KÖK HARFLER: ح د ب
ANLAM:
حَدِبَ : Kambur olmak. Yükselmek, çıkmak, büyümek, tümsekleşmek.
AÇIKLAMA:
حَدَبٌ kullanımında “sırtın kambur olması” anlamına gelen حَدَبُ الظَّهْرِ kullanımı temel alınmış olabilir. Fiil olarak “adam kambur idi ya da o hale geldi” anlamında حَدِبَ الرَّجُلُ şeklinde kullanılır. Bu fiilin mastarı حَدَبٌ şeklinde, ism-i faili أحْدَبُ şeklinde gelir. Ayrıca fiil olarak اِحْدَوْدَبَ şeklinde de kullanılır.
“Arıklığından, zayıflığından dolayı sağrısının çıkıntılı kısımları ya da sırt kemiği görünen dişi deveye” ناَقَةٌ حَدْباَءُ denmesinde buna benzetme yapılmıştır.
Sonra “yerin yüzeyindeki yükseltiler” buna benzetilerek حَدَبٌ diye adlandırılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ …onlar her tepeden akın etmeye başladıkları zaman… (21/96).
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَدِبَ (geniş zaman يَحْدَبُ mastar ismi حَدَبٌ):
حَدِبَ الرَّجُلُ : Kamburdu ya da kambur oldu; dışa doğru çıkık bir sırtı ve içe doğru çökmüş veya çekilmiş göğsü ve karnı vardı; o şey dışa doğru çıkıktı ya da o hale geldi. O şey yükseldi, çıktı, büyüdü, yani o şey tümsekleşti.
حَدِبَ عَلَيْهِ : Ona karşı sevgi doluydu ya da o hale geldi.
حَدَبَ عَنْهُ : Onu savundu.
حَدَبٌ مِنَ الْاَرْضِ : Engebeli veya yüksek yer.
حَدَبُ الْمَاءِ : Yükselmiş su dalgaları; suyun dalgalanması.
حَدَبٌ şu manalara da gelmektedir: Bir bayırdaki eğim; derinin üzerine vurmak suretiyle oluşan şişlik; suyun aşırı soğuk olması.
حَدَبٌ : Yüksek yer veya tepe.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَدَبٌ | isim | 1 | Sırt, tepe. | 21/96 |
| Toplam | 1 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- حَدَبٌ
- أَحْدَبُ
- مُعْوَجٌ > bak: ع و ج
- أَحْنَى
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hadeb | حَدَب | Kambur olma, kamburluk. | Çoğul: Hidâb, Edâb |
Tahdîb | تَحْدِيب | Kamburlaştırma. Kubbelendirme. |
|
Muhaddeb | مُحَدَّب | Kamburlu, tümsekli, üstü yumru olan. Dürbin camı gibi yumru olan. |
|
İnhidâb | اِنْحِدَاب | Kamburlaşma, yumrulaşma. |
|
Münhadib | مُنْحَدِب | Kamburlaşmış, eğri. |
|
Tahaddüb | تَحَدُّب | Kamburlaşma. |
|
Mütehaddib | مُتَحِّب | Kamburlaşan. Kambur olan. |
|
Hadebiyyet | حَدَبِيَّة | Yumruluk, kamburluk. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَدَبٌ : İsim.
21:96 | حَتَّىٰ إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ |
Diyanet Meali: | Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. * |