KÖK HARFLER: أ ص ر
ANLAM:
أَصَرَ : Bir şeyi kırmak.
AÇIKLAMA:
أَصْر bir nesneyi cebir ve kuvvetle yenip ya da zorla, zor kullanarak boyun eğdirip bağlamak, hapsetmek.
أَصَرْتُهُ فَهُوَ مَأْصُورٌ : Bağladım/hapsettim, o da bunu kabul etti.
مَأْصَ ve مَأْصِر : Geminin tutulup çekildiği yer, gemi hapishanesi.
Yüce Allah buyurur ki: وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ :Sırtlarından ağır yüklerini … indirir (7/A’râf 157). Yani sırtlarından kendilerini hayırdan ve sevaba ulaşmaktan alıkoyan ve bağlayan işleri indirir. Bu çerçevede Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً : Bize, bizi hayırlardan alıkoyan bir şey yükleme (2/Bakara 286) Burada geçen اِصْرٌ kelimesinin “ağırlık ya da yük” olduğu söylenmiştir. Fakat gerçekte zikrettiğimiz anlama gelir.
إِصْر : Bozanı, hayırdan ve sevaptan alıkoyacak, müekked, sağlam ahid; sözleşme ya da anlaşma.
Allah buyurur ki: أَ أَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَى ذَلِكُمْ إِصْرِي : Kabul ettiniz mi ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mi? (3/Âl-i İmrân 81).
إِصَار : Çadırın kendileriyle ayakta durduğu halatlar ve direklerdir.
مَا يَأْصِرُنِي عَنْكَ شَيْءٌ Beni senden alıkoyan bir şey yok, demektir.
أَيْصَر : Deveye binilmesini kolaylaştırmak için içine ot doldurulup hörgücü üzerine konan kalın yastık veya eğer.
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اَصَرَ (geniş zamanlı يَاْصِرُ mastar isim اَصْرًا):
اَصَرَ الشَّىْءَ : Bir şeyi kırdı.
اَصَرَ فُلَانًا عَلَيْهِ : Falan şeye meylettirildi.
اَصَرَهُ : Onu sınırlandırdı, susturdu, mahrum etti, rehin, esir veya gözaltına aldı.
اَصَرَ الْخَيْمَةَ : Çadırı ipi ve/veya kazığıyla birlikte temin etti.
اَصَرْتُهُ عَنْ حَاجَتِهِ : Onu alıkoydum, engelledim veya istediği şeyden mahrum ettim.
اِصْرٌ (veya اَصْرٌ ya da اُصْرٌ mastar isim): (1) Antlaşma, yemin; (2) ağır bir anlaşma ya da ağır bir sorumluluk veya ihlal ederse kişinin cezaya çarptırılacağı bir emir; (3) ağırlık veya yük; (4) günah; suç; saldırı; (5) bir günahın ıstırap veren cezası; (6) bir kişiyi bir şeye meylettiren şey; (7) ayrılmayı veya azat etme yükümlülüğü barındıran bir yemin; (8) kulak deliği.
الاِصْرُ : Kelimesinin aslı bağ, kelepçe, kayd demektir. Sonradan ahd ve akd manasında da kullanılmıştır. Meşakkatli teklifler de bu kelimeyle tesmiye edilmiştir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
إِصْرٌ | isim | 3 | Kelimenin aslı bağ, kelepçe, kayd demektir. Sonradan ahd ve akd manasında da kullanılmıştır. Meşakkatli teklifler de bu kelimeyle tesmiye edilmiştir | 2/286 |
| Toplam | 3 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Isr | إِصْر | Ahd. Sözleşme. Yemin. Kulakta küpe deliği.Şiddetli ahkam ve teklifler. Altındakini yerinde tutan ağırlık, bağ. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
إِصْرٌ : İsim.
2:286 | رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَا |
Diyanet Meali: |
Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. |
3:81 | قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي |
Diyanet Meali: | “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. |
7:157 | وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالْأَغْلَالَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. |