ك ش ف

KÖK HARFLER: ك ش ف

ANLAM: 

كَشَفَ : Bir şeyi açığa çıkarmak, onu örten şeyi kaldırmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
كَشَفَfiil-I14Keşfetti16/54Meçhul Muzari: يُكْشَفُ
كَشْفٌisim1Keşfetmek17/56
كَاشِفٌisim5Keşfeden6/17Müennes: كَاشِفَةٌ

Toplam20


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA

KEŞF ile CEHR kelimeleri arasındaki fark

( ج ه ر – ك ش ف )

Keşf kelimesinin anlamında bir şeyin açığa çıkmasından sonra onun tekrar kaybolması durumu söz konusu olabilir. Cehr kelimesi ise, zeval (kaybolma) anlamı içermez. (Farklar Sözlüğü 427) Bknz: ( ج ه ر )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Keşf (Keşif) كَشْف Açmak. Olacak bir şeyi evvelden anlamak.
Kâşif كَاشِف Keşfedici. Keşfeden. 
Keşşâf كَشَّاف Çok keşfeden.
Mekşûf مَكْشُوف Keşfolunmuş.
Tekşîf تَكْشِيف İyice açma.
Mükâşefe مُكَاشَفَة Keşfetme.
Mükâşif مُكَاشِف Keşfeden.
Tekeşşüf تَكَشُّف Açılmak, görünmek, sıyrılmak, meydana çıkmak.
Mütekeşşif مُتَكَشِّف Açılan, tekeşşüf eden, açığa çıkarılan.
İnkişâf اِنْكِشَاف Açılma. Meydana çıkma.
Münkeşif مُنْكَشِف Açılmış, meydana çıkarılmış.
İstikşâf اِسْتِكْشَاف Keşfetmeye çalışma.
Müstekşif مُسْتَكْشِف Keşfetmeye çalışan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

كَشَفَ :  Fiil-I. Meçhul Muzari: يُكْشَفُ

6:41 بَلْ إِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ إِلَيْهِ إِنْ شَاءَ
Diyanet Meali: Hayır! (Bu durumda) yalnız O’na dua edersiniz, O da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir.
7:134 لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ
Diyanet Meali: Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız.
7:135 فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَىٰ أَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ
Diyanet Meali: Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozdular. *
10:12 فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَنْ لَمْ يَدْعُنَا إِلَىٰ ضُرٍّ مَسَّهُ
Diyanet Meali: Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. 
10:98 لَمَّا آمَنُوا كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْيِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali: (Yûnus’un kavmi) iman edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) rezillik azabını onlardan uzaklaştırmıştık.
16:54 ثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ
Diyanet Meali: Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak koşar. *
21:84 فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِنْ ضُرٍّ
Diyanet Meali: Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik.
23:75 وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Diyanet Meali: Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. *
27:44 فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَنْ سَاقَيْهَا
Diyanet Meali: Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı.
27:62 أَمَّنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ
Diyanet Meali: Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran mı?
43:50 فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ
Diyanet Meali: Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. *
44:12 رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali: İnsanlar, “Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler. *
50:22 لَقَدْ كُنْتَ فِي غَفْلَةٍ مِنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَاءَكَ
Diyanet Meali: (Ona) “Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık..
68:42 يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ
Diyanet Meali: Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve (kâfirlerin) secdeye çağrılacağı günü (Kıyamet gününü düşün).

كَشْفٌ : İsim. 

17:56 فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْوِيلًا
Diyanet Meali: “Onlar, başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.” 

كَاشِفٌ: İsim. İsm-i Fâil. 

6:17 وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ
Diyanet Meali: Şayet Allah sana bir zarar dokundursa, bunu O’ndan başka giderecek yoktur.
10:107 وَإِنْ يَمْسَسْكَ اللَّهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُوَ
Diyanet Meali: Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, (bil ki) onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur.
44:15 إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا إِنَّكُمْ عَائِدُونَ
Diyanet Meali: Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski hâlinize döneceksiniz. *

كَاشِفَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes. Müzekkeri: كَاشِفٌ

53:58 لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ
Diyanet Meali: Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur. *

كَاشِفَاتٌ :  İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: كَاشِفَةٌ

39:38إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ
Diyanet Meali:“Eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi?”