س م ع

KÖK HARFLER: س م ع

ANLAM: 

سَمِعَ : Bir kişi veya şeyi duymak, işitmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

سَمِعَ (geniş zaman يَسْمَعُ mastar isim سَمْعٌ ve سَمَاعٌ ve سَمَاعَةٌ ve مَسْمَعٌ):

سَمِعَهُ : O kişi veya şeyi duydu, işitti.

سَمِعَ الشَّىْءَ : O şeyi duydu ya da dinledi.

سَمِعْتُ لَهُ صَوْتًا : Bir ses çıkardığını duydum.

سَمِعَهُ مِنْهُ : Onu ondan duydu.

سَمِعَهُ عَنْهُ : Onu onun aktardığı biçimde duydu.

سَمِعَ بِهِ : Onu duydu (yani سَمِعَ التَّكَلُّمَ بِهِ ).

سَمِعَ  fiili لِ veya اِلَى ile kullanıldığında, kasıtlı olan bir işitmeyi ifade eder.

سَمِعْتُ لَهُ اَوْ اِلَيْهِ : Ona kulak verdim, onu işittim ya da dinledim.

سَمِعَ “anladı”, manasına da gelmektedir. “Onu biliyordu”, manasına da gelmektedir.

لَمْ تَسْمَعْ مَا قُلْتُ لَكَ : Sana söylediğim şeyi anlamadın. 

سَمِعَ اللّٰهُ قَوْلَكَ : Allah (c.c.) söylediğini biliyordu.

سَمِعَهُ “Onu kabul etti, ona karşılık verdi”, manasına da gelmektedir.

سَمِعَ اللّٰهُ لِمَنْ حَمِدَهُ : Allah, (c.c.) ona şükredenin şükrünü kabul etmiştir.

اَبْصِرْ بِهِ وَ اَسْمِعْ şu anlama gelmektedir: مَا اَبْصَرَهُ وَ مَا اَسْمَعَهُ : Ne güzel görendir O, ne güzel işitendir, yani Allah her şeyi görür ve duyar ve hiçbir şey O’ndan saklı kalamaz (18:26).

اِسَّمَّعَ اِلَيْهِ : Ona kulak verdi, onu işitti ya da dinledi. Şu sözcüklerle eş değerdir: سَمِعَ لَهُ ve اِسْمَعَ لَه ve اِسْتَمَعَ ve ve kasten olan şeyi ifade etmektedir.

اِسْتَمَعَ وَ اسْتَمَعَ اِلَيْهِ وَ اسْتَمَعَ لَهُ : Onu dinledi ya da ona kulak verdi.

اَسْمَعَهُ (mastar isim اِسْمَاعٌ ) : Onun duymasını sağladı ve onun anlamasını sağladı; ona bir şey anlattı; onu yerdi ya da ona sövdü.

سَمْعٌ : Duyma duyusu; duyma yetisi; kulak, manasına da gelmektedir; kulak deliği. Sözcük hem tekil hem çoğul olarak kullanılmaktadır.

سَمْعًا وَ طَاعَةً : Dinler ve itaat ederim.

سَمْعَكَ اِلَىَّ : Bana kulak ver, yani beni dinle.

سَمْعٌ duyma eylemi veya birinin duyduğu şeyi de ifade etmektedir.

اُمُّ السَّمْعِ : Kafa.

ضَرَبَ عَلَى اُمِّ السَّمْعِ : Kafasının üzerine vurdu.

سَمِيعٌ (şu sözcüğün pekiştirmeli halidir: سَامِعٌ ve ismi faildir): Allah’ın (c.c.) sıfatlarından biridir ve her şeyi algılayan veya her şeyi duyan, manasına gelmektedir. 

مُسْمِعٌ : Başkalarının duymasını sağlayan kişi.

سَمِيعٌ bir kimse için kullanıldığında, duyması sağlanan veya anlatılan, manasına da gelmektedir.

سَمَّاعٌ : Çok veya sürekli duyan, işiten, ya da dinleyen kişi. Hızlı duyan; bir casus, bilgi arayan ve onu belirten, manasına da gelmektedir; itaatkar ( سَمَّاعُونَ çoğul hali).

مُسْتَمِعٌ : Dinleyen kişi.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
سَمِعَfiil-I78İşittirdi.
أَسْمِعْ بِهِ : O ne güzel işitir!
3/181
13 fiilin 2 tanesi câmid: Tam câmid mâzi fiil, taaccüp fiili, أَفْعِلْ بِهِ kalıbı 
أَسْمَعَfiil-IV13İşittirdi8/23
اَسَّمَّعَfiil-V1Kulak verdi37/8Aslı: تَسَمَّعَ
اِسْتَمَعَfiil-VIII16Kulak verdi, dinledi72/1
سَمَّاعٌisim4İyi işiten 5/41
سَمْعٌisim22İşitme duyusu, kulak10/31
سَمِيعٌisim47İyi işiten, Esmau-l Husna’dan biri3/35
مُسْمِعٌisim1Başkalarının duymasını sağlayan, işittiren35/22
مُسْمَعٌisim1İşittirilen kişi4/46
مُسْتَمِعٌisim2Dinleyen kişi26/15

Toplam185


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • سَمَّعَ
  • سُمْعَةٌ (a)
    • ثَنَاءٌ > bak: ث ن ي
    • إِطْرَاءٌ > bak: ط ر و
    • تَمْجِيدٌ > bak: م ج د
    • مَدْحٌ
    • تَقْرِيظٌ
  • سُمْعَةٌ (b)
  • مَسْمَعٌ
    • آذَانٌ > bak: أ ذ ن
    • سَمْعٌ > bu kök

Zıt Manada Kelimeler

  • سَمَّعَ
  • سُمْعَةٌ (a)
    • ذَمٌّ > bak: ذ م م
    • تَعْيِيرٌ > bak: ع ي ر
    • إِهَانَةٌ > bak: ه و ن
    • هِجَاءٌ
    • ثَلْبٌ
    • تَحْقِيرٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Sem’ سَمْع İşitmek. Çoğul: Esmâ’
Semî’ سَمِيع İşiten, duyan.
Sâmi’ سَامِع 1: Hz. Nuh’un oğlu Sam’dan türediklerine inanılan beyaz ırkın Arapça, Asurca, İbranice ve Habeşçe konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol. 2: Yüksek, yüce. 3: İşiten, duyan, dinleyen, dinleyici. 
Semâ’ سَمَاع 1: İşitmek, kulakla dinlemek. 2: Mevlevilikte musiki eşliğinde icra edilen dönme hareketi. Semâ’ töreni
Semâî سَمَاعِى İşitmekle öğrenilen
Tesmî’ تَسْمِيع İşittirme, duyurma.
İsmâ’ إِسْمَاع İşittirmek, sesini duyurmak, bir sözü istenilen yere ulaştırmak.
Müsmi’ مُسْمِع İşittiren, sesi duyuran.
İstimâ’ اِسْتِمَاع Dinlemek. Kulak vermek. 
Müstemi’ مُسْتَمِع İstima eden, dinleyici, işiten.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

سَمِعَ : Fiil-I. 

2:75أَفَتَطْمَعُونَ أَنْ يُؤْمِنُوا لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ
Diyanet Meali:Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu (bile bile) tahrif ederlerdi.
2:93خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا
Diyanet Meali:“Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik”  demişlerdi.
2:93قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ
Diyanet Meali:Onlar, “Dinledik, karşı geldik”  demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti.
2:104يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا
Diyanet Meali:Ey iman edenler! “Râ’inâ (bizi gözet)” demeyin, “unzurnâ (bize bak)” deyin ve dinleyin.
2:171وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُوا كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لَا يَسْمَعُ إِلَّا دُعَاءً وَنِدَاءً
Diyanet Meali:İnkâr edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir.
2:181فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ
Diyanet Meali:Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır.
2:285وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali:Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
3:181لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ
Diyanet Meali:Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu.
3:186وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا
Diyanet Meali:Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz.
3:193رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا
Diyanet Meali:“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik.”
4:46وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ
Diyanet Meali:“İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” derler.
4:46وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ
Diyanet Meali:“İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” derler.
4:46وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ
Diyanet Meali:Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu.
4:46وَلَوْ أَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ
Diyanet Meali:Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu.
4:140أَنْ إِذَا سَمِعْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ يُكْفَرُ بِهَا وَيُسْتَهْزَأُ بِهَا فَلَا تَقْعُدُوا مَعَهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ
Diyanet Meali:“Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın…”
5:7وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُمْ بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا
Diyanet Meali:Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. 
5:83وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَىٰ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:Peygamber’e indirileni (Kur’an’ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün.
5:108وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah, fasık toplumu doğruya iletmez.
6:36إِنَّمَا يَسْتَجِيبُ الَّذِينَ يَسْمَعُونَ وَالْمَوْتَىٰ يَبْعَثُهُمُ اللّٰهُ
Diyanet Meali:(Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) Allah diriltir.
7:100وَنَطْبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler.
7:179وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا
Diyanet Meali:(Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan), gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen (birçoklarını cehennem için var ettik).
7:195أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا
Diyanet Meali:Veya görecek gözleri mi var, ya da işitecek kulakları mı var?
7:198وَإِنْ تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَسْمَعُوا
Diyanet Meali:Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler.
8:20أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنْتُمْ تَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin.
8:21وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:İşitmedikleri hâlde, “işittik” diyenler gibi de olmayın. *
8:21وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:İşitmedikleri hâlde, “işittik” diyenler gibi de olmayın. *
8:31قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَا إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:“Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.”
9:6وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّىٰ يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ
Diyanet Meali:Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı.
10:67إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
12:31فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً
Diyanet Meali:Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı.
16:65إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır.
19:42إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ
Diyanet Meali:Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım! İşitmeyen, görmeyen (ve sana bir faydası olmayan) şeylere niçin tapıyorsun?”
19:62لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
Diyanet Meali:Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) “selâm!” (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır. *
19:98هَلْ تُحِسُّ مِنْهُمْ مِنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا
Diyanet Meali:Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?
20:46قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
Diyanet Meali:Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.” *
20:108وَخَشَعَتِ الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا
Diyanet Meali:Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin.
21:45وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنْذَرُونَ
Diyanet Meali:Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler.
21:60قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ
Diyanet Meali:(İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler. *
21:100لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler. *
21:102لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ
Diyanet Meali:Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. *
22:46فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا
Diyanet Meali:(Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki), düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun?
23:24وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَنْزَلَ مَلَائِكَةً مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:“Eğer Allah dileseydi,  bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.”
24:12لَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِأَنْفُسِهِمْ خَيْرًا
Diyanet Meali:Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan beslelerdi ya!
24:16وَلَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَٰذَا
Diyanet Meali:Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz…” deseydiniz ya!
24:51أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Diyanet Meali:Mü’minlerin söyleyeceği söz ancak), “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
25:12إِذَا رَأَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا
Diyanet Meali:Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. *
25:44أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun?
26:72قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, dedi ki: “Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?”  *
28:36قَالُوا مَا هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُفْتَرًى وَمَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي آبَائِنَا الْأَوَّلِينَ
Diyanet Meali:“Bu, ancak uydurulmuş bir sihirdir. Biz geçmiş atalarımızın zamanında böyle bir şeyin varlığını duymadık” dediler.
28:55وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ
Diyanet Meali:Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler…
28:71مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ أَفَلَا تَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:(De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı), Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?”
30:23إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır.
31:7وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّىٰ مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا
Diyanet Meali:Ona âyetlerimiz okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, büyüklenerek arkasını döner.
32:12رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
Diyanet Meali:“Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız.”
32:26إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ أَفَلَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ duymayacaklar mı?
35:14إِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ
Diyanet Meali:Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler.
35:14إِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ
Diyanet Meali:Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler.
36:25إِنِّي آمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ
Diyanet Meali:“Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!” *
38:7مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي الْمِلَّةِ الْآخِرَةِ إِنْ هَٰذَا إِلَّا اخْتِلَاقٌ
Diyanet Meali:“Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır.” *
41:4بَشِيرًا وَنَذِيرًا فَأَعْرَضَ أَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Diyanet Meali:Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar işitmezler. *
41:26وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin. (Baskın çıkmak için) o okunurken yaygara koparın.”
43:80أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ
Diyanet Meali:Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar?
45:8يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا
Diyanet Meali:Kendisine Allah’ın âyetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir.
45:8يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَنْ لَمْ يَسْمَعْهَا
Diyanet Meali:Kendisine Allah’ın âyetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir.
46:30قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen bir kitap dinledik.”
50:42يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
Diyanet Meali:O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış günüdür. *
56:25لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
Diyanet Meali:Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. *
58:1قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir.
58:1وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Diyanet Meali:Ve Allah’a şikâyette bulunan (kadının sözünü işitmiştir). Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
63:4وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ
Diyanet Meali:Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler.
64:16فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا
Diyanet Meali:O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, (kendi iyiliğiniz için) harcayın.
67:7إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ
Diyanet Meali:Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. *
67:10وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Diyanet Meali:Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” *
68:51وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ
Diyanet Meali:Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler.
72:1إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا
Diyanet Meali:“Şüphesiz biz hayranlık verici bir Kur’an dinledik.”
72:13وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَىٰ آمَنَّا بِهِ
Diyanet Meali:“Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık.”
78:35لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
Diyanet Meali:Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. *
88:11لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً
Diyanet Meali:Orada hiçbir boş söz işitmezler. *

أَسْمَعَ : Fiil-IV (13 fiilin 2 tanesi câmid: Tam câmid mâzi fiil, taaccüp fiili, أَفْعِلْ بِهِ kalıbı).  

8:23وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَأَسْمَعَهُمْ
Diyanet Meali:Allah, onlarda bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi.
8:23وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ
Diyanet Meali:Onlara işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi.
10:42أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُوا لَا يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Fakat sağırlara, hele akılları da ermiyorsa, sen mi işittireceksin?
18:26لَهُ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَبْصِرْ بِهِ وَأَسْمِعْ
Diyanet Meali:“Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir!”
19:38أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا
Diyanet Meali:Bize gelecekleri gün (gerçekleri) ne iyi işitip ne iyi görecekler!
27:80إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَىٰ
Diyanet Meali:Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın.
27:80وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
Diyanet Meali:Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
27:81إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ
Diyanet Meali:Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin.
30:52فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَىٰ
Diyanet Meali:Şüphesiz, sen ölülere işittiremezsin.
30:52وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
Diyanet Meali:Dönüp gittikleri zaman çağrıyı sağırlara da işittiremezsin.
30:53إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ
Diyanet Meali:Sen, çağrını ancak âyetlerimize inanıp müslüman olan kimselere işittirebilirsin.
35:22إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَاءُ وَمَا أَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ
Diyanet Meali:Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin.
43:40أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin? *

اَسَّمَّعَ : Fiil-V. Aslı: تَسَمَّعَ

37:8لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ
Diyanet Meali:Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. (Kovulmaları için) her taraftan taşa tutulurlar. *

اِسْتَمَعَ : Fiil-VIII.

6:25وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ
Diyanet Meali:İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz).
7:204وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنْصِتُوا
Diyanet Meali:Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun.
10:42وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُوا لَا يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Onlardan sana kulak verenler de vardır. Fakat sağırlara, hele akılları da ermiyorsa, sen mi işittireceksin? *
17:47نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَسْتَمِعُونَ بِهِ
Diyanet Meali:Onlar (seni dinlerlerken) hangi maksatla dinlediklerini çok iyi biliyoruz.
17:47إِذْ يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ وَإِذْ هُمْ نَجْوَىٰ
Diyanet Meali:Onlar seni dinlerlerken (hangi maksatla dinlediklerini), kendi aralarında konuşurlarken de … (çok iyi biliyoruz).
20:13وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ
Diyanet Meali:“Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.” *
21:2مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ
Diyanet Meali:Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak dinlemesinler.
22:73يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ
Diyanet Meali:Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin.
26:25قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
Diyanet Meali:Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi. *
39:18الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ
Diyanet Meali:Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya…
46:29وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ
Diyanet Meali:Hani Kur’an’ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik.
47:16وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ حَتَّىٰ إِذَا خَرَجُوا مِنْ عِنْدِكَ قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفًا
Diyanet Meali:Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, “Az önce ne söyledi?” derler.
50:41وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَرِيبٍ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün, (o sese) kulak ver. *
52:38أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin! *
72:1قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip (şöyle dedikleri) vahyedildi…
72:9فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا
Diyanet Meali:“Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”

سَمَّاعُونَ : İsim. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: سَمَّاعٌ

5:41وَمِنَ الَّذِينَ هَادُوا سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ
Diyanet Meali:Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler.
5:41سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ
Diyanet Meali:Sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler.
5:42سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ
Diyanet Meali:Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir.
9:47وَلَأَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفِيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ
Diyanet Meali:Ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek kişiler de vardı.

سَمْعٌ : İsim.

2:7خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ
Diyanet Meali:Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır.
2:20وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ
Diyanet Meali:Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi.
6:46قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ اللَّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِهِ
Diyanet Meali:De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır,  kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimmiş?”
10:31قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ أَمَّنْ يَمْلِكُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ
Diyanet Meali:De ki: “Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hâkimdir?”
11:20مَا كَانُوا يَسْتَطِيعُونَ السَّمْعَ وَمَا كَانُوا يُبْصِرُونَ
Diyanet Meali:Çünkü onlar (gerçekleri) işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı.
15:18إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir. *
16:78وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Diyanet Meali:Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
16:108أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ
Diyanet Meali:İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir.
17:36إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولَٰئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئُولًا
Diyanet Meali:Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
18:101وَكَانُوا لَا يَسْتَطِيعُونَ سَمْعًا
Diyanet Meali:(O gün cehennemi; gözleri Zikr’ime karşı perdeli olan) ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan (kâfirlerin karşısına bütün dehşetiyle dikeriz)!
23:78وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ
Diyanet Meali:Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. 
26:212إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
Diyanet Meali:Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. *
26:223يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
Diyanet Meali:Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. *
32:9ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ
Diyanet Meali:Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz! *
41:20حَتَّىٰ إِذَا مَا جَاءُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ
Diyanet Meali:Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, (yapmış oldukları işler hakkında), kendileri aleyhine şahitlik ederler.
41:22وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ
Diyanet Meali:“Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin (ve derilerinizin), aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz.
45:23أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ
Diyanet Meali:Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, (gözüne de perde çektiği) kimseyi gördün mü?
46:26وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَةً فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ
Diyanet Meali:Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, (gözleri ve kalpleri) kendilerine bir yarar sağlamadı.
46:26فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَا أَبْصَارُهُمْ وَلَا أَفْئِدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ
Diyanet Meali:Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı.
50:37إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. *
67:23قُلْ هُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ
Diyanet Meali:De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir.”
72:9وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ
Diyanet Meali:“Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk.”

سَمِيعٌ : İsim.

2:127رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.”
2:137فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللَّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
2:181فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:(Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse), günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
2:224أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek (yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın). Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
2:227وَإِنْ عَزَمُوا الطَّلَاقَ فَإِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
2:244وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. *
2:256فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ لَا انْفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:(O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa), kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
3:34ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:(Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini) birbirinden gelmiş birer nesil olarak (seçip âlemlere üstün kıldı). Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
3:35فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:“Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin.”
3:38قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ
Diyanet Meali:“Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.”
3:121وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
4:58إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا
Diyanet Meali:Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
4:134فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Diyanet Meali:(Kim dünya sevabı, nimeti istiyorsa bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
4:148لَا يُحِبُّ اللَّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلَّا مَنْ ظُلِمَ وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا عَلِيمًا
Diyanet Meali:Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
5:76قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَاللَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” *
6:13وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
6:115لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
7:200وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
8:17وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı.  Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
8:42لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيَىٰ مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللَّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:(Fakat Allah, olacak bir işi, mü’minlerin zaferini gerçekleştirmek için böyle yaptı ki), ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
8:53ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَىٰ قَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
8:61وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
10:65وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah’ındır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
11:24مَثَلُ الْفَرِيقَيْنِ كَالْأَعْمَىٰ وَالْأَصَمِّ وَالْبَصِيرِ وَالسَّمِيعِ
Diyanet Meali:Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir.
12:34فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
14:39الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاءِ
Diyanet Meali:“Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” *
17:1لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
Diyanet Meali:Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye… Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
21:4قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Peygamber, onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” *
24:21وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
26:220إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
29:5مَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
29:60اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
34:50وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ
Diyanet Meali:“Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır.”
40:20وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍ إِنَّ اللَّهَ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
Diyanet Meali:Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
40:56فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
Diyanet Meali:Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
41:36وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.*
42:11لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ
Diyanet Meali:O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
44:6رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Diyanet Meali:Rabbinden bir rahmet olarak… O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. *
76:2إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Diyanet Meali:Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. *
9:98عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
9:103إِنَّ صَلَاتَكَ سَكَنٌ لَهُمْ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
22:61وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Diyanet Meali:(Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar), gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.
22:75اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Diyanet Meali:Allah, meleklerden de resûller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. *
24:60وَأَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
31:28مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Diyanet Meali:(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. *
49:1وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
58:1وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
Diyanet Meali:Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

مُسْمِعٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). 

35:22إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَنْ يَشَاءُ وَمَا أَنْتَ بِمُسْمِعٍ مَنْ فِي الْقُبُورِ
Diyanet Meali:Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin.

مُسْمَعٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). 

4:46وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ
Diyanet Meali:“İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” derler.

مُسْتَمِعٌ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). 

26:15قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ
Diyanet Meali:Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.” *
52:38فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ
Diyanet Meali:(Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla ilâhî vahyi dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!