ن ج و

KÖK HARFLER:  ن ج و

ANLAM: 

نَجَا :  Kaçmak. Alelacele kaçıp gitmek. Kurtarılmak ya da kurtuluşa erdirilmek.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
نَجَا fiil-I 2 Kurtuldu 12/45
نَجَّى fiil-II 37 Kurtardı 37/115
نَاجَى fiil-III 1 Gizlice konuştu, sır verdi 58/12
أَنْجَى fiil-IV 23 Kurtardı 6/63
تَنَاجَى fiil-VI 4 Fısıldaştı, gizlice söyleşti 58/9
نَجْوَى isim 11 Fısıldama, sır verme 20/62
نَجَاةٌ isim 1 Kurtuluş 40/41
نَجِىٌّ isim 2 Fısıldayan, sırdaş, gizlice konuşan 19/52
نَاجِى isim 1 Kurtulan 12/42
مُنَجِّى isim 2 Kurtaran 29/33

Toplam 84

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

HİDÂYET ile NECÂT kelimeleri arasındaki fark

( ه د ين ج و )

Necât, “kötülükten kurtulmayı” ifade eder. Hidâyet ise, “bir şeye ulaşabilme gücü”dür. Necât, bir şeyden; hidâyet ise bir şeye doğru olur. (Farklar Sözlüğü 307) Bknz: ( ه د ي )

FEVZ ile NECÂT kelimeleri arasındaki fark

( ف و زن ج و )

Necât, “kötülükten kurtuluş”tur. Fevz ise, “arzu edilene ulaşarak istenmeyenden kurtuluş”tur. Bu nedenle Yüce Allah, cehennemden necât bulmaları (kurtulmaları) ve cennete nâil olmaları sebebiyle mü’minleri fâizûn (kurtuluşa erenler) diye isimlendirmiştir. (Farklar Sözlüğü 307) Bknz: ( ف و ز )

NECÂT ile TEHALLUS kelimeleri arasındaki fark

( ن ج وخ ل ص )

Tehallus, “eziyet olmasa bile, bir bağdan kurtulma”dır. Necât ise, “eziyet ve işkenceden kurtulma” anlamı ifade eder. Kendisi için herhangi bir endişe hissedilmeyen birisi için, necât ifadesi kullanılmaz. Çünkü durumundan endişe edilen biri olmaksızın, necât söz konusu olmaz. (Farklar Sözlüğü 308) Bknz: ( خ ل ص )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Neciy نَجِى Sırdaş.
Necvâ نَجْوَى Gizli fısıltı. İki kişi arasında fısıldamak.
Necât نَجَات Kurtuluş, selamet.
Necâti نَجَاتِى Kurtuluşla ilgili; kurtulmuş.
Nâcî نَاجِى Kurtulan. Necat bulan.
Nâciye نَاجِيَة Kurtulan.
Tenciye تَنْجِيَة Kurtarma.
Müneccî مُنَجِّى Gizli fısıltı. İki kişi arasında fısıldamak.
Tenâcî تَنَاجِى Fısıltı ile birbirine gizli söylemek.
Münâcaât مُنَاجَات Allah’a yalvarmak. Dua. Yakarış.
İncâ’ إِنْجَاء Kurtarma, necata erdirme, selamete çıkarma.
İstincâ’ إِسْتِنْجَاء Pislikten temizlenmek. Birisinden maksadını istihsal etmek.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

نَجَا : Fiil-I.

12:45وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَا أُنَبِّئُكُمْ بِتَأْوِيلِهِ
Diyanet Meali:Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm…” dedi.
28:25قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Şu’ayb, “Korkma, o zalim kavimden kurtuldun” dedi.

نَجَّى : Fiil-II.

2:49وَإِذْ نَجَّيْنَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ
Diyanet Meali:Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, (kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan) Firavun ailesinden kurtarmıştık.
6:63قُلْ مَنْ يُنَجِّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً
Diyanet Meali:De ki: “Sizler, açıktan ve gizlice O’na … dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?”
6:64قُلِ اللَّهُ يُنَجِّيكُمْ مِنْهَا وَمِنْ كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنْتُمْ تُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.” *
7:89قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُمْ بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللَّهُ مِنْهَا
Diyanet Meali:“Allah, bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz.”
10:73فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ
Diyanet Meali:Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık.
10:86وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar. *
10:92فَالْيَوْمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ آيَةً
Diyanet Meali:Biz de bugün bedenini, arkandan geleceklere ibret olman için, kurtaracağız.
10:103ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا
Diyanet Meali:Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız.
11:58وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ
Diyanet Meali:Helâk emrimiz gelince, Hûd’u ve beraberindeki iman etmiş olanları, (tarafımızdan bir rahmetle) kurtardık.
11:58وَنَجَّيْنَاهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ
Diyanet Meali:Onları ağır bir azaptan kurtardık.
11:66فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ
Diyanet Meali:(Helâk) emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları … kurtardık.
11:94وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ
Diyanet Meali:(Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, (katımızdan bir rahmetle) kurtardık.
12:110جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَنْ نَشَاءُ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ
Diyanet Meali:(Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada), onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.
17:67فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ وَكَانَ الْإِنْسَانُ كَفُورًا
Diyanet Meali:Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.
19:72ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا
Diyanet Meali:Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız. *
20:40وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا
Diyanet Meali:Ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin).
21:71وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık. *
21:74وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَائِثَ
Diyanet Meali:Ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık.
21:76فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.
21:88فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. *
23:28فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:(Sen ve beraberindeki kimseler, gemiye bindiğiniz zaman:) “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.
26:118فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.” *
26:169رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:“Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.” *
26:170فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine biz de onu (ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç) bütün ailesini kurtardık. *
28:21فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ, korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi. *
29:32لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Diyanet Meali:“Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
29:65فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ
Diyanet Meali:Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar.
31:32دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ
Diyanet Meali:(Onları, denizde bir dalga gölgelikler gibi kapladığında), dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar.
37:76وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. *
37:115وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Diyanet Meali:Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. *
37:134إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Hani biz onu (ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın, kâfir olan eşi dışında) bütün ailesini kurtarmıştık. *
39:61وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ
Diyanet Meali:Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz.
41:18وَنَجَّيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
Diyanet Meali:İnananları ve Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtardık. *
44:30وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ
Diyanet Meali:Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık. *
54:34إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍ
Diyanet Meali:Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Bir seher vakti onları kurtardık. *
66:11وَنَجِّنِي مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ
Diyanet Meali:“Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru.”
66:11وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:“Ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” 

نَاجَى : Fiil-III.

58:12إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً
Diyanet Meali:Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin.

أَنْجَى : Fiil-IV.

2:50وَإِذْ فَرَقْنَا بِكُمُ الْبَحْرَ فَأَنْجَيْنَاكُمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ
Diyanet Meali:Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, (gözlerinizin önünde) Firavun ailesini suda boğmuştuk.
6:63لَئِنْ أَنْجَانَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
Diyanet Meali:“Eğer bizi bundan kurtarırsa, elbette şükredenlerden olacağız.”
7:64فَكَذَّبُوهُ فَأَنْجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ
Diyanet Meali:Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık.
7:72فَأَنْجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا
Diyanet Meali:Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık.
7:83فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu. *
7:141وَإِذْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ
Diyanet Meali:Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı.
7:165فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ أَنْجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ
Diyanet Meali:Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca, biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık.
10:22لَئِنْ أَنْجَيْتَنَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
Diyanet Meali:“Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız.” 
10:23فَلَمَّا أَنْجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ
Diyanet Meali:Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar.
10:103ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا كَذَٰلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنْجِ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız. *
11:116فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّنْ أَنْجَيْنَا مِنْهُمْ
Diyanet Meali:Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı.
14:6اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنْجَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ
Diyanet Meali:“Allah’ın size olan nimetini anın. Hani O sizi, Firavun ailesinden kurtarmıştı.”
20:80يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ
Diyanet Meali:(Allah, şöyle dedi:) “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık.”
21:9ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ
Diyanet Meali:Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık.
21:88فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız. *
26:65وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. *
26:119فَأَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
Diyanet Meali:Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık. *
27:53وَأَنْجَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ
Diyanet Meali:İman edip Allah’a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık. *
27:57فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَاهَا مِنَ الْغَابِرِينَ
Diyanet Meali:Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helâk olmasını takdir ettik. *
29:15فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. *
29:24فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنْجَاهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ
Diyanet Meali:(İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı.
61:10هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ تِجَارَةٍ تُنْجِيكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Diyanet Meali:Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?
70:14وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ
Diyanet Meali:Ve yeryüzünde bulunanların hepsini (fidye olarak versin de), kendisini kurtarsın.*

تَنَاجَى : Fiil-VI.

58:8وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ
Diyanet Meali:Ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları (görmedin mi)?
58:9يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman, (günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın).
58:9فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ
Diyanet Meali:(Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman), günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın.
58:9وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Diyanet Meali:İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının.

نَجْوَى : İsim.

4:114لَا خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِنْ نَجْوَاهُمْ إِلَّا مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلَاحٍ بَيْنَ النَّاسِ
Diyanet Meali:Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur.
9:78أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ وَأَنَّ اللَّهَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Diyanet Meali:Allah’ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini  ve Allah’ın gaybleri çok iyi bilen olduğunu bilmediler mi? *
17:47نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِهِ إِذْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ وَإِذْ هُمْ نَجْوَىٰ
Diyanet Meali:Onlar seni dinlerlerken hangi maksatla dinlediklerini, kendi aralarında konuşurlarken de (o zalimlerin, “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediklerini) çok iyi biliyoruz.
20:62فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَىٰ
Diyanet Meali:Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve  gizli gizli konuştular. *
21:3وَأَسَرُّوا النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُوا هَلْ هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ
Diyanet Meali:O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan…”
43:80أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ
Diyanet Meali:Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar?
58:7مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَىٰ ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ
Diyanet Meali:Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın.
58:8أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ
Diyanet Meali:Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen (ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşan)ları görmedin mi?
58:10إِنَّمَا النَّجْوَىٰ مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا
Diyanet Meali:O kötü fısıltılar iman edenleri üzmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır.
58:12إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً
Diyanet Meali:Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin.
58:13أَأَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ
Diyanet Meali:Baş başa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi?

نَجَاةٌ : İsim. 

40:41وَيَا قَوْمِ مَا لِي أَدْعُوكُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِي إِلَى النَّارِ
Diyanet Meali:“Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.” *

نَجِىٌّ : İsim. 

12:80فَلَمَّا اسْتَيْأَسُوا مِنْهُ خَلَصُوا نَجِيًّا
Diyanet Meali:Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler.
19:52وَنَادَيْنَاهُ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا
Diyanet Meali:Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık. *

نَاجِى : İsim. İsm-i Fâil. 

12:42وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ
Diyanet Meali:Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi.

مُنَجِّى : İsim. İsm-i Fâil. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). 

15:59إِلَّا آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir. Lût’un karısı dışında) onların hepsini kurtaracağız.
29:33إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Diyanet Meali:“Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”