KÖK HARFLER: و ب ل
ANLAM:
وَبَلَ : Birini durmadan dövmek. (Yağmur) sel olup yağmak.
AÇIKLAMA:
Vâbil, iri taneli sağanak yağmur demektir. İri taneli olunca, her bir yağmur tanesi başka çeşit yağmurlara göre daha ağır olur. Ağırlık manası düşünülerek, zararından korkulan şeye vebâl adı verilmiştir. (Müfredât)
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet |
وَابِلٌ | isim | 3 | Bol ve büyük taneli yağmur, sağnak yağmur | 2/264 |
وَبِيلٌ | isim | 1 | Çok ağır, sert, çok sıkı | 73/16 |
وَبَالٌ | isim | 4 | Kötü netice, ağır ceza, vebal | 65/9 |
| Toplam | 8 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- وَبِيلٌ (a)
- وَبِيلٌ (b)
- وَبَلَةٌ
- وَبْلٌ / وَابِلٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Vebl | وَبْل | Ağır ve vahim olmak. |
Vebâl | وَبَال | Günah. Zarar. Ziyan. Şiddet. Ağırlık. Azab. |
Vâbil | وَابِل | İri damlalı yağmur. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
وَابِلٌ : İsim.
2:264 | فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا |
Diyanet Meali: | Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. |
2:265 | كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ |
Diyanet Meali: | Yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. |
2:265 | فَإِنْ لَمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
وَبِيلٌ : İsim. Sıfat.
73:16 | فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik. * |
وَبَالٌ : İsim.
5:95 | أَوْ عَدْلُ ذَٰلِكَ صِيَامًا لِيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. |
59:15 | ذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar (Bedir’de) yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap vardır. |
64:5 | أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ فَذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ |
Diyanet Meali: | Daha önce inkâr edip de inkârlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? |
65:9 | فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا |
Diyanet Meali: | Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu. * |