KÖK HARFLER: ح ب ر
ANLAM:
حَبَرَ : Sevindirmek.
AÇIKLAMA:
حِبْرٌ : Beğenilen, güzel, iyi veya hoş bulunan eser, iz veya alamet. Bu anlamda Allah Rasulünün (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: يُخْرَجُ مِنَ النَّارِ رَجُلٌ قَدْ ذَهَبَ حِبْرُهُ وَسِبْرُهُ (Bir adam ateşten çıkarılır; artık hibri de sibri de gitmiştir. Yani, güzelliği de, değeri de peş paralık olmuştur). Buradaki حِبْرٌ kelimesi “güzellik, güzel görünüm” anlamındadır. Bu zikredilen temel anlamdan hareketle, “mürekkep” حِبْرٌ diye adlandırılmıştır.
شَاعِرٌ مُحَبِّرٌ : Şiiri güzelleştiren veya tezyîn eden, süsleyen şair.
شِعْرٌ مُحَبَّرٌ : Güzelleştirilmiş veya tezyîn edilmiş, süslenmiş şiir.
ثُوبٌ حَبِيرٌ : Güzelleştirilmiş elbise.
Şu kullanımlar buradan gelir:
أَرْضٌ مِحْباَرٌ : Bitkisi hızlı ve güzel gelişen, çayırı bol arazi.
حَبِيرٌ : Sularının çokluğundan, içlerinde kaplanın beneklerine benzer benekler görülen bulutlar.
حَبِرَ فُلاَنٌ : Filan kimsenin derisinde bir yara izi kaldı.
حَبْرٌ : Âlim, bilgin. İnsanların kalplerinde sahip olduğu ilimlerinin, bilgilerinin izi kaldığı için ve ayrıca geride uygulamaya koyduğu, örnek alınan güzel fiillerinin izleri kaldığından dolayı böyle adlandırılmıştır. Çoğulu أَحْبَارٌ şeklinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: اِتَّخَذُوا أحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أرْبَاباً مِنْ دُونِ اللهِ Onlar bilginlerini ve rahiplerini Allah’tan başka rabler edindiler (9/31). Hz. Ali (r.a.) şu sözünde bu noktaya şöyle işaret etmiştir: ألْعُلَمَاءُ بَاقُونَ مَا بَقِيَ الدَّهْرُ، أعْيَانُهُمْ مَفْقُودَةٌ، وَآثَارُهُمْ فِي اْلقُلُوبِ مَوْجُودَةٌ Âlimler, kıyamete kadar baki kalacaklardır. Maddi varlıkları kaybolup gitse bile, kalplerde izleri var olmaya devam edecektir.
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ Cennette bir bahçe içinde neşelendirilirler (30/15). Yani “öyle sevindirilir, öyle şad edilirler ki kendilerine bahsedilen nimetin eseri, izi (حَبَارٌ) üzerlerinde zuhur eder, ortaya çıkar. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَبَرَ (geniş zaman يَحْبُرُ mastar ismi حَبْرٌ):
حَبَرَ الشَّىْءَ ve حَبَّرَهُ : O şeyi güzel kıldı ya da süsledi ya da güzelleştirdi ve sade hale getirdi.
حَبَرَهُ ve اَحْبَرَهُ : O kişi ya da şey onu mutlu etti; onun rahatlık ve bolluğa sahip olmasını sağladı; ona hürmetle, aşırı bir hürmetle davrandı.
حُبِرَ : Mutluydu ya da mutlu oldu ya da mutlu edilmişti.
حَبِرَ الْجُرْحُ : Yara iyileşti fakat izleri kaldı.
حَبَّرَ الدَّوَاةَ : Hokkaya mürekkep koydu.
حِبْرٌ ve حَبْرٌ : İyi ve erdemli bir bilgin; Yahudi veya Hıristiyan bir bilgin; mükemmel bir dini lider veya önder; mutluluk ve rahatlık (çoğul hali اَحْبَارٌ).
حِبْرٌ şu manalara da gelmektedir: mürekkep; bir tür rengârenk elbise; rahatlık ve bolluk sürüldüğüne dair bir emare veya işaret; renk; ten rengi; dayak emaresi veya izi; dengi; benzeri; hemcinsi.
ذَهَبَ حِبْرُهُ وَ سِبْرُهُ : Onun rengi veya güzelliği veya güzel sureti yok oldu.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَبَرَ | fiil-I | 2 | Bir şey birini mutlu etti; onun rahatlık ve bolluğa sahip olmasını sağladı; ona hürmetle, aşırı bir hürmetle davrandı. Sevindirdi. | 30/15 | Meçhul muzari: يُحْبَرُ |
أَحْبَارٌ | isim | 4 | İyi ve erdemli bir bilgin; Yahudi veya Hıristiyan bir bilgin; mükemmel bir dini lider veya önder; mutluluk ve rahatlık. (Çoğul) | 5/44 | Tekili: حِبْرٌ ve حَبْرٌ |
| Toplam | 6 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Habr | حَبْر | Alim ve salih kimse, bilgili. | Çoğul: Hubûr, Ahbâr |
Hibr | حِبْر | Yahudi alimi. Öğretmen, hoca. |
|
Hibere | حِبَرَة | *Yol yol çubuklu kumaşlardan yapılan elbise. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَبَرَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُحْبَرُ
30:15 | فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ فِي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere gelince, işte onlar cennet bahçelerinde sevindirilirler. * |
43:70 | اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ |
Diyanet Meali: | “Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.” * |
أَحْبَارٌ : İsim. Çoğul. Tekili: حِبْرٌ ve حَبْرٌ
5:44 | يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُوا لِلَّذِينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ |
Diyanet Meali: | (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. |
5:63 | لَوْلَا يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ |
Diyanet Meali: | Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! |
9:31 | اتَّخَذُوا أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini rab edindiler. |
9:34 | إِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ |
Diyanet Meali: | Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar. |