ذ ب ب

KÖK HARFLER: ذ ب ب

ANLAM: 

ذَبَّ : (Sineği vb) defetmek. Birini veya bir şeyi savunmak. Bir yerde kalmayıp, bir o yana bir bu yana gitmek.

AÇIKLAMA:

ذُبَابٌ kelimesinin kapsamına “malum uçan haşereler yani sinekler ve bal arıları, eşek arıları, sarıcalar” girer.

Yüce Allah’ın وَإِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا : Sinek onlardan bir şey kapsa (22/73) sözünde zikri geçen ذُبَابٌ ise, “sinek” anlamındadır.

ذُبَابُ اْلعَيْنِ : Göz bebeği. Gözbebeği, ya “sinek biçiminde tasavvur edildiği” için ya da “göz bebeğinden çıkan şua’nın sineğin uçuşu gibi uçmasından” dolayı böyle adlandırılmıştır.

ذُبَابُ السَّيْفِ : Kılıcın vuruş yapılan ucu. “Zarar vermesi veya incitmesi” yönüyle ذُبَابٌ’a benzetilerek böyle adlandırılmıştır.

“Kendisinden çok fazla eza, zarar görülen veya incinilen kimseye” فُلاَنٌ ذُبَابٌ denir. 

ذَبَبْتُ عَنْ فُلاَنٍ : Falan kişiden ذُبَابٌ’ı kovdum, uzaklaştırdım.

مِذَبَّةٌ : Sineği kovmada, uzaklaştırmada kullanılan alet.

Bu temel anlamdan sonra ذَبٌّ kelimesi müsteâr olarak yalnızca “defetmek, kovmak veya uzaklaştırmak” anlamında kullanılmış ve “Filan kişiden defettim, kovdum veya uzaklaştırdım” anlamında ذَبَبْتُ عَنْ فُلاَنٍ denmiştir.

ذُبَّ اْلبَعِيرُ : Devenin burnuna bir ذُبَابٌ girdi. Bu fiilin yapısı tıpkı “Nezleye, dumağıya yakalandı” anlamına gelen زُكِمَ fiili gibi, hastalıklar için kullanılan yapıda getirilmiştir. “Burnuna veya burun deliğine ذُبَابٌ girmiş deveye بَعِيرٌ مَذْبُوبٌ denir.

ذَبَّ جِسْمُهُ : Bedeni zayıflayıp bir ذُبَابٌ gibi (bir deri bir kemik yahut küçücük) ya da ذُبَابُ السَّيْفِ (kılıcın vuruş yapılan ucu) gibi incecik hale geldi.

ذَبْذَبَةٌ kelimesi ise “havada asılı bir nesnenin hareketinden çıkan sesin” yansımasıdır. Bu temel anlamdan sonra müstear olarak her türlü “ileri geri hareketle, gidip gelmeyle veya sallanmayla ve hareket etmeyle” ilgili kullanılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: مُذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَلِكَ Arada yalpalayıp dururlar (4/143). Yani “sallantıdadırlar, bir o yana bir bu yana gidip gelirler, bazen mü’minlere meylederler, bazen de kafirlere.”

ذَبَّبْنَا إِبَلَنَا : Develerimizi sağa sola savrulacak veya sallanacak şekilde sürdük. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

ذَبَّ (geniş zaman يَذُبُّ mastar isim ذَبٌّ):

ذَبَّ عَنْهُ : Ondan defetti; onu savundu.

ذَبَّ الذُّبَابَ : Sineği veya sinekleri defetti.

ذَبَّ bir yerde kalmayıp, bir o yana bir bu yana gitti, manasına da gelmektedir.

ذُبَابٌ (tekil ve çoğul. ذُبَابَةٌ tekildir): Sinek veya sinekler.

اِنَّهُ لَاَوْهَى مِنَ الذُّبَابِ : Bir sinekten bile daha nahiftir.

ذُبَابٌ devamlı kötülük veya zarar, manasına da gelmektedir.

اَصَابَنِى ذُبَابٌ : Başıma bir kötülük geldi; şanssızlık; veba veya salgın hastalık; delilik; gözde veya gözbebeği.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
ذُبَابٌ isim 2 Karasinek, sinek. 22/73

Toplam 2

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Zübâb ذُبَاب Sinek. Çoğul: Zibbân
Mezbûb مَذْبُوب Sinekli.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

ذُبَابٌ : İsim. 

22:73 إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ
Diyanet Meali: Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. 
22:73 وَإِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُ
Diyanet Meali: Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar.