KÖK HARFLER: ح ن ن
ANLAM:
حَنَّ : Yoğun bir hüzün veya neşe hissetmek. Bir şeyin hasretini, özlemini çekmek. Bir şeye yakınlık duymak, meyli olmak, sempatisi olmak. Şefkat göstermek, merhamet etmek, acımak.
AÇIKLAMA:
حَنِينٌ : Şefkati, merhameti veya acımayı içeren bir duygu ya da bununla birlikte, şiddetli bir arzu veya özlem duyma. Mesela “kadın ve dişi deve yavrusuna karşı şiddetli bir arzu veya özlem duyduğu” anlamında حَنَّتِ اْلمَرْأةُ وَالنَّاقَةُ لِوَلَدِهَا denir. Ayrıca bazen bununla birlikte, arzu veya özlem duyandan bir ses sadır olur. Bundan dolayı “bir özleme veya arzulamaya ve şefkate, merhamete veya acımaya delalet eden ya da onun suretini almış olan ses حَنِينٌ kelimesi ile ifade edilir. Şu kullanımlar buraya dayanır:
حَنِينُ الْجِذْعِ : Hurma kütüğünün inlemesi.
رِيحٌ حَنُونٌ : Estiğinde develerin حَنِينٌ’i gibi bir ses çıkaran rüzgar.
قَوْسٌ حَنَّانَةٌ : Kirişi çekilip bırakıldığında ses çıkaran yay.
“Falan kimsenin ne bir dişi devesi ne de bir semiz koyunu var” anlamında مَا لَهُ حَانَّةٌ وَلاَ آنَّةٌ denmiştir. Her ikisi de sesleri göz önünde bulundurularak böyle vasıflandırılmıştır.
حَنِينٌ kelimesinin “şefkat” anlamını içermesinden ve şefkatin de “merhametten, acımadan” ayrı olmamasından dolayı mesela şu ayette “merhamet, acıma” anlamında kullanılmıştır: وَحَنَاناً مِنْ لَدُنَّا Hem de katımızdan bir merhamet… (19/13).
Buradan hareketle Yüce Allah’a اَلْحَنَّانُ الْمَنَّانُ denmiştir.
حَنَانَيْكَ : Şefkatten sonra şefkat, merhametten sonra merhamet eyle, tekrar tekrar şefkat, merhamet eyle. Bunun ikil kullanımı لَبَّيْكَ ve سَعْدَيْكَ kelimelerinin ikil kullanımına benzer.
وَيَوْمَ حُنَيْنٍ Huneyn Günü de… (9/25). Burada حُنَيْنٍ kelimesi “Huneyn”
diye iyi bilinen mekana nispet edilerek kullanılmıştır. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَنَّ (geniş zaman يَحِنُّ mastar ismi حَنِينٌ): Yoğun bir hüzün veya neşe hissediyordu ya da o hale geldi.
حَنَّ اِلَيْهِ : O kişi ya da şey burnunda tütüyordu ya da özlem duyuyordu.
حَنَّ قَلْبِى اِلَيْهِ : Kalbim onu arzuluyordu.
حَنَّ عَلَيْهِ اَوْ تَحَنَّنَ : Ona karşı merhametli veya şefkatliydi ya da tercihen ona meylediyordu.
حَنَانٌ : Merhamet, şefkat, inayet, kalbin duyarlılığı.
حَنَانًا مِنْ لَدُنَّا : Katımızdan bir kalb duyarlılığı (rahmet) (19:13). Araplar şöyle der حَنَانَكَ يَارَبِّ : Merhametine duacıyım, ey Rabbim.
حَنَانٌ aynı zamanda şunlarla eş anlamlıdır: رِزْقٌ (geçim yolu) ve بَرَكَةٌ (iyilik, lütuf, refah); hürmet veya saygı uyandıran bir özellik.
مَاتَرَى لَهُ حَنَانًا : Hürmet veya saygı uyandıracak hiçbir özelliği olmadığını görüyorsunuz.
حَنِينٌ : Özlem, yoğun arzu.
حُنَيْنٌ : Hicret’ten Sonra 8. senede, Yüce Peygamber (s.a.v) ve Arabistan’dan belirli putperest kabililer arasında gerçekleşen muharebe yeri. Yer, Mekke’den 15 mil uzaklıkta, güneydoğusuna doğru uzanmaktadır (9:25).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَنَانٌ | isim | 1 | Rahmet, lütuf, bereket, rızık. | 19/13 |
| Toplam | 1 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hanân | حَنَان | Merhamet, yürek yufkalığı, acıma. |
Hannân | حَنَّان | Rahmetlerin en latif cilvesini gösteren, Rahman ve Rahim olan ve çok merhametli olan Allah (c.c.). |
Tahannün | تَحَنُّن | Çok istekle sızlanma. Şefkat etme. |
Mütehannin | مُتَحَنِّن | Özleyen, göreceği gelen. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَنَانٌ : İsim.
19:13 | وَحَنَانًا مِنْ لَدُنَّا وَزَكَاةً وَكَانَ تَقِيًّا |
Diyanet Meali: | Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan bir kimse idi. * |