ك ه ف

KÖK HARFLER: ك ه ف

ANLAM: 

اِكْتَهَفَ : Mağaraya girmek

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

كَهْفٌ : Geniş bir mağara; sığınak; barınak.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
كَهْفٌ isim 6 Büyük ve geniş mağara 18/10

Toplam 6

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

كَهْفٌ ile غَارٌ kelimeleri arasındaki fark:

كَهْفٌ “geniş bir mağara; sığınak; barınak” anlamındadır. غَارٌ ise küçük bir mağaradır.

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kehf كَهْف Mağara, in. Sığınacak yer altı. Çoğulu: Kühûf
Tekehhüf تَكَهُّف Mağara biçiminde oyulup kazılma.

Ashâb-ı Kehf

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

كَهْفٌ : İsim. 

18:9 أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَبًا
Diyanet Meali: Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın? *
18:10 إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً
Diyanet Meali: Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver” demişlerdi.
18:11 فَضَرَبْنَا عَلَىٰ آذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِنِينَ عَدَدًا
Diyanet Meali: Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk). *
18:16 فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ
Diyanet Meali: “O hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın…”
18:17 وَتَرَى الشَّمْسَ إِذَا طَلَعَتْ تَزَاوَرُ عَنْ كَهْفِهِمْ
Diyanet Meali: (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını görürdün.
18:25 وَلَبِثُوا فِي كَهْفِهِمْ ثَلَاثَ مِائَةٍ سِنِينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا
Diyanet Meali: Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler. *