KÖK HARFLER: ج د ل
ANLAM:
جَدَلَ :
- İpi sıkıca örmek; sıkı, sağlam ve dayanıklı hale getirmek.
- Hararetli bir ağız dalaşına girmek, tartışmak ya da anlaşmazlık yaşamak.
AÇIKLAMA:
Bu kökteki “ipi sıkıca örmek” anlamı, mecazen de “sağlam ve dayanıklı hale getirmek” şeklinde kullanılmış. Köşk, saray gibi anlamlar herhalde bu sağlam ve muhkem oluş ile alakalıdır. Ayrıca tartışmak, çekişmek, savaşmak anlamları da yine “sağlam duruş” anlamı ile alakalıdır.
Cidâl, sürtüşme ve üstün gelme bağlamında çaba sarf etmektir. Sanki tartışanların her biri, diğerinin görüşünü ilmek ilmek çözmek istemektedir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
جَدَلَ (geniş zamanlı يَجْدُلُ ve يَجْدِلُ mastar isim جَدْلٌ):
جَدَلَ الْحَبْلَ : İpi sıkıca ördü; sıkı, sağlam ve dayanıklı hale getirdi.
جَارِيَةٌ حَسَنَةُ الْجَدْلِ : Güzel endamlı bir kız.
جَدِلَ (geniş zamanlı يَجْدَلُ mastar isim جَدَلٌ ): Hararetli bir ağız dalaşına girdi, tartıştı ya da anlaşmazlık yaşadı.
جَادَلَهُ (mastar isim مُجَادَلَةٌ ve جِدَالٌ ): O kişiyle bir ağız dalaşına girdi veya tartıştı veya anlaşmazlık yaşadı; bunu hararetli bir şekilde ve ustalıkla ya da oldukça etkili veya inatçı bir şekilde ya da yalnızca o kişiyi ikna etme amacıyla yaptı.
مُجَادَلَةٌ karşı tarafın söylediği yanlış olsun ya da olmasın, onu ikna etmek maksadıyla bilimsel bir önermeye dayanarak tartışmayı ifade etmektedir. İmam Ragıb’a göre جِدَالٌ tartışma veya ihtilaf durumunda ve birbirine karşı üstün gelmeye çabalarken çekişmek manasına gelmektedir. جَدَلْتُ الْحَبْلَ ifadesinden gelmektedir: İpi sıkıca ördüm; her iki taraf da diğerini düşüncesinden döndürmeye çalışırmışçasına anlamında ya da bazılarına göre, esasen güreş tutma veya diğerini جَدَالَةٌ üzerine (ya da yere) sermek manasına gelmektedir.
جَدَلٌ : Ateşli münakaşa veya tartışma, ihtilaf ve bunu uygulama yeteneği veya gücü.
جَدْوَلٌ : Bir çay; küçük dere.
جَدْوَلُ الْكِتَابِ Sütun ve bir kitabın içindekiler kısmı.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
جَادَلَ | fiil-III | 25 | Mücadele etti | 11/32 |
جَدَلٌ | isim | 2 | Niza, çekişme, tartışma | 18/54 |
جِدَالٌ | isim | 2 | Münakaşa, tartışma | 2/197 |
| Toplam | 29 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- جَدَلَ
- فَتَلَ
- ضَفَّرَ
- جَادَلَ
- جَدَلٌ
- جِدَالٌ
- جَدِيلَةٌ
- ضَفِيرَةٌ
- مُنْجَدِلٌ
Zıt Manada Kelimeler
- جَدَلَ
- فَكَّ > bak: ف ك ك
- جَادَلَ
- جَدَلٌ
- جِدَالٌ
- مُنْجَدِلٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Cedel | جَدَل | Tartışma, çekişme, münakaşa etme. | Cedelleşme |
Cedelî | جَدَلِيّ | Tartışmaya, münakaşaya ait. Münakaşacı. Tartışmacı. |
|
Cidâl | جِدَال | 1: Savaşma, cenk. 2: Ağız kavgası, çekişme. |
|
Câdil | جَادِل | Gürbüz, kuvvetli, kavi, metin. |
|
Mecdûl | مَجْدُول | Sağlam ve muhkem şey. |
|
Tecdîl | تَجْدِيل | Yere yıkma, yere atma, yere vurma. |
|
Tecâdül | تَجَادُل | Mücadele etme. Şiddetle çekişme. |
|
Mücâdil | مُجَادِل | Mücadele eden, cidalleşen. |
|
Mücâdele | مُجَادَلَة | Herhangi bir amaca erişmek, bir kuvvete karşı koyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli çabası, savaşım. |
|
Mütecâdil | مُتَجَادِل | Mücadele eden, uğraşan. Şiddetle çekişen. |
|
Micdel | مِجْدَل | Köşk, kasır, kaşane. | Çoğul: Mecâdil. |
Cetvel | جَدْوَل | 1: Doğru çizgileri çizmeye yarayan, dereceli veya derecesiz, tahtadan, plastikten, madenden yapılmış araç, çizgilik. 2: Liste, çizelge. |
|
Cetvel kelimesi Arapçada “küçük akarsu, kanal” için kullanılır, ayrıca mecazen “düz çizgi, çizgili liste veya tablo” anlamına gelir. “Düz hat çizme aracı” anlamı Türkçeye mahsustur. (Nişanyan Sözlük)
Cebelleşmek kelimesi, ceddelleşmek kelimesinden evrilmiştir (Nişanyan Sözlük).
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
جَادَلَ : Fiil-III.
4:107 | وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine hainlik edenleri savunma. |
4:109 | هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. |
4:109 | فَمَنْ يُجَادِلُ اللَّهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا |
Diyanet Meali: | Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? |
6:25 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوكَ يُجَادِلُونَكَ يَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler. |
6:121 | وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَىٰ أَوْلِيَائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. |
7:71 | أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاءٍ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ |
Diyanet Meali: | Yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu birtakım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? |
8:6 | يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ |
Diyanet Meali: | Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, seninle o konuda tartışıyorlardı. |
11:32 | قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın…” |
11:74 | فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ الرَّوْعُ وَجَاءَتْهُ الْبُشْرَىٰ يُجَادِلُنَا فِي قَوْمِ لُوطٍ |
Diyanet Meali: | İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı. * |
13:13 | وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَنْ يَشَاءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللَّهِ |
Diyanet Meali: | O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. |
16:111 | يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا |
Diyanet Meali: | Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği … günü düşün. |
16:125 | وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ |
Diyanet Meali: | Onlarla en güzel şekilde mücadele et. |
18:56 | وَيُجَادِلُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. |
22:3 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer. * |
22:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya kalkar. * |
22:68 | وَإِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: “Allah, yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir.” * |
29:46 | وَلَا تُجَادِلُوا أَهْلَ الْكِتَابِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ |
Diyanet Meali: | Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin. |
31:20 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır. |
40:4 | مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. |
40:5 | وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ |
Diyanet Meali: | Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. |
40:35 | الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. |
40:56 | إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِيهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla ulaşmazlar. |
40:69 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar? * |
42:35 | وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُمْ مِنْ مَحِيصٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, böyle yapar ki), âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler. * |
58:1 | قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا |
Diyanet Meali: | Allah, kocası hakkında seninle tartışan kadının sözünü işitmiştir. |
جَدَلٌ : İsim.
18:54 | وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا |
Diyanet Meali: | Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. |
43:58 | وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا |
Diyanet Meali: | “Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. |
جِدَالٌ : İsim.
2:197 | فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ |
Diyanet Meali: | Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. |
11:32 | قَالُوا يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın.” |