KÖK HARFLER: خ و ن
ANLAM:
خَانَ : (Bir kimse bir kimseye karşı) ona verdiği inanç veya güvene sadık olmayan bir biçimde hareket etmek ya da davranmak; ona karşı haksız veya yanlış bir biçimde hareket etmek; ona karşı sadakatsiz, hain veya kalleş olmak.
AÇIKLAMA:
خِيَانَةٌ ve نِفَاقٌ kelimeleri aynı anlamdadır. Bununla beraber خِيَانَةٌ kelimesi “ahit: anlaşma, sözleşme veya verilen söz” ve “eminlik, güvenilirlik, vefakarlık veya sadakat” göz önünde bulundurularak kullanılırken نِفَاقٌ kelimesi ise, “din” göz önünde bulundurularak kullanılır. Bu temel anlamdan sonra iç içe girmiş, karışık şekilde kullanılır.
Bu itibarla خِيَانَةٌ kelimesi “ahdi: anlaşmayı, sözleşmeyi veya verilen sözü gizlice çiğneyerek veya bozarak hakka muhalefet etmek, aykırı hareket etmek” anlamına gelir. خِيَانَةٌ kelimesinin zıddı “eminlik, güvenilirlik, vefakarlık veya sadakat” anlamına gelen أَمَانَةٌ kelimesidir. “Filan kişiye hıyanet, vefasızlık veya sadakatsızlık ettim” anlamında خُنْتُ فُلاَناً şeklinde ve “Filan kişinin emanetine: güvenine hıyanet, sadakatsizlik ettim” خُنْتُ أمَانَةَ فُلاَنٍ şekillerinde kullanılır.
Şu ayetlerde bu anlamda gelmiştir: لاَ تَخُونُوا اللّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ Allah’a, Peygamber’e hıyanet etmeyiniz. Yoksa üstlendiğiniz emanetlere bile bile hıyanet etmiş olursunuz (8/27); ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً لِلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأةَ نُوحٍ وَاِمْرَأةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا Allah inkâr edenlere, Nuh’un hanımı ile Lut’un hanımını misal verdi. Onlar, kullarımızdan iki salih kişinin nikahında iken onlara hainlik ettiler (66/10)
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: وَلاَ تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىَ خَآئِنَةٍ مِنْهُمْ Pek azı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün (5/13). Yani “onlardan hain bir topluluk…”
- Şöyle denmiştir: Bu “…hain bir adam…” anlamındadır. Ayrıca رَجُلٌ خَائِنٌ şeklinde de kullanılmıştır. Dolayısıyla tıpkı رَاوِيَةٌ ve دَاهِيَةٌ kullanımlarında olduğu gibi رَجُلٌ خَائِنٌ ve رَجُلٌ خَائِنَةٌ şekillerinde kullanılır.
- Bir görüşe göre ise, ayette geçen خَائِنَةٍ kelimesi mesela قُمْ قَائِمًا sözünde olduğu gibi, cümlede mastar yerine konmuştur.
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: يَعْلَمُ خَائِنَةَ اْلأَعْيُنِ O, gözlerin hainliğini de bilir (40/19). Buradan zikredilen şekildedir. Şöyle buyurmuştur: وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللّهَ مِنْ قَبْلُ فَأمْكَنَ مِنْهُمْ Eğer bu esirler sana ihanet etmeyi düşünüyorlarsa bilsinler ki, daha önce Allah’a ihanet ettiler de bu yüzden O, seni onlara karşı üstün getirdi (8/71). Şu sözüne gelince: عَلِمَ اللهُ أنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ Allah sizin kendi kendinizi kandırdığınızı biliyordu (2/187).
اِخْتِيَانٌ kelimesi “hıyanet, vefasızlık veya sadakatsizlik etmeyi istemek” demektir. Yüce Allah’ın burada تَخُونُونَ أنْفُسَكُمْ dememiş olmasının nedeni, “onların henüz hıyanet, vefasızlık veya sadakatsizlik etmemiş olup bilakis hıyaneti, vefasızlık veya sadakatsizlik etmeyi isteme noktasında olmalarıdır.” Çünkü اِخْتِيَانٌ “hıyanette, vefasızlıkta veya sadakatsizlikte bulunmanın yolunu arama maksadıyla insanın şehvetinin harekete geçmesi” demektir. Yüce Allah’ın şu sözünde işaret edilen de budur: إِنَّ النَّفْسَ َلأمَّارَةٌ بِالسُّوءِ Şüphesiz nefis kötülüğü çokça emredicidir (12/53). (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَانَ (geniş zaman يَخُونُ mastar ismi خِيَانَةٌ ve خَائِنَةٌ ve خَوْنٌ):
خَانَهُ ve اِخْتَانَهُ : Ona verdiği inanç veya güvene sadık olmayan bir biçimde hareket etti ya da davrandı; ona karşı haksız veya yanlış bir biçimde hareket etti; ona karşı sadakatsiz, hain veya kalleşti.
خِيَانَةٌ : Hıyanet; sadakatsizlik; hainlik.
خَائِنٌ ve خَائِنَةٌ ve خَؤُونٌ ve خَوَّانٌ (son üçü pekiştirmeli sıfattır): Sadakatsiz, hain ve kalleş kimse.
خَائِنٌ : Hain, kalleş, vefasız, sadakatsiz kimse.
خَانَ الْعَهْدَ اَوْ فِى الْعَهْدِ : Sözleşmeyi bozdu. Antlaşmaya sadık değildi.
خَانَتْهُ رِجْلَاهُ : Kendisini yarı yolda bırakmış bacaklarıyla yürüyemiyordu.
خَانَهُ الدَّهْرُ : Zaman onu aldatmıştı.
خَائِنَةَ الْاَعْيُنِ : Bakmaya izin verilmeyen bir şeye atılan gizli bir bakış; şüphe uyandıracak bir bakışla bakmak; birinin aklındaki bir şeyi anlatmak için gözüyle bir işaret yapması; belirsiz bir ifade takınmak suretiyle gözün kısılması.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
خَانَ | fiil-I | 5 | Hainlik etti | 66/10 |
|
اِخْتَانَ | fiil-VIII | 2 | Çok haince davrandı | 4/107 |
|
خَائِنٌ | isim | 5 | Hain | 12/52 | Müennes: خَائِنَةٌ |
خَوَّانٌ | isim | 2 | Çok hain | 22/38 |
|
خِيَانَةٌ | isim | 2 | Hainlik | 8/58 |
|
| Toplam | 16 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- خَانَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâin | خَائِن | Emanete hıyanet eden. İyiliğe karşı kötülük eden. |
Hıyânet | خِيَانَة | Hainlik etme. |
Tahvîn | تَخْوِين | Birisine hain deme. Hıyanet nisbet etme. |
İhânet | إِخَانَة | Hıyanet, hainlik. |
İhtiyân | اِخْتِيَان | Sözde durmama, emanete hiyanet etme. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَانَ : Fiil-I.
8:27 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. |
8:27 | وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin. |
8:71 | وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi.. |
12:52 | ذَٰلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | (Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi bilmesi içindi” dedi. |
66:10 | كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا |
Diyanet Meali: | Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler. |
اِخْتَانَ : Fiil-VIII.
2:187 | عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. |
4:107 | وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine hainlik edenleri savunma. |
خَائِنِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: خَائِنٌ
4:105 | وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا |
Diyanet Meali: | Sakın hainlerin savunucusu olma. |
8:58 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, hainleri sevmez. |
12:52 | وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Yûsuf, “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi) ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını (bilmesi içindi” dedi). |
خَائِنَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes. Müzekkeri: خَائِنٌ
5:13 | وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىٰ خَائِنَةٍ مِنْهُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. |
40:19 | يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ |
Diyanet Meali: | Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.* |
خَوَّانٌ : İsim.
4:107 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا |
Diyanet Meali: | Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez. |
22:38 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ |
Diyanet Meali: | Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. |
خِيَانَةٌ : İsim.
8:58 | وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ |
Diyanet Meali: | (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. |
8:71 | وَإِنْ يُرِيدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi.. |