yağmur; deveyi etkileyen bir baş dönmesi.

دُهْنَةٌ : Bir miktar yağ.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnek
أَدْهَنَfiil-IV2Yumuşak davrandı, müsamaha gösterdi68/9
دِهَانٌisim1Kırmızı deri; yağdanlık55/37
دُهْنٌisim1Yağ23/20
مُدْهِنٌisim1Kat’î hüküm veremeyen, şüphe eden; tekzip eden, yalanlayan 56/81

Toplam5

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • دَهَنَ
    • دَلَّكَ > bak: د ل ك
    • صَبَغَ > bak: ص ب غ
    • لَوَّنَ > bak: ل و ن
    • طَلَى
    • خَضَّبَ
    • فَرَكَ
  • دَاهَنَ
  • دُهْنٌ

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Dühn دُهْن Ot, yemiş veya çiçekten çıkarılan yağ.
Dihân دِهَان Yağlar.
Tedhîn تَدْهِين Güzel kokulu yağlanma.
Müdehhin مُدَهِّن Yağlı. Kokulu.
Müdehhen مُدَهَّن Güzel kokulu yağ sürünmüş.
Müdâhane مُدَاهَنَة Yağcılık. Dalkavukluk. Müdânâ
Müdâhin مُدَاهِن Yağcı, dalkavuk. 

Müdânâ kelimesinin aslı “müdâhane”dir. Söyleniş kolaylığı olduğu için “müdânâ” şeklinde kullanılmaya başlamıştır.

Müdânâ, Müdahene sözcüğünün halk ağzındaki biçimi iken Cumhuriyet döneminde ayrı kelime kabul edilerek sözlüğe dahil edilmiştir. Galat-ı meşhurdur. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَدْهَنَ : Fiil-IV. 

68:9 وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ
Diyanet Meali: İstediler ki, yumuşak davranasın..
68:9 فَيُدْهِنُونَ
Diyanet Meali: ..böylece onlar da yumuşak davransınlar.

دِهَانٌ : İsim. 

55:37 فَإِذَا انْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ
Diyanet Meali: Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)*

دُهْنٌ : İsim. 

23:20 وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ
Diyanet Meali: Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir.*

مُدْهِنُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُدْهِنٌ

56:81 أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنْتُمْ مُدْهِنُونَ
Diyanet Meali: Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?*