ج ن ب

KÖK HARFLER:  ج ن ب

ANLAM: 

جَنَبَ : Yanını kırmak, yanını vurmak ya da zedelemek; birini veya bir şeyi yanında götürmek (bir at ile); onu bir kenara atmak ya da başından savmak; onu iyice uzaklaştırmak, yabancılaştırmak ya da aralarını açmak. Bir şeyi kendisinden uzağa koymak ya da uzaklaştırmak. Kirlenmek.

AÇIKLAMA:

Cenb kelimesinin aslı insanın bir uzvu yani “yan tarafı”dır. Bu kelime istiâre yoluyla “yakın olan taraf” için kullanılır. “Yan duvar, komşu, yolculuktaki arkadaş, eş” gibi anlamlar buradan gelmiştir. (Müfredât 264) Aslında bu kökün iki anlamı vardır, biri “yakınlık” diğeri ise “uzaklık”tır. (Mekâyıs 225) 

İctinâb kelimesi, “uzak durmak” anlamındadır. (Müfredât 265)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

جَنَبَ (geniş zamanlı يَجْنُبُ mastar isim جَنْبٌ): Yanını kırdı ya da yanını vurdu ya da zedeledi; onu (atı) yanında götürdü; onu bir kenara attı ya da başından savdı; onu ya da o şeyi iyice uzaklaştırdı, yabancılaştırdı ya da aralarını açtı.

جَنَبَهُ الشَّىْءَ : O şeyi ondan uzağa koydu ya da uzaklaştırdı.

جَنَبَهُ şu anlamlara da gelmektedir: Onu ya da o şeyi istedi ya da arzuladı.

جَنَبَتِ الرِّيحُ (mastar isim جُنُوبٌ): Rüzgar güneye doğru esiyordu.

جَنَبَ اِلَى لِقَائِهِ : Görmek için yanıp tutuşuyordu; ona meyillendi; kaygılandı.

جَنِبَ (geniş zamanlı يَجْنَبُ): O (bir deve), yanındaki ağrıdan topallıyordu.

جُنِبَ ve جَنِبَ ve جَنُبَ ve جَنَبَ : Şundan etkilenmişti: ذَاتَ الْجَنْبِ (yani, plörezi).

جَنَبَ الرَّجُلُ (geniş zamanlı يَجْنُبُ mastar isim جَنَابَةٌ): Adam kirlenmişti.

جُنُبٌ şu sözcükten gelen bir sıfattır: جَنَابَةٌ Yani, kirlenmiş, cinsel ilişkiden sonra yıkanması gerekir.

جَنَّبَهُ اَوْ تَجَنَّبَهُ اَوْ تَجَانَبَهُ اَوْ اِجْتَنَبَهُ : Ondan ya da o şeyden uzaktı, uzak bir mesafedeydi veya uzak durmaktaydı ya da o hale geldi; uzağa çekti ya da çekildi; uzaklaştı ya da yabancılaştı.

جَانَبَهُ : Yanında yürüdü ya da ondan uzaktı veya uzaklaştı.

جُنُبٌ : Bir yabancı; bağ olarak yabancı ya da uzak; akraba olmayan bir kişi; birinin komşusu olan fakat başka bir toplum mensubu olan kişi; birinin soyundan olmayan kişi; birinin hısımı olmayan ve ona gelip korumasını isteyen kişi; mesafe veya uzaklık.

جَنَبٌ boy abdesti vecibesi altında manasına gelmektedir. Tekil ve çoğul ve eril ya da dişil olarak kullanılır.

جَنْبٌ : anlamları: (1) Bir kişinin koltuk altından uzanıp göğsüne doğru uzanan yanı ya da yarısı ya da yan kısmı; (2) bir yolculuktaki yoldaş; birinin yanındaki yoldaş; (3) her iyi işte yoldaş; (4) koca ya da karı.

قَعَدْتُ اِلَى جَنْبِ فُلَانٍ اَوْ اِلَى جَانِبِهِ : Birinin yanında oturdum.

اَعْطَاهُ الْجَنْبَ : Ona boyun eğdi manasına, onun yanında oldu.

اَلصَّاحِبُ بِالْجَنْبِ : Yanınızdaki yoldaş (4:36); koca ya da karı.

ذَاتُ الْجَنْبِ : Plörezi.

جَنَبٌ şu anlama da gelmektedir: Parça veya kısım veya bölge; bir şeyin bir parçası ya da kısmı; bir şeyin büyükçe veya ana veya temel kısmı.

هٰذَا قَلِيلٌ فِى جَنْبِ مُوَدَّتِكَ : Bu, aşkın büyüklüğüyle karşılaştırıldığında küçücük kalır. 

نَزَلُوا فِى جَنَابَاتِ الْوَادِى : Vadinin eteklerine ya da vadi yanındaki yollara indiler.

جَانِبٌ (çoğul hali جَوَانِبُ ): Yan; taraf; bir halkın yaşadığı yöre; bir insan topluluğu ya da halkın yaşadığı bölge ya da alan.

رَجُلٌ لَيِّنُ الْجَانِبِ : Kibarca ve kolayca ticaret yapılacak bir adam.

جَانِبٌ : Bir nehrin kıyısı ve herhangi bir kıyı ya da dik yokuş; limit, sınır veya had.

عَلَى جَانِبٍ : Yanında, bir tarafta veya bir yanda.

جَانِبٌ مِنَ الْمَالِ : Malın bir kısmı ya da büyük bir kısmı.

جَانِبٌ : Bir kimsenin bozulmadan korunması gereken onuru ya da şanı; sakınılmış ve hor görülmüş.

دَعْ كَذَا جَانِبًا : Yalnız bırakın.

جَنُوبٌ : Güney.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
جَنَبَ fiil-I 1 Uzaklaştı, uzak oldu 14/35
جَنَّبَ fiil-II 1 Uzaklaştırdı, uzak tuttu 92/17
تَجَنَّبَ fiil-V 1 Uzaklaştı, uzak durdu 87/11
اِجْتَنَبَ fiil-VIII 9 Uzaklaştı, uzak durdu 39/17
جَنْبٌ isim 8 Yan, iş, durum, yakın, cihet 39/56 Çoğulu: جُنُوبٌ
جُنُبٌ isim 4 Akrabadan olmayan, garib, yabancı kimse, cünüb 4/36
جَانِبٌ isim 9 Yan, yan taraf 17/83

Toplam 33


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • تَجَنَّبَ
    • إِبْتَعَدَ > bak: ب ع د
    • تَوَقَّى > bak: و ق ي
    • نَأَى > bak: ن أ ي
    • اِجْتَنَبَ > bu kök
    • تَنَحَّى
    • تَحَاشَى
  • جَانِبٌ
    • جَنْبٌ > bu kök
    • حِذَاءٌ
    • مُحَاذَاةٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • تَجَنَّبَ

AÇIKLAMA:

CENÂB ve CENÂH kelimeleri arasındaki benzerlik

( ج ن ب – ج ن ح )

Cenâb ile cenâh  kelimeleri mana açısından birbirine çok yakındır ve her iki kökün ilk iki harf aynıdır. “Yan” ve “kanat” kelimeleri benzer manadadır. Türkçede “kanat” kelimesi bazen “yan” kelimesi yerine kullanılmaktadır. Bknz: ( ج ن ح )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Cenb جَنْب Yan taraf. Koltuk altının aşağısı. Zâtü’l cenb
Ceneb جَنَب Susuzluktan böğrü ciğere yapışmak.
Cânib جَانِب Yan, yön. Cihet, taraf. Yüksek taraf. Çoğul: Cevânib
Cenâb جَنَاب “Yan”manasına gelir. Şeref, onur ve büyüklük terimi olarak kullanılır. Hazret, Cenab-ı Hakk
Cenâib جَنَائِب Yedek hayvanlar, yedek binekler.
Cenûb جَنُوب Güney.
Cünüb جُنُب Cenabetlik. Şer’an yıkanıp temizlenmeye mecburiyet hali.
Cenâbet جَنَابَة 1: Cünüp. 2: Pis, kötü, hoşlanılmayan (kimse veya şey).
Mecnûb مٓجْنُوب Güney rüzgarı yetişen kişi.
Ecnâb أَجـنَاب Yanlar. Yan taraflar.
Ecnebî أَجَنَبِيّ Başka devlet uyruğunda olan (kimse), yabancı 
Mücânib مُجَانِب Çekinen. Sakınan. Kaçan.
Mücânebet مُجَانَبَة Sakınma. Çekinme. İnsanlardan uzağa bir tarafa çekilme.
Mücenneb مُجَنَّب Devesi doğurmayan kişi.
Tecennüb تَجَنُّب Sakınma. Çekinme.
İctinâb إِجْتِنَاب Çekinmek. Sakınmak. Uzak olmak.
Müctenib مُجْتَنِب İctinab eden, uzak duran, çekinen, bir şeye karışmayan, sakınan.

Ecnebi kelimesi, “yan, dış” anlamına gelen cenb kökünün ism-i tafdil (kıyas) halinden türetilmiştir. “Dışarıya ait” yani “yabancı” anlamı kazanmıştır. 

Cünub kelimesi de aynı kökten gelerek “yaban, yabancı, murdar, abdestsiz” manaları kazanmış ve böylece şu anki kullanım manasına sahip olmuştur. (Nişanyan Sözlük) Ragıp el Isfahânî, kişiyi namazdan uzaklaştıran hale isim olmasından dolayı cünub kelimesinin kullanıldığını söylemektedir. (Müfredât 266)

Cenub kelimesi bu kökün “yüzünü çevirdi, yana döndürdü” manasından hareketle “güney” anlamı kazanmıştır. (Nişanyan Sözlük) Isfahâni’ye göre bu kelime “Ka’be tarafından gelmek” manası nedeniyle bu şekilde isimlendirilmiştir. (Müfredât 266)

Zatü’l-cenb kelimesi “kaburga iltihabı, zatürree” anlamındadır. İki kelimeden oluşur. Zât: sahip, iltihap. Cenb: yan, gövdenin yan tarafı, kaburgalar. (Nişanyan Sözlük) Halk ağızlarından derlenen satlıcan biçimi Dil Devrimi döneminde sözlüklere alınmıştır.

Âli cenâb kelimesi, “yüce kişilik” anlamındadır. İki kelimeden oluşur. Âli: yüksek. Cenâb: kat, nezd, hazret. (Nişanyan Sözlük)

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

جَنَبَ : Fiil-I. 

14:35 رَبِّ اجْعَلْ هَٰذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَنْ نَعْبُدَ الْأَصْنَامَ
Diyanet Meali: (Hani İbrahim demişti ki:) “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”

جَنَّبَ : Fiil-II. 

92:17 وَسَيُجَنَّبُهَا الْأَتْقَى
Diyanet Meali: En muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır. *

تَجَنَّبَ : Fiil-V. 

87:11 وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى
Diyanet Meali: En bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır. *

اِجْتَنَبَ : Fiil-VIII. 

4:31 إِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ
Diyanet Meali: Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz..
5:90 رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Diyanet Meali: … şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
16:36 وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ
Diyanet Meali: Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan  kaçının” diye peygamber gönderdik. 
22:30 فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ
Diyanet Meali: Artık putlara tapma pisliğinden kaçının.
22:30 وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ
Diyanet Meali: Yalan sözden kaçının.
39:17 وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَىٰ
Diyanet Meali: Tâğût’tan , ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler  için müjde vardır.
42:37 وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ
Diyanet Meali: Büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar...*
49:12 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. 
53:32 الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ
Diyanet Meali: Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. 

جَنْبٌ İsim. Çoğulu: جُنُوبٌ

3:191 الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ
Diyanet Meali: Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. 
4:36 وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: Uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya…
4:103 فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ
Diyanet Meali: Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. 
9:35 يَوْمَ يُحْمَىٰ عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَىٰ بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ
Diyanet Meali: O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak… 
10:12 وَإِذَا مَسَّ الْإِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا
Diyanet Meali: İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her hâlinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder.
22:36 فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ
Diyanet Meali: Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. 
32:16 تَتَجَافَىٰ جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا
Diyanet Meali: Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. 
39:56 أَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْتُ فِي جَنْبِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime!” demesin.

جُنُبٌ : İsim.

4:43 وَلَا جُنُبًا إِلَّا عَابِرِي سَبِيلٍ حَتَّىٰ تَغْتَسِلُوا
Diyanet Meali: Bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın). 
5:6 وَإِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا
Diyanet Meali: Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. 
28:11 وَقَالَتْ لِأُخْتِهِ قُصِّيهِ فَبَصُرَتْ بِهِ عَنْ جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Diyanet Meali: Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi. *
4:36 وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali: Uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya…

جَانِبٌ : İsim.

17:68 أَفَأَمِنْتُمْ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا
Diyanet Meali: Peki, karada sizi yere geçirmesinden, yahut üzerinize taşlar savuran kasırga göndermesinden güvende misiniz?
17:83 وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنْسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَىٰ بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَئُوسًا
Diyanet Meali: İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa düşer. *
19:52 وَنَادَيْنَاهُ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا
Diyanet Meali: Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık. *
28:29 فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى الْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا
Diyanet Meali: Mûsâ, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş gördü.
28:44 وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ إِذْ قَضَيْنَا إِلَىٰ مُوسَى الْأَمْرَ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Mûsâ’ya o emri verdiğimiz zaman sen (vadinin) batı tarafında değildin. 
28:46 وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَٰكِنْ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ
Diyanet Meali: Yine biz (Mûsâ’ya) seslendiğimiz zaman Tûr’un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak…
37:8 لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ
Diyanet Meali: Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. *
41:51 وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنْسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَىٰ بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاءٍ عَرِيضٍ
Diyanet Meali: İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya koyulur. *
20:80 قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ
Diyanet Meali: (Allah, şöyle dedi:) “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr’un sağ yanını va’dettik”