KÖK HARFLER: ح ل ف
ANLAM:
حَلَفَ : Yemin etmek.
AÇIKLAMA:
حِلْفٌ : İnsanlar arasındaki ahit, sözleşme, anlaşma ya da ittifak.
مُحَالَفَةٌ : Muâhede, karşılıklı sözleşme, anlaşma ya da ittifak içine girme. Sonradan, “bir muahede vs ile ondan mülâzemet, sıkı sıkıya bağlı olma, bir şeye sıkıca yapışma ya da ondan hiç ayrılmama” ile ilgili kullanılmıştır.
فُلَانٌ حَلِفُ كَرَمٍ ve فُلَانٌ حَلِيفُ كَرَمٍ : Falan kimse kereme sıkı sıkıya bağlıdır, ondan hiç ayrılmaz.
أَحْلاَفٌ kelimesi حَلِيفٌ kelimesinin çoğuludur.
حَلِفٌ kelimesi ise, temelde “ahdin, sözleşmenin vs gerçekleşmesi için tarafların birbirlerinden aldıkları yemin” anlamına gelir. Sonradan “her yemin” bununla ifade edilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَلاَ تُطِعْ كُلَّ حَلاََّفٍ مهِينٍ Çokça yemin eden, görüş ve analizde yüzeysel bakan kimseye uyma (68/10). Buradaki حَلاََّفٌ kelimesi “çok yemin eden” anlamındadır. Yine şöyle buyurmuştur: يَحْلِفُونَ بِاللهِ مَا قَالُوا Onlar söylemediler diye Allah adına yemin ederler (9/74); وَيَحْلِفُونَ بِاللهِ إِنَّهُمْ لَمِنْكُمْ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ Onlar sizden olmadıkları hâlde, sizden olduklarına Allah adına yemin ederler, (9/56); يَحْلِفُونَ بِاللّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ Sizi razı etmek için Allah’a yemin ederler (9/62).
شَيْءٌ مُحْلِفٌ : İnsanı yemin etmeye sevk eden, zorlayan veya insanın yemin etmesine neden olan herhangi bir şey.
كُمَيْتٌ مُحْلِفٌ : Doru mu yoksa kızıl mı olduğu ile ilgili şüpheye düşülüp, bir tarafın onun doru olduğuna, bir tarafında kızıl olduğuna yemin ettiği at.
مُحَالَفَةٌ : İki tarafın karşılıklı olarak birbirine yemin etmesi. Sonradan salt “mülâzemet, sıkı sıkıya bağlı olma, bir şeye sıkıca yapışma ya da ondan hiç ayrılmama” anlamına tahsis edilip “Filan kişinin dostu, ahbabı ya da müttefiki” anlamında حَلِفُ فُلَانٍ ve حَلِيفُ فُلَانٍ denmiştir. Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: لاَ حِلْفَ فِي اْلإِسْلاَمِ “İslam’da hılf yoktur.”
فُلَانٌ حَلِيفُ اللِّسَانِ : Filan kişi keskin dillidir. Burada sanki o kişinin söylediği sözle bir muahede içine girerek ona sıkı sıkıya bağlı kaldığı veya sıkıca yapıştığı, bundan dolayı da onu söylerken hiç yavaşlayıp hız kesmediği anlatılmak istenir.
حَلِيفُ اْلفَصَاحَةِ : Fasihiğe sıkı sıkıya bağlı, ondan hiç ayrılmayan. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَلَفَ (geniş zaman يَحْلِفُ mastar ismi حَلْفٌ):
حَلَفَ بِاللّٰهِ : Allah’a (c.c.) yemin etti.
حَلَفَ اَنَّهُ كَذَا : Öyle olduğuna yemin etti.
حَلَفَ لَهُ عَلَى كَذَا : Böyle bir şeyi yapacağına dair ona yemin etti.
حَالِفٌ : Yemin eden kişi.
حَلَّافٌ : Çokça veya sıklıkla yemin eden kişi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَلَفَ | fiil-I | 12 | Yemin etti | 4/62 |
حَلَّافٌ | isim | 1 | Çok yemin eden | 68/10 |
| Toplam | 13 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- حَالَفَ
- حَلْفٌ
- حِلْفٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Half | حَلْف | Yemin etmek. Kasem etmek. |
|
Hilf | حِلْف |
Sözleşme, söz verme.
| Çoğul: Ahlâf |
Hâlif | حَالِف | Yemin eden. |
|
Halîf | حَلِيف | Yemin ederek sözleşenlerden her birisi. |
|
Hallâf | حَلَّاف | Çok fazla yemin eden kimse. |
|
Mahlûf | مَحْلُوف | Yemin etme, and içme, kasem etme. |
|
Tahlîf | تَحْلِيف | Ant içirme, yemin ettirme. |
|
İhlâf | إِحْلَاف | Yemin vermek. Yemin etmek. |
|
Tehâlüf | تَحَالُف | Hakimin her iki tarafa da yemin ettirmesi. |
|
Mütehâlif | مُتَحَالِف | Yemin ederek anlaşmalar. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَلَفَ : Fiil-I.
4:62 | ثُمَّ جَاءُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا |
Diyanet Meali: | Sonra da “Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik” diye Allah’a yemin ederek sana geldikleri zaman (hâlleri nasıl olur)? |
5:89 | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ذَٰلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ |
Diyanet Meali: | Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. |
9:42 | وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. |
9:56 | وَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنَّهُمْ لَمِنْكُمْ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ |
Diyanet Meali: | Kesinlikle sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur. * |
9:62 | يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ |
Diyanet Meali: | Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. (Bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir. |
9:74 | يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ |
Diyanet Meali: | Bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler |
9:95 | سَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَكُمْ إِذَا انْقَلَبْتُمْ إِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُوا عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin edeceklerdir. |
9:96 | يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. |
9:107 | وَلَيَحْلِفُنَّ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا الْحُسْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. |
58:14 | مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler. |
58:18 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden dirilteceği, Allah’a da yemin edecekleri günü (düşün)! |
58:18 | كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَىٰ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın onları hep birden dirilteceği), onların da (kendilerini kurtaracak) bir iş üzerinde olduklarını sanarak size yemin ettikleri gibi (Allah’a da yemin edecekleri günü düşün)! |
حَلَّافٌ : İsim.
68:10 | وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ |
Diyanet Meali: | Yemin edip duran, aşağılık kimseye sakın boyun eğme. * |