KÖK HARFLER: ح ج ر
ANLAM:
حَجَرَ : Birine engel olmak, mani olmak, onu mahrum bırakmak ya da onun önüne geçmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَجَرَ (geniş zamanlı يَحْجُرُ mastar ismi حَجْرٌ ve حُجْرٌ ve حِجْرٌ):
حَجَرَهُ : Ona engel oldu, mani oldu, mahrum bıraktı ya da onun önüne geçti.
حَجَرَ عَلَيْهِ الْاَمْرَ : İşi ona yasak veya haram kıldı.
حَجْرٌ ve حِجْرٌ : Bir erkek veya kadının bağrı veya göğsü (çoğul hali: حُجُورٌ ).
فُلَانٌ فِى حَجْرِ فُلَانٍ : Biri birinin koruması altındadır.
نَشَاَ فِى حِجْرِهِ اَوْ حَجْرِهِ : Onun himayesi ve koruması altında büyüdü.
حِجْرٌ : Yasak, haram, bozulamaz veya mukaddes; herhangi bir bahçe veya duvarla çevrili bahçe; bir erkeğin veya kadının ön vulvası, kısrak; evliliğe engel hısımlık; akrabalık açısından yakınlık; anlayış, akıl, mantık.
هٰذَا حِجْرٌ عَلَيْكَ : Bu sana yasaklanmış ya da haramdır.
حُجْرَةٌ (çoğul hali حُجُرَاتٌ ) : Bir duvar; bir meclis; odalar; bir taraf; bir kabir.
حَجَرٌ (çoğul حِجَارَةٌ ) : Taş; kum; kaya.
اَهْلُ الْحَجْرِ : Çöl insanları.
اَلْحَجَرُ الْاَسْوَدُ : Kabe’nin siyah taşı.
فُلَانٌ حَجَرُ الْاَرْضِ : Falanca biri eşsizdir.
اَلْحَجَرُ altın manasına gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَجَرٌ | isim | 12 | Taş | 2/60 | Çoğul: حِجَارَةٌ |
حُجُرَاتٌ | isim | 1 | Hücre, Oda (Çoğul) | 49/4 | Tekili: حُجْرَةٌ |
حِجْرٌ | isim | 6 | Kucak (Himaye), yasak, dokunulmaz, akıl | 89/5 | Çoğul: حُجُورٌ |
مَحْجُورٌ | isim | 2 | Men edilmiş, yasaklanmış | 25/53 |
|
| Toplam | 21 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- حَجَرَ
- حُجْرَةٌ
- غُرْفَةٌ > bak: غ ر ف
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hacr (Hacır) | حَجْر | Men etmek. Birisine bir şeyi yasak etmek. Malını kullanmaktan men etmek. |
|
Hacer | حَجَر | 1: Taş, kaya. (Hacer-i esved: Kabe’nin duvarında bulunan meşhur kara taş.) 2: Hz. İsmail’in annesi ve Hz. İbrahim’in cariyesinin adı. | Çoğul: Ahcâr |
Hücre | حُجْرَة | 1: Organizmanın canlılığını kendi başına sürdürebilen, bölünüp çoğalabilen ve dışarıdan aldığı maddeleri özümleyebilen en küçük birimi. 2: Küçük oda. 3: Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda 4: Göze | Çoğul: Hucurât |
Hüceyre | حُجَيْرَة | Hücrecik. Canlı varlıkların veya nebatatın vücudunu teşkil eden küçük küçük odacık halinde ve içi vücuda lüzumlu madde ile dolu hücrecik. En küçük canlı parça. |
|
Hicâr(e) | حِجَارَة | Taşlar. |
|
Hacırlı | ——— | Kısıtlı. |
|
Mahcûr | مَحْجُور | Kısıtlı. |
|
Tahcîr | تَحـجِير | Bir yere taş koymak, taş yığmak. |
|
Tahaccür | تَحَجُّر | Taşlaşma, taş kesilme. | Çoğul: Tahaccürât |
Mütehaccir | مُتَحَجِّر | Taşlaşmış, taş haline gelmiş. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَجَرٌ : İsim. Çoğulu: حِجَارَةٌ
2:60 | وَإِذِ اسْتَسْقَىٰ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ |
Diyanet Meali: | Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik. |
7:160 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ |
Diyanet Meali: | (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ’dan su istediğinde biz ona, “Asânı taşa vur” diye vahyettik. |
حِجَارَة : İsim. Çoğul. Tekili: حَجَرٌ
2:24 | فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | O hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. |
2:74 | ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً |
Diyanet Meali: | Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. |
2:74 | وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. |
8:32 | إِنْ كَانَ هَٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır.. |
11:82 | جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ |
Diyanet Meali: | (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. |
15:74 | فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ |
Diyanet Meali: | Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. * |
17:50 | قُلْ كُونُوا حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا |
Diyanet Meali: | De ki: “(Şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!” * |
51:33 | لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طِينٍ |
Diyanet Meali: | Üzerlerine çamurdan taşlar yağdırmak için gönderildik. * |
66:6 | قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. |
105:4 | تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجِّيلٍ |
Diyanet Meali: | Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan (sürü sürü kuşlar gönderdi). * |
حُجُرَاتٌ : İsim. Çoğul. Tekili: حُجْرَةٌ
49:4 | إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir. * |
حِجْرٌ : İsim. Çoğulu: حُجُورٌ
15:80 | وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. * |
25:22 | لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا |
Diyanet Meali: | İşte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. “Eyvah! Biz Allah’ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız” diyecekler. |
25:53 | وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا |
Diyanet Meali: | Aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. |
89:5 | هَلْ فِي ذَٰلِكَ قَسَمٌ لِذِي حِجْرٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır. * |
6:138 | وَقَالُوا هَٰذِهِ أَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌ لَا يَطْعَمُهَا إِلَّا مَنْ نَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: “Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez.” |
حُجُور : İsim. Çoğul. Tekili: حِجْرٌ
4:23 | وَرَبَائِبُكُمُ اللَّاتِي فِي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَائِكُمُ اللَّاتِي دَخَلْتُمْ بِهِنَّ |
Diyanet Meali: | Kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız… |
مَحْجُورٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
25:22 | لَا بُشْرَىٰ يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا |
Diyanet Meali: | İşte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. “Eyvah! Biz Allah’ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız” diyecekler. |
25:53 | وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا |
Diyanet Meali: | Aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. |