ق ب ض

KÖK HARFLER: ق ب ض

ANLAM: 

قَبَضَ : Bir şeyi eliyle almak; o şeyi kavramak, o şeyi sıkıca tutmak, o şeyi yakalamak, o şeyi ele geçirmek; o şeyi elinin bütünüyle zaptetmek, parmaklarını o şeyin üzerine kapamak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

قَبَضَ (geniş zaman يَقْبِضُ mastar isim قَبْضٌ):

قَبَضَ الشَّىْءَ ve قَبَضَ عَلَيْهِ ve قَبَضَ عَلَيْهِ بِيَدِهِ ve قَبَضَهُ بِيَدِهِ : O şeyi eliyle aldı; o şeyi kavradı, o şeyi sıkıca tuttu, o şeyi yakaladı, o şeyi ele geçirdi; o şeyi elinin bütünüyle zaptetti ya da parmaklarını o şeyin üzerine kapadı.

قَبَضَ مِنْهُ الْمَتَاعَ : Malları ondan aldı, teslim aldı.

قَبَضَ قَبْضَةً : O şeyi aldı, o şeyi teslim aldı.

قَبَضَ : (Eli ile) tuttu, avuçladı. Çekti, siliverdi. (Rızkı vs.) daralttı, kıstı. (Kanatlarını ard arda) kapadı, yumdu. Elini çekti, cimrilik etti. 

قَبْضَةٌ : Bir yandan diğerine bir kimsenin yumruk ölçüsü; baş parmak kalkık şekilde bir kimsenin yumruk ölçüsü; bir avuç; kabza; elle alma fiili.

هٰذَا قَبْضَةُ كَفِّى :Bu elimin kavrayacağı miktardır.

هٰذِهِ الدَّارُ فِى قَبْضَتِى : Bu ev benim mülkiyetimdedir.

وَ الْاَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ : Ve yeryüzü bütünüyle O’nun elindedir, yani yalnızca O’nun mülkiyetinde ve tasarrufunda, anlamında (39:67).

القَبْضُ : Darlık, sıkıntı. Silme, sürükleme, çekme.

قَبَضَ اللّٰهُ رُوحَهُ : Allah c.c. onun canını aldı.

قَبَضَ رِجْلَهُ وَ بَسَطَهَا : Bacağını topladı ve yaydı.

قَبَضَ الطَّائِرُ جَنَاحَيْهِ : Kuş kanatlarını topladı veya kıstı, kuş hızlı uçuyordu.

قَبَضَ يَدَهُ عَنْهُ : Elini o şeyden çekti, o şeyi tutmaktan kaçındı.

قَبَضَ الْاِبِلَ : Develeri sert bir biçimde veya hızlıca sürdü.

قَبَضَ وَجْهَهُ : Yüzünü büzdü ya da buruşturdu.

قَبَضَهُ : O şeyi daralttı; o şeyi eksiltti.

قَبَضَهُ : O şey onu sıktı ya da üzdü.

فَاطِمَةُ مِنِّى يَقْبِضُنِى مَا قَبَضَهَا : Fatma benim bir parçamdır, onu üzen beni üzer (Hadis-i şerif).

قَبَضَهُ : O şey onu eli sıkı yaptı.

اَلْخَيْرُ يَقْبِضُهُ وَ الشَّرُّ يَبْسُطُهُ : Zenginlik onu eli sıkı veya cimri yapar, yoksulluk ise onu cömert yapar.

مَقْبُوضٌ : Tutulan, kabzedilen, alıkonan.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
قَبَضَ fiil-I 5 (Eli ile) tuttu, avuçladı, çekti, siliverdi, rızkı v.s.yi kıstı, daralttı, yumdu, elini çekti, cimrilik etti 67/19
قَبْضٌ isim 1 Darlık, sıkıntı, silme, sürükleme, çekme 25/46
قَبْضَةٌ isim 2 Kabza, avuç dolusu, avuç içi 20/96
مَقْبُوضٌ isim 1 Tutulan, kabzedilen, alıkonan 2/283 Müennes: مَقْبُوضَةٌ

Toplam 9


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • قَبَضَ (a)
  • قَبَضَ (b)
  • قَبَضَ (c)
  • قُبِضَ
    • تُوُفِّيَ > bak: و ف ي
    • مَاتَ > bak: م و ت
    • (قَضَى (نَحْبَهُ > bak: ق ض ي
    • (فَارَقَ (الدُّنْيَا > bak: ف ر ق
  • قَبْضَةٌ (a)
    • مِقْدَارٌ > bak: ق د ر
    • حَفْنَةٌ
    • كَمِيَّةٌ
  • قَبْضَةٌ (b)
    • رَبْطَةٌ > bak: ر ب ط
    • حُزْمَةٌ
    • بَاقَةٌ

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kabz قـبْض Tutmak. Ele almak. Kavramak. Almak. Kabzetmek
Kabza قـبْضَة Kılıç gibi şeylerin tutacak yeri. Sap.
Kâbız قَابِض Bir tutam, bir avuç şey.
Makbûz مَقْبُوض Alınmış, kabzolunmuş. Alınan.
Makbûzât مَقْبُوضَات Makbuzlar.
Mukabbız مُقـبِّض Sıkan, daraltan.
Takabbuz تَقَبُّض Toplanıp çekilme. Büzülme.
İnkıbâz اِنْقِبَاض Toplanma, büzülme.
Kabzımal قَابِضُ مَالٍ Meyve ve sebze üreticileri ile satıcılar arasında aracılık eden kimse, sebze meyve toptancısı, çiçekçi esnafı, komisyoncu.

Kabzımal kelimesi, “alan, elde eden, tutan” anlamındaki kâbız (قابض)  ile mâl (مال) sözcüklerinin bileşiğidir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

قَبَضَ : Fiil-I. 

2:245 وَاللَّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Diyanet Meali: (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
9:67 وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ
Diyanet Meali: İyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar.
20:96 فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ أَثَرِ الرَّسُولِ
Diyanet Meali: “Elçinin izinden bir avuç avuçladım.”
25:46 ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا
Diyanet Meali: Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. *
67:19 أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ
Diyanet Meali: Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı?

قَبْضٌ :  İsim. 

25:46 ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا
Diyanet Meali: Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. *

قَبْضَةٌ : İsim. 

20:96 قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ أَثَرِ الرَّسُولِ
Diyanet Meali: “Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım.” dedi.
39:67 وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali: Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir.

مَقْبُوضَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Müennes. Müzekkeri: مَقْبُوضٌ

2:283 وَإِنْ كُنْتُمْ عَلَىٰ سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَقْبُوضَةٌ
Diyanet Meali: Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir.