خ د ع

KÖK HARFLER:  خ د ع

ANLAM: 

خَدَعَ : Bir şeyi saklamak, gizlemek; onu aldatmak, kandırmak, aklını çelmek; başkasının bilmediği bir şekilde zarar vermeyi arzu etmek; birisine gizlediği şeyin tersini iddia etmek; gizlediği şeyin tersi bir şey iddia ederek görünüşte sahip olduğu nesneden vazgeçmesini sağlamak.

AÇIKLAMA:

خِدَاعٌ : Bir kimsenin -içinde gizlediğinden farklı bir şey göstererek-bir başkasını, yönelmiş olduğundan ya da hedefinden vaz geçirmesi veya onu bıraktırması. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: يُخَادِعُونَ اللّهَ Allah’ı aldatmaya çalışırlar (2/9). Yani “Allah’ın Rasulünü (s.a.v.) ve dostlarını, içlerinde gizlediklerinden farklı bir şey göstererek, yönelmiş olduğundan ya da hedefinden vaz geçirmeye veya onu bıraktırmaya çalışırlar”. Burada bunun Allah’a nispet edilerek kullanılmasının nedeni, Allah Rasulüne (s.a.v.) edilen muamelenin Allah’a edilmiş gibi olmasıdır. Bundan dolayı Yüce Allah şöyle buyurmuştur: إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ Sana biat edenler, sadece Allah’a biat etmektedirler (48/10). Bunu bir خِدَاعٌ olarak ifade etmesinin nedeni, onların fiillerinin ne kadar büyük, çirkin veya iğrenç olduğunu tasvir etmek ve Allah’ın Rasulünün (s.a.v.) büyüklüğüne ve onun dostlarının büyüklüğüne dikkatleri çekmektir. Dilcilerin, “burada muzaf hazfedilip onun yerine muzafun ileyh konmuştur” sözlerine gelince, şu bilinmelidir ki, şayet hazfedildiği söylenen muzaf hazfedildiği yere getirilmiş olsa, hazf durumunda sahip olduğunu zikrettiğimiz şu iki hususa dikkatleri çekme maksadı, amacı elde edilmez.

Birincisi: Peşine düşüp gerçekleştirmeye çalıştırdıkları خَدِيعَةٌ fiillerinin çirkinliği veya iğrençliği ve Allah Rasulünü (s.a.v.) muhâda’aları (مُخَادَعَةٌ) ile esasında Allah’ı muhâda’a ediyor olmaları.

İkincisi: خِدَاعٌ ile yani Allah’ın Rasulünü (s.a.v.) ve dostlarını, içlerinde gizlediklerinden farklı bir şey göstererek, yönelmiş olduğundan ya da hedefinden vazgeçirmeye veya onu bıraktırmaya çalışmalarıyla amaçlananın büyüklüğüne ve Allah Resul’üne (s.a.v.) edilen muamelenin Allah’a edilmiş gibi olduğuna dikkatleri çekmek. Nitekim Yüce Allah şu sözüyle buna dikkatleri çekmiştir: إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ Sana biat edenler… (48/10).

Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: وَهُوَ خَادِعُهُمْ Asıl Allah onları aldatandır (4/142).

  1. Bir görüşe göre burada, “Yüce Allah’ın onlara, bunun misli bir خِدَاعٌ ile mücâzat edeceği, karşılık vereceği” kastedilir. 
  2. Bir görüşe göre bu, Yüce Allah’ın وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّهُ Hile yaptılar. Allah da onların hilesine karşılık hile ile cevap verdi (2/54) sözünde zikredilen diğer bir şekilde gerçekleşir.

“ضَّبٌّ denen türden keler deliğinde örtündü veya gizlendi” anlamında خَدَعَ الضَّبُّ denmiştir. Bu kelimenin ضَّبٌّ ile ilgili kullanılmasının nedeni onun, yuvasına veya deliğine elini sokacak kişiyi ısıracak, sokacak bir akrebi hazır bulundurduğuna inanılmasıdır. Hatta bundan dolayı “Akrep ضَّبٌّ’in kapıcısıdır, hâcibidir” anlamında اَلْعَقْرَبُ بَوَّابُ الضَّبِّ وَحَاجِبُهُ denmiştir. ضَّبٌّ’da bir خَدِيعَةٌ (hilekarlık, aldatıcılık vasfının) bulunduğuna inanıldığı için “Kelerden daha hileci veya aldatıcı” anlamında أَخْدَعُ ِمنْ ضَبٍّ  denmiştir.

طَرِيقٌ خَادِعٌ ve طَرِيقٌ خَيْدَعٌ : Doğru yoldan, yönden saptıran yol. Sanki bu yolun kendisine girene ya da kendisinde yolculuk edene hile yaptığı veya onu aldattığı söylenmek istenir.

مَخْدَعٌ : Oda içinde oda. Burada sanki bunu inşa eden kişinin onu, içinden bir şey almak isteyen kimse için bir hilekar, aldatıcı (خَادِعٌ) yaptığı söylenmek istenir.

خَدَعَ الرِّيقُ : Tükürük azaldı. Bu kullanımda da bu yukarıda zikredilen anlam göz önünde bulundurulmuştur.

Bazen gizlenip bazen görünmelerinden dolayı, kendilerinde hilecilik, aldatıcılık olduğu düşünülerek “boyunda hacamat yerinde bulunan iki damara” أخْدَعَانِ denmiştir. 

Fiil olarak “Onun أخْدَع denen damarını kestim” anlamında خَدَعْتُهُ şeklinde kullanılır.

Bir hadiste şöyle denmiştir: بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ سِنُونَ خَدَّاعَةٌ (Kıyametten önce aldatıcı seneler olacaktır). Buradaki خَدَّاعَةٌ kelimesi “hilekar, aldatıcı” anlamındadır. Böyle adlandırılmasının nedeni, “bu yılların bazen kuraklıkla bazen de bereketle renk değiştirmesi, değişik şekillere bürünmesidir”. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

خَدَعَ (geniş zaman يَخْدَعُ mastar ismi  خَدْعٌ ve خِدْعٌ):

خَدَعَهُ : O şeyi sakladı ya da gizledi; onu aldattı, kandırdı, aklını çeldi ya da atlattı; bilmediği bir şekilde zarar vermeyi arzu etti; ona gizlediği şeyin tersini iddia etti; gizlediği şeyin tersi bir şey iddia ederek görünüşte sahip olduğu nesneden vazgeçmesini sağladı.

خَدَعَ فِى جُحْرِهِ : Yakalanmamak için deliğine girdi.

خَدَعَ الْمَطَرُ : Yağmur azaldı.

خَدَعَ الرَّجُلُ : O kişinin malı ya da varlığı azaldı ve vermeye çekindi.

خَدَعَ الشَّىْءُ : o şey bayağılaştı.

خَدَعَتِ الشَّمْسُ : Güneş battı.

خَدَعَتِ الْاُمُورُ : İşler değişken bir hal aldı.

خَادَعَهُ : Onun tarafından aldatılmış olarak onu aldattı; onu aldatmak, kandırmak, aklını çelmek için çok uğraştı, çabaladı ya da çok istekliydi; ona aklındakinden farklı bir şey iddia etti.

دَهْرٌ خَادَعٌ : Aldatıcı veya değişken zaman veya talih.

سُوقٌ خَادِعَةٌ : Durmadan değişen veya değişken bir pazar, bazen hareketli, bazen durgun.

خَادَعَ şu sözcükle eşanlamlıdır: خَدَعَ şu farkla, arzusunu elde edememiş kişi için خَادَعَ kullanılırken, arzusunu elde etmiş kişi için ise خَدَعَ kullanılır.

يُخَادِعُونَ اللّٰهَ : Allah’ı aldatmaya uğraşırlar, çabalarlar ya da arzu ederler.

خَادِعٌ (ismi fail): Aldatan; karşılığını veren.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
خَدَعَ fiil-I 2 Bir şeyi sakladı, gizledi, onu aldattı 2/9
خَادَعَ fiil-III 2 Tuzak kurmak, aldatmak 4/142
خَادِعٌ isim 1 Aldatan 4/142

Toplam 5

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • خَدَعَ
  • خِدَاعٌ
    • مَكِيدَةٌ > bak: ك ي د
    • حِيلَةٌ > bak: ح و ل
    • خِيَانَةٌ > bak: خ و ن
    • نِفَاقٌ > bak: ن ف ق
    • خُدْعَةٌ > bu kök
    • غِشٌّ
  • مَخْدَعٌ

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

HAD‘ ile KEYD kelimeleri arasındaki fark

( خ د عك ي د )

Had‘ (aldatmak), kişinin “bir menfaat celbetmek ya da bir zararı defetmek iradesi ile, söylediğinin aksini ortaya koyması”dır. Herhangi bir düşünme gerektirmez. Nitekim bir fikir veya nazar olmaksızın, kişi birine insaflı göründüğü ve yumuşak bir sesle alışverişte onu aldattığı zaman, hada‘ahû fi’l bey‘i (alışverişte onu aldattı) denir. 

Oysa keyd, ancak bir tedebbür, fikir ve nazardan sonra olur. Arab dili alimleri şöyle demişlerdir: Keyd, “düşmana karşı önlem alma ve onu helak etme iradesi”dir. Düşmanlarını helâk kasdıyla savaşçıların yaptıkları hileler, tedebbür ve nazardan sonra yapıldığı için, mekâyid (hileler) olarak isimlendirilmiştir. 

Had‘ (aldatma) ile keyd (tuzak) arasındaki fark şu şekilde de gösterilebilir: Keyd, “birinin başkasına zor kullanarak yaptığı kötü fiilin ismi”dir. Kâyedenî fulânun (falan bana keyd yaptı) ifadesi, “bana zorla zarar verdi” demektir. Hadî‘a ise, “birinin başkasına zor kullanmaksızın, kendisine menfaat celbetme iradesi ile yaptığı kötü fiilin ismi”dir. Bu anlamından dolayı hadî‘a “alışveriş muamelesi” için kullanılır. Yüce Allah Fîl suresinde Fîl Ashabı’nın Mekke’ye kasdını, keyd diye isimlendirmiştir çünkü bu, “zor kullanılarak yapılmak istenen birşey”dir. (Farklar Sözlüğü 382) Bknz: ( ك ي د )

HAD‘ ile GURÛR kelimeleri arasındaki fark

( خ د عغ ر ر )

Gurûr, “insanı zarar göreceği bir fiile sevk eden bir ilham/vehim”dir. Serap görüp su zannetmek ve suyun kaybolmasıyla susuzluktan helâk olmak gibi. Had‘ ise, “doğrunun üzerini örtmek ve böylece kişiyi kötülüğe düşürmek”tir. 

Gurûr’un asıl anlamı “gaflet”tir. Gurûr, “tam aksi bir durumun söz konusu olduğu bilinirken, kişiye sevinç hâli vehmettirmek”tir. Oysa had‘ (aldatma), sadece “işin gerçek yönünü örtme” anlamına gelir. (Farklar Sözlüğü 383) Bknz: ( غ ر ر )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hâdi’ خَادِع Hileci, aldatıcı.
Hud’a خُدْعَة Hile, oyun. Aldatma. Düzen. Mekir.
Tehâdu’ تَخَادُع Aldanmış gibi görünme.
Mütehâdi’ مُتٓخَادِع *Aldanmış gibi görünen.
Tahaddu’ تَخَدُّع Bilerek aldanma.
Mütehaddi’ مُتَخَدِّع Bilerek aldanan.

“Hile ve hurda” şeklinde kullanılan ifadenin aslı “hile ve hud’a”dır. Hud’a kelimesi bu kökten gelmektedir.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

خَدَعَ : Fiil-I.

2:9 وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali: Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.
8:62 وَإِنْ يُرِيدُوا أَنْ يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللَّهُ
Diyanet Meali: (62-63) Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. 

خَادَعَ : Fiil-III.

2:9 يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ
Diyanet Meali: Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar.
4:142 إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ
Diyanet Meali: Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. 

خَادِعٌ : İsim. İsm-i Fâil.

4:142 إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ
Diyanet Meali: Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir.