ح ز ب

KÖK HARFLER:  ح ز ب

ANLAM: 

حَزَبَ : (Bir şey, bir olay) başına gelmek, onu sıkıntıya sokmak, aniden veya beklenmedik bir biçimde onu alt etmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَزَبَ (geniş zamanlı يَحْزُبُ):

حَزَبَهُ : O şey (olay) başına geldi; onu sıkıntıya soktu; aniden veya beklenmedik bir biçimde onu alt etti.

حَازَبَهُ : Onun grubunun bir üyesiydi ya da oldu; ona yardım etti ya da destekte bulundu.

تَحَزَّبُوا : Gruplara bölündüler ya da ayrıldılar; bir araya geldiler.

حِزْبٌ : Temel anlamında, başlarına gelen bir olaydan ötürü bir araya toplanan bir grup adamı ifade etmektedir; bir grup, bir kısım, bir takım adam; bir adamın birlikleri veya bir araya gelmiş güçleri; onun tarafı; çarpışmaya hazır taraftarlar veya bir güruh; bir araya gelsinler ya da gelmesinler fikir ve eylemler yönünden anlaşan bir grup. Fırka. Birlik. Parti. Taraftar.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
حِزْبٌ isim 20 Aynı hedefe yönelmiş taife, birlik, taraftar 43/65 Çoğulu: اَحْزَابٌ

Toplam 20


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA

SÜLLE, ZÜMRE, CEMAAT, HİZB ve FEVC kelimeleri arasındaki farklar

( ث ل ل – ج م ع – ح ز ب – ز م ر – ف و ج ) 

Sülle, hep birlikte aynı işi yapan cemaattir. 

Zümre, anlaşılmayan bir ses çıkaran cemaattir. Bu topluluğun ayrılığa düşmüş bir topluluk olduğu söylenebilir. 

Hizb, biri ile aynı işi yapan, biri ile yardımlaşan cemaattir. Yani bir kimse vardır, topluluk ona yardım etmektedir ve işler onlar sayesinde kuvvetlenmektedir. 

Cemaat, bu söylenilen toplulukların tamamı için kullanılır. 

Fevc ise pek çok cemaattir. (Farklar Sözlüğü 411) Bknz: ( ث ل لج م عز م رف و ج )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hizb حِزْب Cemaat. Çoğul: Ahzâb
Tahzîb تَحْزِيب Takım haline getirmek. Hizibleştirmek. Gruplaştırmak.
Tahazzüb تٓحَزُّب Toplanma, birikme. Küçük topluluk meydana getirme.

Hizip kelimesi, “parti, zümre, bir dava için toplanan insanlar” anlamındadır. Modern Arapçada “siyasi parti” anlamında kullanılan sözcük, güncel Türkçede “parti içi bölüntü” anlamını üstlenmiştir. (Nişanyan Sözlük)

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حِزْبٌ : İsim. Çoğulu: اَحْزَابٌ

5:56 وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ
Diyanet Meali: Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir. *
11:17 وَمَنْ يَكْفُرْ بِهِ مِنَ الْأَحْزَابِ فَالنَّارُ مَوْعِدُهُ
Diyanet Meali: Gruplardan her kim onu inkâr ederse, ateş onun varacağı yerdir. 
13:36 وَمِنَ الْأَحْزَابِ مَنْ يُنْكِرُ بَعْضَهُ
Diyanet Meali: Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. 
18:12 ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوا أَمَدًا
Diyanet Meali: Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim. *
19:37 فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ
Diyanet Meali:  (Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler.  
23:53 فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Diyanet Meali: (İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir. *
30:32 كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Diyanet Meali: (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.
33:20 يَحْسَبُونَ الْأَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا
Diyanet Meali: Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. 
33:20 وَإِنْ يَأْتِ الْأَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ أَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْأَعْرَابِ
Diyanet Meali: Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar …
33:22 وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَٰذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ
Diyanet Meali: Mü’minler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir.” dediler. 
35:6 إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Diyanet Meali: O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.
38:11 جُنْدٌ مَا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِنَ الْأَحْزَابِ
Diyanet Meali: Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur. *
38:13 وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ أُولَٰئِكَ الْأَحْزَابُ
Diyanet Meali: Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı (da Peygamberleri yalanlamışlardı). İşte onlar da (böyle) gruplardı. *
40:5 كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْ
Diyanet Meali: Onlardan önce Nûh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. 
40:30 وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ
Diyanet Meali: İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, … toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum.”  *
43:65 فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ
Diyanet Meali:  Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline! *
58:19 اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُولَٰئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ
Diyanet Meali: Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır.
58:19 أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Diyanet Meali: İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
58:22 رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ
Diyanet Meali: Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır.
58:22 أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Diyanet Meali: İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.