KÖK HARFLER: غ و ر
ANLAM:
غَارَ : (Su) yerin dibine girmek. (Güneş) batmak. (Gün) bir hayli sıcak olmak. Bir işi dikkatle veya derinlemesine incelemek. Bir şeyin arayışında olmak. Karısını kıskanmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
غَارَ (geniş zaman يَغُورُ mastar isim غَوْرٌ):
غَارَ الْمَاءُ : Su yerin dibine girdi.
غَارَتِ الشَّمْسُ : Güneş battı.
غَارَتِ النَّهَارُ : Gün bir hayli sıcak oldu.
غَارَ فِى الْاَمْرِ : O işi dikkatle veya derinlemesine inceledi.
غَارَ شَيْئًا : Bir şeyin arayışındaydı.
غَارَ عَلَى اَهْلِهِ (mastar isim غَيْرَةٌ ) : Karısını kıskanıyordu.
غَارٌ ve مَغَارَةٌ ve مَغَارٌ : Bir mağara veya in (eşanlamlısı كَهْفٌ); ağzın iç kısmı; büyük bir ordu; büyük bir insan topluluğu.
اَلْغَارَانِ : Göz çukurları
اِلْتَقَى الْغَارَانِ : iki ordu karşılaştı.
مَغَارَاتٌ : Sığınak veya mağaralar (9:57).
غَوْرٌ : Herhangi bir şeyin dibi veya en alt kısmı, derinlemesine inceleyen kişi; alçak ve basık yer; suya istinaden kullanıldığında, yerin dibine gitme veya batma.
هُوَ بَحْرٌ لَا يُدْرِكُ غَوْرُهُ : O, dibinin derinliği ölçülemeyen bir denizdir.
فُلَانٌ بَعِيدُ الْغَوْرِ : Falanca birinin muhakemesi derin ve muntazamdır.
اَغَارَ عَلَى الْعُدُوِّ : Düşmana ani bir hücumda bulundu.
اَغَارَ اِلَى قَوْمٍ veya اَغَارَ بِقَوْمٍ: Onlara yardım etmek için halka geldi.
اَغَارَ الْفَرَسُ : At coşkulu bir biçimde koştu, ani hücumda çevikti.
مُغِيرٌ : Koşmada çevik veya coşkulu bir at.
خَيْلٌ مُغِيرَةٌ : Düşmana ani bir hücumda bulunan atlar; bir topluluğa doğru hücum eden atlar.
اَغَارَ : Ülkenin içlerine doğru gitti.
اَغَارَ عَيْنَيْهِ : Gözlerini düşürttü.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | |
غَارٌ | isim | 1 | Mağara | 9/57 |
غَوْرٌ | isim | 2 | (Suyu) çekilmiş | 18/41 |
مَغَارَةٌ | isim | 1 | Mağara | 9/57 |
مُغِيرَةٌ | isim | 1 | Giden, süratlice koşan, baskın yapan. Akına katılan at. | 100/3 |
Toplam | 5 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Gâr | غَار | Mağara. İn. Kehf. |
Gavr | غَوْر | Bir şeyin dibi. Çukur. |
Garet | غَارَة | Yağmacılık. Düşmanın malını yağma etmek. |
Mağâra | مَغَارَة | Bir yamaca veya kaya içine doğru uzanan, barınak olarak kullanılabilen yer kovuğu, in. |
İgâre (Eğir, Eğirmek) | إِغَارَة | 1: Yağma etmek, hücum etmek. 2: İp makulesini muhkem bükmek. 3: Ar ve diyarda seyr ve seyahat etmek. 4: Bir kavm ve askere nusret için imdada gelmek. |
Tegavvür | تَغَوُّر | Derine dalma. Bir şeyin esasını arama. |
Mütegavvir | مُتَغَوِّر | Derine dalan. |
Garet kelimesi, “akın, soygun” anlamındaki gâra (غارة) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime, “daldı, akın etti” anlamındaki gâra (غَارَ) fiilinin mastarıdır. (Nişanyan Sözlük)
“Defne bitkisi, laurus nobilis” anlamındaki gar kelimesi de bu kökten gelmektedir. (Garlı sabun)
Mağara kelimesi, “daldı, akın etti” anlamındaki gâra (غَارَ) fiilinden türetilmiştir. Mağara, içine dalınan yer olduğu için bu şekilde bir türetme yapılmıştır.
Nişanyan Sözlük “eğirmek” kelimesinin eski Türkçe kökenli olduğunu söyler.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
غَارٌ : İsim.
9:40 | إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, (ona bizzat Allah yardım etmişti). Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. |
غَوْرٌ : İsim.
18:41 | أَوْ يُصْبِحَ مَاؤُهَا غَوْرًا فَلَنْ تَسْتَطِيعَ لَهُ طَلَبًا |
Diyanet Meali: | “Ya da suyu çekiliverir de (bırak bir daha bulmayı) artık onu arayamazsın bile.” * |
67:30 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْتِيكُمْ بِمَاءٍ مَعِينٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?” * |
مَغَارَاتٌ : İsim. Çoğul. Tekili: مَغَارَةٌ
9:57 | لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَأً أَوْ مَغَارَاتٍ أَوْ مُدَّخَلًا لَوَلَّوْا إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Eğer sığınacak bir yer veya (gizlenecek) mağaralar yahut girilecek bir delik bulsalardı… |
مُغِيرَاتٌ : İsim. Çoğul. Tekili: مُغِيرَةٌ
100:3 | فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا |
Diyanet Meali: | Sabah erkenden baskın yapan atlara andolsun ki…* |