ب د ع

KÖK HARFLER:  ب د ع

ANLAM: 

بَدَعَ : Bir şeyi meydana getirmek, onu yaratmak, icat etmek. Bir şeye yenilik getirmek, onu ilk defa üretmek, ona hayat vermek. Daha önce var olmamış olan ve daha önceden var olan bir şeyin de benzeri değilken onu meydana getirmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

بَدَعَ (geniş zamanlı يَبْدَعُ mastar isim بَدْعًا):

بَدَعَ الشَّىْءَ veya اَبْدَعَ الشَّىْءَ : O şeyi, o meydana getirdi; onu yarattı; icat etti. Ona yenilik getirdi; onu ilk defa üretti veya ona hayat verdi, o şey daha önce var olmamıştı ve daha önceden var olan bir şeyin de benzeri değildi.

اَبْدَعَ الرَّجُلُ : O kişi bir yenilik getirdi.

اَبْدَعَهُ = بَدَعَهُ = اِبْتَدَعَهُ 

اَبْدَعَ الشَّاعِرُ : Şair yeni bir şiir yazdı.

اِبْدَاعٌ : Allah (c.c.) ile ilgili kullanıldığında, hiçbir alet edevat, yöntem veya madde kullanmaksızın meydana getirmek anlamına gelir.

مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ : Ben Peygamberlerin ilki değilim (46:9).

فُلَانٌ بِدْعٌ فِى هٰذَا الْاَمْرِ : Falan kişi, bu işi yapacak ilk kişidir.

بِدْعٌ : anlamları: (1) İlk; (2) kendi türü arasında her alanda en üstün; (3) özgür yaradılışlı bir adam; (4) tüm vücut.

بَدِيعٌ ile بِدْعٌ eşanlamlıdır.

بَدِيعٌ : anlamları: (1) Yeni; mükemmel; daha önce bilinmeyen. (2) Allah’ın (c.c.) isimlerinden biri.

جِئْتُ بِاَمْرٍ بَدِيعٍ : Yeni veya mükemmel, daha önce bilinmeyen bir şey yaptım. 

بِدْعَةٌ : Bir yenilik; dindeki bir değişiklik veya yenilik; doğru yoldan sapan bir düşünce.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet
اِبْتَدَعَ fiil-VIII 1 İhdas etti, yeni bir şey çıkardı 57/27
بَدِيعٌ isim 2 Eşyayı yoktan yaratan 2/117
بِدْعٌ isim 1 Yeni bir şey ortaya atan 46/9

Toplam: 4

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • بَدَعَ
    • خَلَقَ > bak: خ ل ق
    • أَوْجَدَ > bak: و ج د
    • أَحْدَثَ > bak: ح د ث
    • فَطَرَ > bak: ف ط ر
    • جَبَلَ > bak: ج ب ل
    • اِبْتَكَرَ > bak: ب ك ر
    • أَبْدَعَ > bu kök
    • اِبْتَدَعَ > bu kök
  • بِدْعَةٌ
    • طُرْفَةٌ > bak: ط ر ف
    • اِبْتِكَارٌ > bak: ب ك ر
    • اِبْتِدَاعٌ > bu kök
    • اِسْتِحْدَاتٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • بَدَعَ
  • بِدْعَةٌ
    • تَقْلِيدٌ > bak: ق ل د
    • تَأَسٍّ > bak: أ س و
    • اِمْتِثَالٌ > bak: م ث ل
    • حَذْوٌ
    • اِحْتِذَاءٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Bedî’ بَدِيع 1: Eşi ve benzeri olmayan, eşsiz.
Müennes: Bedîâ Çoğul: Bedâyi
Bedâat بَدَاعَة *Yenilik. Güzellik.
Bid’at بِدْعَة Sonradan çıkarılan âdetler. Çoğul: Bida’
İbdâ’ إِبْدٓاع Benzersiz ve örneksiz olarak bir şey meydana getirme, yaratma.
Mübdi’ مُبْدِع Nümune ve benzeri yokken bir şeyi yeni olarak keşfeden. Benzeri görülmemiş bir iş veya eser ortaya koyan.
Tebeddü’ تَبَدُّع Ehl-i Sünnetten iken başka mezhebe girme.
Mütebeddi’ مُتَبَدِّع Sünnet ehli iken bid’at ehli olan.
İbtidâ’ إِبْتِدَاع Benzeri olmayan bir şey yaratmak.
Mübtedi’ مُبْتَدِع Sonradan ortaya koyan. 
Mübtede’ مُبْتَدَع Aslında yok iken yeni çıkmış olan.
İstibdâ’ اِسْتِبْدَاع Bedi’ ve güzel bulma.
Müstebdi’ مُسْتَبْدِع Eşi, emsali, benzeri pek az bulunur sanan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

اِبْتَدَعَ : Fiil-VIII. 

57:27 وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ
Diyanet Meali: (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık.

بَدِيعٌ : İsim. 

2:117 بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
Diyanet Meali: O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır.
6:101 بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ
Diyanet Meali: O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun nasıl bir çocuğu olabilir?

بِدْعٌ : İsim. 

46:9 قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ
Diyanet Meali: De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. (Ben peygamberlerin ilki değilim.) Bana ve size ne yapılacağını da bilmem.”