ج ذ ذ

KÖK HARFLER:  ج ذ ذ

ANLAM: 

جَذَّ : Bir şeyi kesmek ya da onu kesip koparmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

جَذَّ (geniş zamanlı يَجُذُّ mastar isim جَذٌّ):

جَذَّهُ : Onu kesti ya da onu kesip kopardı ya da onu tümüyle kesip kopardı; onu tümüyle ve sessizce kesip kopardı; onu kesti ya da parçalara ayırdı; onu parçaladı; onu hızlandırdı veya ona hız verdi. 

جُذَاذٌ : Bir şeyden ayırılan ya da koparılan; kırılan parçalar, iyice kırılmış bir şeyin parçaları; küçük gümüş parçaları veya parçacıkları; altın ihtiva eden taşlar; insanların ya da nesnelerin farklı taraf veya kısımları.

مَجْذُوذٌ : Kesip koparılan bir şey.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
جُذَاذٌ isim 1 Kırıntılar, kesintiler. 21/58
مَجْذُوذٌ isim 1 Kesilmiş 11/108

Toplam 2

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

  • جَذَّ
  • جُذَاذَةٌ
    • قِطْعَةٌ > bak: ق ط ع
    • رُقَاقَةٌ > bak: ر ق ق
    • شَظِيَّةٌ
    • شَقْفَةٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • جَذَّ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Cüzâz جُذَاذ Kesilmiş ve parçalanmış olan şey.
Cüzâze جُذَاذَة Pare pare etmek, ayırmak, kesmek. Ağaçtan yemiş düşürmek. Çoğul: Cüzâzât

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

جُذَاذٌ : İsim.

21:58 فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ
Diyanet Meali: Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti. *

مَجْذُوذٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.

11:108 خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ إِلَّا مَا شَاءَ رَبُّكَ عَطَاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ
Diyanet Meali: (Mutlu olanlara gelince), gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.