KÖK HARFLER: أ ص ل
ANLAM:
أَصُلَ : Bir kökü veya temeli olmak. Sağlam, sabit ve köklü olmak, sağlam temelli olmak. (Bir kimse) yargının sesi olmak; akıllı olmak. (Bir yargı veya fikir) mantıklı olmak. Saygın, asil ve muhterem olmak.
AÇIKLAMA:
Âyette: بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ (7/A’râf 205) denmektedir. Bu da, “sabah ve akşam” demektir. Akşam için, أَصِيلٌ ve أَصِيلَة kelimeleri kullanılır. أَصِيلٌ kelimesinin çoğulu, أُصُلٌ ve آصَالٌ şeklinde gelir. أَصِيلَةُ kelimesinin çoğulu ise, أَصَائِل şeklinde gelir. Allah buyurur ki: بُكْرَةً وَأَصِيلاً : Sabah ve akşam (48/Feth 9).
Bir şeyin aslı, temeli, kaidesi anlamına gelir ki, eğer onun yükseldiği düşünülürse, onun yükselmesiyle ona dayanan diğer varlıklar da yükselirler. Allah buyurur ki: أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء : Kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan (14/İbrâhîm 24).
تَأَصَّلَ kökleşti, أَصَّلَهُ onu kökleştirdi, مَجْدٌ أَصِيلٌ köklü şeref anlamına gelir.
فُلاَنٌ لاَ أَصْلَ لَهُ وَلاَ فَصْلَ : Ne ataları asildir, ne çocukları. Veya: İtibar, onur, mevki, soyluluk vb türden bir şey iddia edeceği temellere de; fasih bir dile de sahip değildir.
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اَصُلَ (geniş zamanlı يَاْصُلُ mastar isim اَصْلًا) : anlamları: (1) Bir kökü veya temeli vardı ya da oldu; (2) sağlamdı veya sabit ve köklü, sağlam temelliydi ya da o hale geldi; (3) (bir kişi) yargının sesiydi ya da yargının sesi oldu; akıllıydı; (4) (yargı veya fikir) mantıklıydı veya mantıklı oldu (5) (bir şey) saygın, asil ve muhteremdi veya o hale geldi.
قَتَلَهُ عِلْمًا / اَصَلَهُ عِلْمًا : Bunu tamamen biliyordu böylece temeli veya kökeni ile ilgili bilgilendirilmişti.
اِسْتَاْصَلَهُ : Onun kökünü kazıdı.
اَصْلٌ : anlamları: (1) Bir şeyin en alt kısmı; (2) kök veya dip; (3) zemin veya temel; (4) orijin, kaynak, başlangıç; kişinin kökenini aldığı ırk veya soy; atalar; (5) sabitlik, istikrar veya kalıcılık; (6) bir kelimenin asıl hali; (7) asıl veya ana durum veya hal; (8) bir şeyin en iyi, en güzel kısmı; (9) en makul ve en uygun olan; (10) genel veya evrensel kural ya da dini nizam.
شَىْءٌ لَهُ اَصْلٌ : servet kaynağı (sermaye veya anamal).
اَصْلُ مَالٍ : bir şeyin temeli.
اُصُولٌ (çoğul): Temel prensipler, başlıca şartlar veya inançlar, bir ilmin kaideleri ve ilkeleri.
مَا فَعَلْتُهُ اَصْلًا : Onu hiçbir suretle yapmadım.
اَصِيلٌ : anlamları: (1) Asıl ve cömert bir adam; (2) yargının ve aklın sesi olan bir adam; (3) köklü, sabit ya da kalıcı; (4) yıkım veya ölüm; (5) akşamüstü, örn.: ikindi namazından güneşin batışına kadar geçen zaman.
لَقِيتُهُ اَصِيلًا : Onunla akşamüstü tanıştım. اٰصَالٌ çoğul halidir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَصْلٌ | isim | 3 | Asıl, esas, temel, taban | 14/24 | Çoğulu: أُصُولٌ |
أَصِيلٌ | isim | 7 | Akşam (ikindiden sonra akşama kadarki vakit) | 25/5 | Çoğulu: اٰصَالٌ |
| Toplam | 10 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Asl (Asıl) | أَصْل | Temel, esas, kök. Bidayet. |
|
Anâsıl | عَنْ أَصْلٍ | Kökten, asıl olarak, esaslı bir biçimde. |
|
Asla | ——— | Hiçbir zaman, hiçbir biçimde. |
|
Asîl | أَصِيل | Asırdan sonra akşama veya yatsıya kadar olan vakit. Ölüm. |
|
Aslî | أَصْلِيّ | Birincil. Asla ait ve müteallik. |
|
Asâlet | أَصَالَة | Temiz soyluluk. Soy sop temizliği. Köklülük. | Çoğul: Asâleten |
Usûl | أُصُول | Kökler, asıllar. Bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri. |
|
Asâl | أَصَال | Asâl sayı: Yalnız bir ve kendisi ile bölünebilen birden büyük doğal sayılar. | Asâl sayı |
Âsâl | آصَال | İkindi ile akşam arasındaki zaman. |
|
İstîsal | اِسْتِيصَال | Kökten koparıp çıkarmak. |
|
Müste’sil | مُسْتَأْصِل | Kökünden koparan. |
|
Müste’sal | مُسْتَأْصَال | Kökünden koparılmış. Ele geçirilmiş. |
|
Asliye | أَصْلِيَّة | Aslî, birinci derece. | Asliye Mahkemeleri |
Nasıl kelimesi, Türkçe “ne” kelimesi ile Arapça “asıl” kelimesinin birleşmesi ile ortaya çıkmıştır.
Nişanyan Sözlük, “asal (sayı)” kelimesinin Farsça olduğunu söyler. Yazılışı da farklıdır.
Asla kelimesi, “aslen, kök veya öz itibariyle” anlamındadır. Olumsuz fiille birlikte kullanıldığı zaman, “hiç, katiyen” anlamı kazanır.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَصْلٌ : İsim. Çoğulu: أُصُولٌ
14:24 | كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. |
37:64 | إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. * |
59:5 | مَا قَطَعْتُمْ مِنْ لِينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَىٰ أُصُولِهَا |
Diyanet Meali: | (Savaş gereği,) hurma ağaçlarından her neyi kestiniz, yahut (kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa… |
أَصِيلٌ : İsim. Çoğulu: اٰصَالٌ
25:5 | وَقَالُوا اَسَاطٖيرُ الْاَوَّلٖينَ اكْتَتَبَهَا فَهِىَ تُمْلٰى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا |
Diyanet Meali: | “(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır” dediler. |
33:42 | وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
Diyanet Meali: | O’nu sabah akşam tespih edin. * |
48:9 | وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
Diyanet Meali: | Sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye (Peygamber’i gönderdik.) |
76:25 | وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
Diyanet Meali: | Sabah akşam Rabbinin adını an. * |
7:205 | وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | (Rabbini), yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret.. |
13:15 | طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | (Göklerde ve yerde kim varsa), ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam (Allah’a boyun eğer). |
24:36 | وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın, yüceltilmesine ve) içlerinde adının anılmasına (izin verdiği evlerde) sabah akşam O’nu tesbih ederler. |