KÖK HARFLER: ث م ر
ANLAM:
ثَمَرَ : Ağacın meyveleri çıkmak veya henüz ham meyveler çıkarmak ya da meyveler çıkmaya başlamak, meyve vermek. Serveti bollanmak.
AÇIKLAMA:
Semer, ağaçların ürünlerinden yenebilen her şeyin adıdır. Bol miktardaki mala da kinaye yoluyla bu isim verilmiştir. Bir şeyden elde edilen her çeşit fayda semere adını alır. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
ثَمَرَ (geniş zamanlı يَثْمُرُ mastar isim ثُمُورٌ ve اَثْمَرَ):
اَثْمَرَ الشَّجَرُ اَوْ ثَمَرَ الشَّجَرُ : Ağacın meyveleri çıktı veya henüz ham meyveler çıkardı ya da meyveler çıkmaya başladı, meyve verdi.
ثَمَرَ : Adamın serveti bollandı.
ثَمَرٌ : Ağaçların meyvesi; birçok çeşit meyve; ister yenilsin ister yenilmesin ağacın verdiği meyve; artan ve katlanan mal mülk veya servet; altın ve gümüş; ağaçlar veya çalılar (çoğul hali: اَثْمَارٌ).
ثَمَرَةٌ : Ağaç veya çalı; çocuk veya oğul; nesil veya yavru; kazanç (çoğul hali: ثَمَرَاتٌ).
قُطِعَتْ ثَمَرَتُهُ : Üreme yetisi veya cinsel münasebet isteği sona ermişti.
ثَمَرَةُ مَالٍ : Mal mülk artışı.
شَجَرَةُ ثَمْرَاءُ : Meyve dolu bir ağaç.
عَقْلٌ ثَمْرَاءُ : Yararlı zekâ (Zıt anlamlısı عَقْلٌ عَقِيمٌ : Faydasız zekâ).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَثْمَرَ | fiil-IV | 2 | Ürün verdi | 6/99 |
ثَمَرٌ | isim | 5 | Meyve, faydalanılan mal | 36/35 |
ثَمَرَةٌ | isim | 17 | Meyve, faydalanılan mal | 2/22 |
| Toplam | 24 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- أَثْمَرَ
- ثَمَرَةٌَ
- نَفْعٌ > bak: ن ف ع
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Semer | ثَمَر | *Mal, meyve, yemiş, mahsul. Verim. Netice. |
|
Semere | ثَمَرَة | 1: Yemiş, meyve, ürün. 2: İstenilen sonuç, verim. | Semerât |
Semîr | ثَمِير | Meyveli, yemişli. Meyve veren. |
|
Simâr | ثِمَار | Meyveler, Yemişler. |
|
Esmâr | أَثْمَار | Meyveler, Yemişler. |
|
Tesmîr | تَثْمِير | *İktisad ederek malın çoğalması. |
|
İsmâr | إٍثْمَار | *Meyve ve semere vermek, fayda vermek. |
|
Müsmir | مُثْمِر | 1: Verimli. 2: Sonuç veren. |
|
İstismâr | اِسْتِثْمَار | 1: İşletme, yararlanma. 2: Birinin iyi niyetini kötüye kullanma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَثْمَرَ : Fiil-IV.
6:99 | انْظُرُوا إِلَىٰ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَيَنْعِهِ |
Diyanet Meali: | Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. |
6:141 | كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin. |
ثَمَرٌ : İsim.
6:99 | انْظُرُوا إِلَىٰ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَيَنْعِهِ |
Diyanet Meali: | Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. |
6:141 | كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ |
Diyanet Meali: | Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin. |
18:34 | وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌ |
Diyanet Meali: | Derken onun büyük bir serveti oldu. |
18:42 | وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِ فَأَصْبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيْهِ عَلَىٰ مَا أَنْفَقَ فِيهَا |
Diyanet Meali: |
Derken bütün serveti helâk edildi. … bağına yaptığı harcamalar karşısında ellerini ovuşturuyordu.
|
36:35 | لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Meyvelerinden yesinler diye… Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi? * |
ثَمَرَةٌ : İsim. Müennes.
2:25 | كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هَٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. |
ثَمَرَاتٌ : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: ثَمَرَةٌ
2:22 | وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ |
Diyanet Meali: | O, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. |
2:126 | رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından (Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri) her türlü ürünle rızıklandır.” |
2:155 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. |
2:266 | لَهُ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَأَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَاءُ |
Diyanet Meali: | İçerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın.. |
7:57 | فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. |
7:130 | وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Firavun ailesini yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık. |
13:3 | وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ |
Diyanet Meali: | Orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. |
14:32 | وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran.. |
14:37 | فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır. |
16:11 | يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. |
16:67 | وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخِيلِ وَالْأَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَرًا وَرِزْقًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. |
16:69 | ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا |
Diyanet Meali: | Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir. |
28:57 | أَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَىٰ إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Biz onları (tarafımızdan bir rızık olarak,) her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? |
35:27 | فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا |
Diyanet Meali: | Biz onunla türlü türlü (renkte) ürünler çıkardık. |
41:47 | وَمَا تَخْرُجُ مِنْ ثَمَرَاتٍ مِنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنْثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ |
Diyanet Meali: | Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. |
47:15 | وَلَهُمْ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. |