KÖK HARFLER: خ و ف
ANLAM:
خَافَ : Endişe duymak; korkmak, ürkmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَافَ (geniş zamanlı يَخَافُ mastar ismi خَوْفٌ ve خِيفَةٌ ve مَخَافَةٌ) (emir kipi: خَفْ, birinci şahıs: خِفْتُ):
خَافَ : Endişe duymuştu; korkmuştu ya da ürkmüştü; dehşete düşmüştü.
خَافَهُ ve تَخَوَّفَهُ : Korktu ya da ondan korkuyordu.
خَافَهُ korkuda onu aştı, manasına da gelmektedir.
خَافَ مِنْهُ : O kişi veya şeyden korktu.
خَافَ عَلَيْهِ شَيْئًا : Onun açısından bir şeyden endişe duydu.
خَافَهُ عَلَى مَالِهِ : Malından ötürü o kişi veya şeyden endişe duydu.
خَافَ bazılarına göre şu manada kullanılmaktadır: ظَنَّ yani, düşündü ya da farzetti ya da bildi (ve endişe etti).
خَوَّفَهُ : Onun içine korku saldı; onu ürküttü; adamı öyle bir hale veya duruma soktu ki insanlar ondan korktu; insanların ondan korkmasını sağladı.
تَخَوَّفَ bunun yanında, şu sözcükle eş anlamlıdır: خَافَ , o şeyden veya yanlarından azar azar aldı ya da uçlarından aldı, manasına da gelmektedir.
تَخَوَّفَنَا السَّنَةُ : Yıl veya kuraklık bizden azar azar alıp götürdü.
تَخَوَّفَنِى حَقِّى : Hakkımı veya hak ettiğim şeyi bana azar azar eksiltti.
تَخَوَّفَهُ حُمْقُهُ : Aptallığı hak ettiği şeyi ondan mahrum bıraktı.
خَوْفٌ : Korku. (خَوْفٌ geleceğe dair korkuyu ve حُزْنٌ geçmişe dair keder veya pişmanlığı ifade etmektedir.)
خَوْفٌ eksiltme, manasına da gelmektedir. Mücadele, manasına da gelmektedir.
خَائِفٌ (ismi fail): Korkma; çok korkan kişi; ürkek.
فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا : Oradan korkarak uzaklaştı.
خِيفَةٌ şu sözcükle eş anlamlıdır: خَوْفٌ (Korku).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
خَافَ | fiil-I | 83 | Korktu | 79/40 |
خَوَّفَ | fiil-II | 4 | Korkuttu | 17/60 |
خَائِفٌ | isim | 3 | Korkan | 2/114 |
خَوْفٌ | isim | 26 | Korku | 106/4 |
خِيفَةٌ | isim | 6 | Korkmak | 20/67 |
تَخْوِيفٌ | isim | 1 | Korkutmak, korku vermek | 17/59 |
تَخَوُّفٌ | isim | 1 | Korku, korkma | 16/47 |
| Toplam | 124 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- خَافَ
- تَخَوَّفَ
- خَوْفٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Havf | خَوْف | Korku, korkutmak. |
Hâif | خَائِف | Korkan. Korkmuş olan. |
Hîfe | خِيفَة | Korku. |
Tahvîf | تَخْوِيف | Korku vermek. Ürkütmek. Korkutmak. |
Muhavvif | مُخَوِّف | Korkutan. Korkutucu. |
Tahavvüf | تَخَوُّف | Korkuya düşmek. Korkmak. |
Mütehavvif | مُتَخَوِّف | Korkan. Korkak. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَافَ : Fiil-I.
2:182 | فَمَنْ خَافَ مِنْ مُوصٍ جَنَفًا أَوْ إِثْمًا فَأَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. |
2:229 | وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَأْخُذُوا مِمَّا آتَيْتُمُوهُنَّ شَيْئًا إِلَّا أَنْ يَخَافَا أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. |
2:229 | فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا يُقِيمَا حُدُودَ اللَّهِ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا فِيمَا افْتَدَتْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. |
2:239 | فَإِنْ خِفْتُمْ فَرِجَالًا أَوْ رُكْبَانًا |
Diyanet Meali: | Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. |
3:175 | فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun. |
3:175 | إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun. * |
4:3 | وَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامَىٰ فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ مَثْنَىٰ وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ |
Diyanet Meali: | Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. |
4:3 | فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. |
4:9 | وَلْيَخْشَ الَّذِينَ لَوْ تَرَكُوا مِنْ خَلْفِهِمْ ذُرِّيَّةً ضِعَافًا خَافُوا عَلَيْهِمْ فَلْيَتَّقُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, (yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar. |
4:34 | وَاللَّاتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ |
Diyanet Meali: | (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. |
4:35 | وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا |
Diyanet Meali: | Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. |
4:101 | فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | (Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit) kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. |
4:128 | وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَنْ يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا |
Diyanet Meali: | Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. |
5:23 | قَالَ رَجُلَانِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُوا عَلَيْهِمُ الْبَابَ |
Diyanet Meali: | Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin.” |
5:28 | لَئِنْ بَسَطْتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَا بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لِأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.” * |
5:54 | يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. |
5:94 | لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللَّهُ بِشَيْءٍ مِنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. |
5:108 | ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلَىٰ وَجْهِهَا أَوْ يَخَافُوا أَنْ تُرَدَّ أَيْمَانٌ بَعْدَ أَيْمَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bu (usul), şahitliği lâyıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. |
6:15 | قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.” * |
6:51 | وَأَنْذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, onunla (Kur’an ile) uyar. |
6:80 | وَلَا أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ رَبِّي شَيْئًا |
Diyanet Meali: | “Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka.” |
6:81 | وَكَيْفَ أَخَافُ مَا أَشْرَكْتُمْ وَلَا تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُمْ بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım?” |
6:81 | وَكَيْفَ أَخَافُ مَا أَشْرَكْتُمْ وَلَا تَخَافُونَ أَنَّكُمْ أَشْرَكْتُمْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri) O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım?” |
7:59 | إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” |
8:26 | وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ |
Diyanet Meali: | O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı. |
8:48 | إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكُمْ إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ |
Diyanet Meali: | “Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım.” |
8:58 | وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِنْ قَوْمٍ خِيَانَةً فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ |
Diyanet Meali: | (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. |
9:28 | وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ إِنْ شَاءَ |
Diyanet Meali: | Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. |
10:15 | إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | “ Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” |
11:3 | وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ |
Diyanet Meali: | “Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” |
11:26 | إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün azabından korkuyorum.” |
11:70 | قَالُوا لَا تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمِ لُوطٍ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.” |
11:84 | إِنِّي أَرَاكُمْ بِخَيْرٍ وَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُحِيطٍ |
Diyanet Meali: | “Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.” |
11:103 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِمَنْ خَافَ عَذَابَ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. |
12:13 | قَالَ إِنِّي لَيَحْزُنُنِي أَنْ تَذْهَبُوا بِهِ وَأَخَافُ أَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ |
Diyanet Meali: | Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, (siz ondan habersiz iken) onu kurt yer, diye korkuyorum.” |
13:21 | وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَنْ يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır. * |
14:14 | وَلَنُسْكِنَنَّكُمُ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِهِمْ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِي |
Diyanet Meali: | “Onlardan sonra sizi elbette o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan ve (tehdidimden sakınan) kimseler içindir.” |
14:14 | وَخَافَ وَعِيدِ |
Diyanet Meali: | “Ve tehdidimden sakınan (kimseler içindir).” |
16:50 | يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ |
Diyanet Meali: | Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. * |
17:57 | يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ |
Diyanet Meali: | (Onların yalvardıkları bu varlıklar), “hangimiz daha yakın olacağız” diye Rablerine vesile ararlar. O’nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. |
19:5 | وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِنْ وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا |
Diyanet Meali: | “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır.” |
19:45 | يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا |
Diyanet Meali: | “Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.” * |
20:21 | قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.” * |
20:45 | قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.” * |
20:46 | قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.” * |
20:68 | قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعْلَىٰ |
Diyanet Meali: | Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.” * |
20:77 | فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ |
Diyanet Meali: | “Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç.” |
20:112 | وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْمًا وَلَا هَضْمًا |
Diyanet Meali: | Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse, o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun bırakılmaktan. * |
24:37 | يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ |
Diyanet Meali: | Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar. |
24:50 | أَفِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ أَمِ ارْتَابُوا أَمْ يَخَافُونَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُ |
Diyanet Meali: | Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? |
26:12 | قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.” * |
26:14 | وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | “Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.” * |
26:21 | فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا |
Diyanet Meali: | “Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti.” |
26:135 | إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” * |
27:10 | يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.” |
27:10 | يَا مُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.” |
28:7 | فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي |
Diyanet Meali: | “(Onu emzir), başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme.” |
28:7 | فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي |
Diyanet Meali: | “(Onu emzir), başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme.” |
28:25 | فَلَمَّا جَاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, onun (Şu’ayb’ın) yanına gelip başından geçenleri ona anlatınca Şu’ayb, “Korkma…” dedi. |
28:31 | يَا مُوسَىٰ أَقْبِلْ وَلَا تَخَفْ إِنَّكَ مِنَ الْآمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.” |
28:33 | قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum.” * |
28:34 | فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ |
Diyanet Meali: | “(Kardeşim Hârûn’un dili benimkinden daha düzgündür.) Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.” |
29:33 | وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ |
Diyanet Meali: | Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka.” |
30:28 | فَأَنْتُمْ فِيهِ سَوَاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah, size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda) sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz (ortaklarınız var mı)? |
38:22 | إِذْ دَخَلُوا عَلَىٰ دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْ |
Diyanet Meali: | Hani Dâvûd’un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, “Korkma!” dediler. |
39:13 | قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.” * |
40:26 | إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَنْ يُظْهِرَ فِي الْأَرْضِ الْفَسَادَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.” |
40:30 | وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ |
Diyanet Meali: | İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, (Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen) toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum.” * |
40:32 | وَيَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, (arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden) korkuyorum.” * |
41:30 | تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا |
Diyanet Meali: | Onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin!” |
46:21 | أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Ancak Allah’a ibadet edin, çünkü ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” |
48:27 | مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ |
Diyanet Meali: | Başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan (Mescid-i Haram’a gireceksiniz). |
50:45 | فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَنْ يَخَافُ وَعِيدِ |
Diyanet Meali: | O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver. |
51:28 | فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | (Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler. * |
51:37 | وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ |
Diyanet Meali: | Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık. * |
55:46 | وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır. * |
59:16 | فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | İnsan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der. |
72:13 | فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّهِ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا |
Diyanet Meali: | “Kim Rabbine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.” |
74:53 | كَلَّا بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar. * |
76:7 | يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا |
Diyanet Meali: | O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. * |
76:10 | إِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا |
Diyanet Meali: | “Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız.” * |
79:40 | وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa…* |
91:15 | وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا |
Diyanet Meali: | Allah, bunun sonucundan çekinmez de! * |
خَوَّفَ : Fiil-II.
3:175 | إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ |
Diyanet Meali: | O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın… |
17:60 | وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, sadece onların büyük azgınlıklarını (daha da) artırdı. |
39:16 | ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının. |
39:36 | وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ |
Diyanet Meali: | Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. |
خَائِفٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:114 | أُولَٰئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَنْ يَدْخُلُوهَا إِلَّا خَائِفِينَ |
Diyanet Meali: | Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. |
28:18 | فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ |
Diyanet Meali: | Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. |
28:21 | فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve “Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden kurtar” dedi. * |
خَوْفٌ : İsim.
2:38 | فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | “Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” |
2:62 | فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır.” |
2:112 | بَلَىٰ مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. * |
2:155 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, (canlar ve ürünler)den eksilterek deneriz. |
2:262 | لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Onların Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. |
2:274 | فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. |
2:277 | لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. |
3:170 | وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. |
4:83 | وَإِذَا جَاءَهُمْ أَمْرٌ مِنَ الْأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. |
5:69 | مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” |
6:48 | فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. |
7:35 | فَمَنِ اتَّقَىٰ وَأَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Her kim Allah’a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir. |
7:49 | ادْخُلُوا الْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | “Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz.” |
7:56 | وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا |
Diyanet Meali: | Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. |
10:62 | أَلَا إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللَّهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. * |
10:83 | فَمَا آمَنَ لِمُوسَىٰ إِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِهِ عَلَىٰ خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِمْ أَنْ يَفْتِنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavminin küçük bir bölümünden başkası Mûsâ’ya iman etmedi. |
13:12 | هُوَ الَّذِي يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَ |
Diyanet Meali: | O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir. * |
16:112 | فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ |
Diyanet Meali: | Bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı. |
24:55 | وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا |
Diyanet Meali: | Yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına (dair vaadde bulunmuştur). |
30:24 | وَمِنْ آيَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا |
Diyanet Meali: | Korku ve ümit kaynağı olarak şimşeği size göstermesi, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. |
32:16 | تَتَجَافَىٰ جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا |
Diyanet Meali: | Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. |
33:19 | فَإِذَا جَاءَ الْخَوْفُ رَأَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Korku geldiğinde ise, (üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek) sana baktıklarını görürsün. |
33:19 | فَإِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِأَلْسِنَةٍ حِدَادٍ |
Diyanet Meali: | Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. |
43:68 | يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle der:) “Ey (âyetlerimize iman eden ve müslüman olan) kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.” * |
46:13 | إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de. * |
106:4 | الَّذِي أَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَآمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ |
Diyanet Meali: | Kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan (bu evin, Kâbe’nin Rabbine kulluk etsin). * |
خِيفَةٌ : İsim.
7:205 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً |
Diyanet Meali: | Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak zikret. |
11:70 | فَلَمَّا رَأَىٰ أَيْدِيَهُمْ لَا تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً |
Diyanet Meali: | Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. |
13:13 | وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلَائِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ |
Diyanet Meali: | Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. |
20:67 | فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti. * |
30:28 | فَأَنْتُمْ فِيهِ سَوَاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah, size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda) sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz (ortaklarınız var mı)? |
51:28 | فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | (Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler. * |
تَخْوِيفٌ : İsim. Mastar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
17:59 | وَمَا نُرْسِلُ بِالْآيَاتِ إِلَّا تَخْوِيفًا |
Diyanet Meali: | Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz. |
تَخَوُّفٌ : İsim. Mastar. Tefa’ul Bâbı (V. Bâb).
16:47 | أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler? Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir * |