KÖK HARFLER: ه و ن
ANLAM:
هَانَ:
1: Alçak, adi, bayağı, rezil, değersiz, zayıf ve hareketsiz olmak.
2: Basit ve kolay olmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet |
أَهَانَ | fiil-IV | 2 | Alçalttı, zelil oldu | 89/16 |
هَوْنٌ | isim | 1 | Kolay oldu | 25/63 |
هُونٌ | isim | 4 | Zillet, düşüklük, yüz karası | 16/59 |
هَيِّنٌ | isim | 3 | Kolay, basit | 24/15 |
أَهْوَنُ | isim | 1 | Daha kolay, daha basit | 30/27 |
مُهِينٌ | isim | 14 | Alçaltan, zelil kılan | 4/151 |
مُهَانٌ | isim | 1 | Alçaltılan, zelil kılınan | 25/69 |
| Toplam | 26 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- هَوَّنَ (a)
- هَوَّنَ (b)
- أَهَانَ
- اِسْتَهَانَ
- هَوَانٌ
- هَيِّنٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hevn | هَوْن | Kolaylık, sühulet. Vakar. | |
Heyyin | هَيِّن | Kolay, sühuletli. | |
Ehven | أَهْوَن | Daha aşağı. Daha ucuz. Bayağı. Adi. Daha az kötü, yeğ, zararsız. | Ehven-i şer |
Tehvîn | تَهْوِين | Alçaltma. Alçaltılma. | |
İhânet | إِهَانَة | Alçak ve hakir addedip itibar etmemek, kıymet vermemek. Hakaret, hürmetsizlik, saygısızlık, sövgü. | |
Mühîn | مُهِين | İhanet eden. Tahkir ve tezlil eden. | |
Mühân | مُهَان | Kendine ihanet olunmuş. | |
Tehevvün | تَهَوُّن | Hakir kılınma. Horlanma. Hakaret görme. Aşağılanma. | |
Tehâvün | تَهَاوُن | Mühimsememek, ehemmiyet vermemek, ağır davranmak. Aldırış etmemek. | |
İstihâne | اِسْتِهَانَة | Hor ve hakir görme. |
Ehven-i şerr: Kötünün iyisi
Dilimize yerleşmiş olan “hâinlik” anlamındaki “ihânet” kelimesinin kökü خ و ن ‘dir. Buradaki “ihanet” kelimesi benzer telaffuza sahiptir fakat farklı bir anlam taşımaktadır.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أهَانَ : Fiil-IV.
22:18 | وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. |
89:16 | وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ |
Diyanet Meali: | Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der. * |
هَوْنٌ : İsim.
25:63 | وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. |
هُونٌ : İsim.
6:93 | الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ |
Diyanet Meali: | “Bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız.” |
16:59 | أَيُمْسِكُهُ عَلَىٰ هُونٍ أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ |
Diyanet Meali: | Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? |
46:20 | فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | “Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan dolayı, alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” |
41:17 | فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı. |
هَيِّنٌ : İsim.
19:9 | قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.” |
19:21 | قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ |
Diyanet Meali: | Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır.” dedi. |
24:15 | وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا وَهُوَ عِنْدَ اللَّهِ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır. |
أَهْوَنُ : İsim.
30:27 | وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu, O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır. |
مُهِينٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
22:57 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | İnkâr edip âyetlerimizi yalanlamış olanlara gelince, onlar için de alçaltıcı bir azap vardır. * |
31:6 | وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | (İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve) o yolu eğlenceye almak için, (eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır). İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır. |
33:57 | لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere) Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. |
34:14 | أَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ |
Diyanet Meali: | Eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı. |
44:30 | وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık. * |
45:9 | وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır! * |
58:16 | اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır. * |
2:90 | فَبَاءُوا بِغَضَبٍ عَلَىٰ غَضَبٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır. |
3:178 | إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُوا إِثْمًا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. |
4:14 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. * |
4:37 | وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. |
4:102 | وَخُذُوا حِذْرَكُمْ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. |
4:151 | أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | İşte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. * |
58:5 | وَقَدْ أَنْزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ |
Diyanet Meali: | Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır. |
مُهَانٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
25:69 | يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır. * |