KÖK HARFLER: ن ك ث
ANLAM:
نَكَثَ : İpin ucunu çözmek. Ahdi bozmak, ihlal etmek.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
نَكَثَ | fiil-I | 6 | İhlal etti, bozdu. | 48/10 |
|
أَنْكَاثٌ | isim | 1 | Bükülmüş ipin tekrar çözülüp açılmış şekli (çözülmüş ip). (Çoğul) | 16/92 | Tekili: نِكْثٌ |
| Toplam | 7 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- نَكَثَ
- نَكْثٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Neks | نَكْث | Sözünden dönmek. Bozmak, çözmek, üzmek. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَكَثَ : Fiil-I.
7:135 | فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَىٰ أَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozdular. * |
9:12 | وَإِنْ نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا فِي دِينِكُمْ فَقَاتِلُوا أَئِمَّةَ الْكُفْرِ |
Diyanet Meali: | Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. |
9:13 | أَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan bir kavimle savaşmaz mısınız? |
43:50 | فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. * |
48:10 | فَمَنْ نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. |
48:10 | فَمَنْ نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. |
أَنْكَاثٌ : İsim. Çoğul. Tekili: نِكْثٌ
16:92 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثًا |
Diyanet Meali: | İpliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. |